Munzur Vadisi Milli Parkı sınırları dahilinde planlanan baraj ve hidroelektrik santrallerin (HES) tümü Dersimli çevreci avukatların hukuk mücadelesi sonucu iptal edildi.
Munzur Vadisi Milli Parkı sahasında planlanan baraj ve HES’lere ilişkin açılan davalarda son olarak Konaktepe I ve Konaktepe II baraj ve hidroelektrik santrallerinin inşaatları ve projeleri iptal edildi.
Ankara 10. İdare Mahkemesi’nin 13 Ekim 2022’de oybirliği ile aldığı kararda “Munzur Vadisi Milli Parkı’nın Mutlak Korunma Zonu’nda inşa edilmesi planlanan dava konusu proje alınması gereken ‘kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk’ kararı açısından tamamlanması gereken çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) süreci tamamlanmadığı anlaşıldığından dava konusu işlemlerde hukuka uygarlık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır” ifadelerine yer vererek iptal kararı verdi.
Dersim Kültürel ve Doğal Mirası Koruma Sözcüsü Avukat Barış Yıldırım, 2 Aralık’ta Munzur Vadisi’nde yapılması planlanan ancak açılan davalarla durdurulan ve iptal edilen baraj ve HES projelerine ilişkin yazılı açıklamada bulundu.
Yeşil Gazete'den Fırat BULUT'un videolu özel haberine göre, Munzur Vadisi Milli Parkı sınırları dahilinde Munzur Irmağı üzerinde Bozkaya Barajı ve HES, Kaletepe Barajı ve HES, Konaktepe Barajı ve HES I – Konaktepe HES II ve Mercan Suyu üzerinde Akyayık Barajı ve HES projelerinin planlandığını hatırlatan Yıldırım, projeleri iptal ettirmek için başlattıkları hukuki süreci anlattı.
Munzur Irmağı üzerinde yapılması planlanan en büyük proje durumundaki Konaktepe Barajı ve HES I ve Konaktepe HES II için Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından 2010’da 49 yıllığına elektrik üretim lisansı verilmişti. Bunun üzerine yürütmeyi durdurma ve iptal davası açtıklarını ifade eden Yıldırım “Açılan dava üzerine Danıştay 13. Dairesi 11 Ekim 2010 tarihli ve 2010/995 Esas sayılı kararı ile: ‘Munzur Vadisi Milli Park Uzun Devreli Gelişme Planı‘nın onaylanmadığı, milli park niteliğini taşıyan Munzur Vadisi’nde su kaynaklarının kullanımı ve işletilmesinin, Milli Parklar Kanunu ve ilgili Yönetmelik hükümleri uyarınca, ancak, ‘kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk’ koşullarının gerçekleştiğinin ilgili Bakanlıkça ortaya konulmasına bağlı olduğu v.d.” gerekçeleriyle yürütmenin durdurulmasına karar vermişti” dedi ve ekledi:
“Yürütmenin durdurulmasına ilişkin karara karşı yapılan itiraz üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu‘nun 26 Mayıs 2011 tarih ve YD İtiraz No:2010/1147 sayılı kararında, Dairenin yürütmenin durdurulması isteminin kabulüne ilişkin gerekçesine katılmakla birlikte, elektrik üretim lisansının verilebilmesi için ÇED Raporu’nun da aranması gerektiği hususu belirtilmişti. Böylelikle Munzur Vadisi Milli Parkı’na yönelik Projelerin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) muafiyeti ortadan kaldırılmıştı. Müteakiben Danıştay 13. Dairesi Konaktepe Barajı ile Konaktepe HES I – Konaktepe HES II Projesi‘nin lisansını iptal etmişti.”
‘Üstün Kamu Yararı Kararı’nın iptali Türkiye’de ilk mahiyetindedir’
Sonraki süreçte Çevre ve Orman Bakanlığı’nın planlanan baraj ve HES’ler için Milli Parklar Kanunu’nun 14. maddesi çerçevesinde “Üstün Kamu Yararı” kararı alarak izin verdiğini belirten avukat Barış Yıldırım ,açıklamanın devamında şu ifadelerle yürüttükleri hukuki mücadeleyi ve mahkeme kararlarına değindi:
“İzin kararı sonrası, izin kararı dayanak yapılarak tüm baraj ve HES projeleri ile geçmişte inşa edilen Mercan HES, Munzur Vadisi Milli Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı’na işlenmiş ve anılan plan 6 Temmuz 2012 tarihinde Çevre ve Orman Bakanlığı’nca onaylanarak yürürlüğe girmişti.
