Wuhan’daki Laboratuardan dünyaya Biyolojik Silah haline dönüştürdüğü Covid19 Virüsünü yayan Çin, Dünya Ülkelerini artık açıkça sömürmek istiyor. Pandemi nedeniyle Dünya'da ekonomisi küçülmeyen ülke kalmazken, 2020 de Çin ekonomisi yüzde 18 büyüdü. Hem Pandemi başlatan hem de bunun aşısını satan Çin’in varlığı ve ekonomik planları artık ülkelere zarar veriyor.

Çin Komünist Partisi, ekonomisini yaygın olarak kabul edilen uluslararası kurallara göre oynamayacak. Aksine, bu kuralların altını oymaya ve nihayetinde Çin’in çıkarlarına daha sempatik olanlarla değiştirmeye çalışacaktır. Çin, haksız ticaret uygulamaları da dahil olmak üzere ekonomik saldırganlık tutumunu, daimi bir endüstriyel casusluk operasyonu ile birleştirmeye devam edecektir.

Çin, yeni yandaş bulma, baskı ve gizleme stratejisini sürdürdükçe otoriter müdahaleleri her yerde daha görünür olmuştur. Ülke içinde Parti’nin ifade özgürlüğü ve farklı düşünceye toleransı, en hafif deyimiyle, asgari düzeydedir. Budistlerin çoğunlukta olduğu Tibet’teki baskıcı ve manipülatif politikaları herkesin malumudur.

Ancak, Katolik Kilisesi ve özellikle de hızla yayılmakta olan Protestan dinleri, Şi ve Parti için oldukça endişe vericidir. Protestan kiliselerinin kontrolünün, çeşitliliği ve özerkliği nedeniyle zor olduğu görülmektedir. Örnek vermek gerekirse; Parti, kilise binalarının tepesindeki haçları zorla kaldırmış ve hatta bazı kilise binalarını yıkmıştır. Geçtiğimiz yıl, Pekin’in Hong Kong üzerindeki kontrolünü sıklaştırma çabası 2020’de de devam eden uzun süreli protestoları tetiklemiştir. Çinli liderler her zaman yaptıkları gibi bu eylemler için yabancıları suçlamaktalar.

Çin’in kuzeybatısında yer alan ve çoğunluğunu Müslüman Uyguların oluşturduğu Sincan’da, en az 1 milyon insan Parti tarafından toplama kamplarına konulmuştur. (Hükümet bu iddiayı reddetmektedir ancak geçtiğimiz yıl New York Times bu konuda, Şi’nin kapalı kapılar ardında yetkilileri “kesinlikle merhamet göstermeme” ye yönlendirdiği konuşmalar da dahil olmak üzere, birtakım suçlayıcı belgeleri ortaya çıkarmıştı.). Dünya Ülkeleri de artık Çin’i ekonomik ambargo ile tehdit etmeye başladılar.

Parti liderleri, benzeri görülmemiş bir gözetim devletinin inşasını hızlandırmıştır. 1,4 milyar Çinli için televizyon ve başka mecralarda hükümet propagandası günlük yaşamın bir parçasıdır. Üniversiteler, bireysel haklar, ifade özgürlüğü, temsili hükümet ve hukukun üstünlüğü gibi “Batılı liberal” kavramlara ilişkin öğretilere son vermektedir. Üniversite ve lise öğrencileri, “Şi Cinping’in Yeni Bir Çağ İçin Çinli Özelliklere Sahip Sosyalizme İlişkin Fikirleri” dersini almak zorundadır. Başkanın 14 maddelik felsefesi Çin’de en popüler uygulamanın konusu ve bu uygulama kullanıcının telefon numarası ve kimliğindeki ismiyle oturum açmasını gerektiriyor. Oturum açtıktan sonra kullanıcılar makaleleri okuyarak, yorumda bulunarak ve çoktan seçmeli testleri yanıtlayarak çalışma puanı kazanabiliyor. Kişisel bir “sosyal kredi puanı” sistemi, insanların çevrimiçi ve diğer etkinliklerini izlemesine dayalı olarak Çin Hükümeti’nin önceliklerine uygunluklarını belirlemek için kullanılıyor. İnsanların puanları kredi alma, kamuda istihdam, barınma, ulaşım vb. avantajlardan yararlanmada değerlendirilmeleri için kullanılıyor.

Çinli liderler, geçmişte Çin imparatorlarının vassal devletler üzerinde otorite kurmak için kullandıkları vergi sisteminin bugüne uygun bir versiyonunu uygulamaya koyma amacındadırlar. Bu sistemde, krallıklar biat karşılığında Çin imparatorluğu ile ticaret yapabilir ve barış içinde olabilirdi. Çinli liderler, bu emellerini savunma konusunda utangaç da değiller.. 2010 yılında, Çin Dışişleri Bakanı Güneydoğu Asya Milletler Birliği’nin bir toplantısında meslektaşlarına duygusuzca şunları söyledi: “Çin büyük bir ülke ve siz küçük ülkelersiniz.”

Çin; “Çin Yapımı 2025”, “Kuşak ve Yol Projesi” ile “Askeri-Sivil Bütünleşme” adlarını taşıyan ve birbiriyle örtüşen üç politika altında örgütlenen kitlesel bir çaba üzerinden yeni bir haraç sistemi kurma niyetindedir.

“Çin Yapımı 2025” Çin’in büyük ölçüde bağımsız, bilimsel ve teknolojik bir güç hâline gelmesine yardımcı olmak için tasarlanmıştır. Parti bu hedefe ulaşmak için Çin içinde yüksek teknoloji tekelleri oluşturmakta, hırsızlık ve zorla teknoloji transferi yoluyla yabancı şirketlerin fikri mülkiyetlerini ellerinden almaktadır. Bazı hâllerde, yabancı şirketler ürünlerini Çin’de satmalarına izin verilmeden önce Çinli şirketlerle iş ortaklığına girmeye zorlanmaktadır. Bu Çinli şirketlerin çoğunlukla Parti’yle yakın bağları vardır ve fikri mülkiyet ve üretim tekniklerinin Çin hükümetine transferini rutinleştirmektedir.

“Kuşak ve Yol Projesi”, Hint-Pasifik bölgesi, Avrasya ve ötesinde 1 trilyon dolardan fazla yeni altyapı yatırımı çağrısında bulunmaktadır. Gerçek amacı ise Çin’i ticaret yollarının ve iletişim ağlarının merkezine yerleştirmektir. Proje, ilk başta bunu ekonomik büyüme fırsatı olarak gören ülkeler tarafından coşkuyla karşılanırken, bu ülkelerin çoğu kısa süre sonra Çin yatırımlarının bir dizi şartı olduğunun farkına vardılar.

Kuşak ve Yol Projesi, ortak bir ekonomik kayırmacılık modeli yaratmaktadır. Pekin önce yabancı ülkelere büyük ölçekli altyapı projeleri için Çin bankalarından kredi teklif etmektedir. Ülkeler borca girdikten sonra, Parti bu ülkelerin liderlerini Çin’in dış politika gündemine ve ABD ile ABD’nin anahtar ortaklarının etkilerini bertaraf etme hedefine uymaya zorlamaktadır. Çinli liderler genellikle bu anlaşmaları kazan-kazan olarak tasvir etseler de, çoğunda sadece bir gerçek kazanan vardır.

Ekonomileri kırılgan bir biçimde gelişmekte olan ülkeler için, "Kuşak ve Yol" acımasız bir borç tuzağıdır. Bazı ülkeler borçlarını ödeyemediğinde Çin, bu ülkelerin limanlarının, havaalanlarının, barajlarının, enerji santrallerinin ve iletişim ağlarının kontrolünü ele geçirmek için özkaynak borcunu işleme koyar. 2018 itibarıyla, "Kuşak ve Yol" finansmanı ile 23 ülkede borç sıkıntısı riski artmaktadır. Kuşak ve Yol finansmanı olan sekiz yoksul ülkenin (Pakistan, Cibuti, Maldivler, Laos, Moğolistan, Karadağ, Tacikistan ve Kırgızistan) hâlihazırda karşılayamayacağı yüksek borç seviyeleri mevcuttur.

Örneğin, Sri Lanka’da geçmişte uzun bir süre cumhurbaşkanlığını yürüten şimdiki başbakan Mahinda Rajapaksa, ulusunun taşıyabileceğinin çok ötesinde borca girmiştir. Çin’den, hiç ihtiyaç duymadığı hâlde, bir liman inşaatını finanse etmesi için bir dizi yüksek faizli kredi almayı kabul etmiştir. Daha önce bu limanın askeri amaçlarla kullanılmayacağına dair teminat almış olmasına rağmen, Japonya Başbakanı Shinzo Abe’nin 2014 yılında Sri Lanka’yı ziyaret ettiği gün, bu limana bir Çin denizaltısı demirlemiştir. Sri Lanka 2017’de limanın ticari başarısızlığının ardından, liman için Çin devletinin sahibi olduğu bir kuruluşla dış borç takası ile 99 yıllık bir kira kontratı imzalamak zorunda bırakılmıştır.

Çin Komünist Partisi’nin yeni öncü kolları, bankacılardan oluşan bir heyet ve çantaları nakit para ile dolu parti yetkilileridir. Yolsuzluk, Hint Okyanusu, Güney Çin Denizi ve başka yerlerdeki stratejik nakliye rotalarının çok ötesine uzanan sömürgecilik benzeri yeni bir kontrol biçimi sağlamaktadır.

Trump Başkan iken Çin ile boşuna kavga etmiyordu. Çin ile ABD savaşa karar verirlerse karşı karşıya ne zaman gelecekler, bu henüz bilinmiyor. Bekleyip göreceğiz…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.