Munzur Vadisi Milli Parkı sınırları içerisinde tüm baraj ve HES projelerinin yapımına izin veren Bakanlık kararının iptali amacıyla tarafımca 19/12/2011 tarihinde dava açılmıştı. Ankara 3. İdare Mahkemesi’nce yapılan yargılamada “Üstün Kamu Yararı” kararı iptal edilmiştir.
Milli Parklar Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca Milli Park olarak ilan edilen sahalarda baraj ve HES dahil tesis inşasının ön şartı Bakanlığın iznidir. Karar Milli Parklar ve Planlama Mevzuatı bakımından emsal niteliktedir. Munzur Vadisi Milli Parkı’nda yapımı planlanan tüm Baraj ve HES Projelerine dair alınan ‘Üstün Kamu Yararı’ kararının iptali Türkiye’de ilk mahiyetindedir. Böylelikle Türkiye’de bir milli parktaki baraj ve HES projelerinin tümü iptal edilmiştir.
‘Üstün Kamu Yararı‘ kararının iptali ile birlikte Munzur Vadisi Milli Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı da hükümsüz hale gelmiştir. Zira, Munzur Vadisi Milli Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı‘nın Giriş Bölümü’nde Plan’ın Bakanlığın 18/04/2011 tarihli ‘Üstün Kamu Yararı’ kararı gereğince oluşturulduğu belirtilmektedir. Konaktepe Barajı ve Konaktepe HES I – Konaktepe HES II Projesi için Bakanlar Kurulu’nca alınan ve 13 Ocak 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Acele Kamulaştırma Kararı’na karşı tarafımızca açılan davalarda da önce yürütmeyi durdurma müteakiben ise Danıştay 6. Dairesi tarafından iptal kararları verilmiştir.”
Çevreci avukat Barış Yıldırım açıklamasının devamında “Ek ve sevindirici bir bilgi olarak belirtelim ki; yakın dönemde Konaktepe Elektrik Üretim A.Ş. Konaktepe Barajı ve Konaktepe HES I – Konaktepe HES II’nin inşası için 27 Kasım 2020 tarihinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ÇED süreci için başvuruda bulunmuş ve fakat anılan bakanlık projenin gerçekleştirilmesinin mevzuata uygun olmadığını belirterek ÇED sürecini sonlandırmıştır. Tunceli Barosu‘nca açıklanan karar, ( Ankara 10.İdare Daire’sinin verdiği iptal kararı) gerekçesinde de Munzur Vadisi Milli Parkı’na dönük Baraj ve HES yapımına olanak veren ‘Üstün Kamu Yararı Kararı’ açtığımız dava ile iptal edildiğinden projelerin gerçekleştirilmesinin hukuken mümkün olmadığı yönünde.”
‘Munzur Vadisi Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmalı’
Yıldırım Munzur Vadisi’nin ekolojik önemine dair Yeşil Gazete’ye açıklama yaptı. Dersim’deki İksor Vadisi’nde konuşan Yıldırım, Türkiye’de 40’ın üzerinde milli park bulunduğunu ifade ederek “Bunlardan biri de Munzur Vadisi Milli Parkı, 1971’de Bakanlık Kurulu tarafından milli park olarak ilan edildi. 42 bin hektarlık bir saha. Türkiye’nin ekolojik açıdan en önemli sahası diyebiliriz . Burada aynı anda akarsu, orman, kaya, mera ve bozkır ekosistemi habitat bulmakta. Bu sebeple buradaki yaban hayatı popülasyonu çok yüksek düzeyde” dedi.
Bölgedeki flora ve fauna çeşitliliğine de dikkat çeken Yıldırım şunları söyledi:
“Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi’ne göre koruma altında bulunan Çengel Boynuzlu Dağ Keçisi, Yaban Keçisi, ayı, vaşak, su samuru gibi türler burda yüksek miktarda habitat buluyor. Yine Dünya’da sadece Munzur Vadisi Milli Parkı’nın temel kaynak değeri Munzur Irmağı’nda habitat bulan bir alabalık türü var, Munzur Alası.”
‘Munzur Vadisi Hollanda’dan daha fazla tür barındırıyor’
Bunlar dışında saptanmış iki bine yakın bitki türü olduğunu belirten Yıldırım, “Milli Parkı’mız flora açısından Hollanda’dan daha fazla tür barındırıyor, İngiltere ile de eşdeğer sayıda” dedi.
Munzur ekosisteminin en önemli alanlarında hala flora fauna tespiti çalışması yapılmadığını söyleyen Yıldırım, çok daha fazla türün saptanabileceğine işaret etti.
Munzur Vadisi’nin Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınması gerektiğini belirten avukat Barış Yıldırım, “Türkiye Cumhuriyeti devletinin taraf olduğu Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme hükümlerine göre bir alanın Dünya Kültür Mirası listesine girmesi için belirlenmiş 10 tane kriter var. Tek başına birini dahi karşılarsa ilgili komite tarafından listeye alınıyor. Munzur Vadisi bu on kriterden altısını karşılıyor. Yani burası Türkiye’de ve Dünya’da aynı anda birden fazla kriteri tek başına karşılayan ender alanlardan. Bunu Munzur Üniversitesi de söylüyor fakat yıllardır bunun çalışmasını yapıyoruz fakat Dünya Kültür Mirası Listesi’ne önerilmiş değil. Munzur Üniversitesi’nin saptaması var bu noktada; biran önce Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınması lazım” ifadelerini kullandı.
‘Bir taraftan kesin korunacak ilan etme çalışmaları, diğer taraftan maden projeleri’
Munzur Vadisi’nde yapılması planlanan baraj ve HES projelerinin açtıkları davalar ile iptal edildiğini tekrarlayan Yıldırım, şunları söyledi:
“Halihazırda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın buraya dair yürüttüğü bir çalışma var; Munzur Vadisi ‘kesin korunacak hassas alan’ ilan edilecek. Buna ilişkin olarak bizzat Bakan Bey [Murat Kurum] kendisi ilimizde açıklama yapmıştı, çalışmalar son noktada diye biliyoruz. ‘Kesin korunacak hassas alan’ statüsü Türkiye Cumhuriyeti mevzuatındaki en üstün doğa koruma statüsü. Fakat hal böyleyken maalesef yöremize yönelik madencilik projeleri söz konusu. Munzur Havzası’nda 43 bin hektarlık bir saha dördüncü grup maden projelerine ruhsatlandırılmış durumda. Bu projelerin de derhal iptal edilmesi gerektiğini ifade ediyoruz.”
‘Fırat ekosistemi yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya’
Fırat Havzası’nda devam eden madencilik projelerinde dikkat çeken Yıldırım, “Erzincan, Bingöl, Malatya gibi yörelerde özellikle su kaynaklarının bulunduğu sahalarda kaynakların çıktığı yerlerde maden projeleri var. Bu projelere bu şekilde devam ederseniz Fırat ekosistemini yok edersiniz” uyarısında bulundu.
Fırat’ın Türkiye’nin can damarı olduğunu vurgulayan Yıldırım, “Yani Türkiye’nin tatlı su kaynaklarının üçte biri Fırat Havzası’nda. Küresel iklim krizinin yaşandığı şu koşullarda bir ülkenin en büyük serveti tatlı su kaynakları. Yeryüzünde temiz suya ulaşmak artık neredeyse mümkün değil. Temiz su kaynakları yok olmak üzere. Temiz su bir çevre olgusu değil, yaşam olgusu içerisinde değerlendirilmesi gerekilen bir mesele” dedi.
Su kaynakları kirlendiğinde sadece doğadaki canlıların yaşam hakkının yok edilmediğini, aynı zamanda insanın gelecek nesillerinin de yaşam hakkının yok edildiğini dile getiren Yıldırım şunları aktardı:
“Çevre Kanunu 10. madde ‘sürdürebilir çevre’den bahsediyor. Sürdürebilir çevre bu şekilde maden projeleri ile baraj ve HES projeleriyle yok edildi. Bu şekilde bu hızla devam edilirse emin olun Türkiye’de temiz su kaynakları kalmayacak.”