Enflasyonun “canavar” betimlemesine aşina bir kuşaktanım. Özal’ın seçim kaybetme telaşıyla kamu çalışanlarına yaptığı %100 zam, o meşhur “orta direğin” ömrünü uzatsa da bilhassa son 20 yılda hem maaşlar eridi hem “orta direk” hak ile yeksan oldu. Ha, Özal’ı seçimdeki hezimetten o zam bile kurtaramadı, o da ayrı konu…
Ortodoks mu olsun, heterodoks mu olsun derken betona, dolayısıyla ranta dayandırılan ve emirle istenen noktaya geleceği vehmedilen ekonomi çöktü. İktidar metal yorgunu. İlk yılların heyecanı bitip ehil insanlar muktedirin etrafından ayrılınca ekonomimiz “nebati hayata” girdi ister istemez. Hoş, öncesinde de girilen yol yol değildi ya… “Dönüşüm, değişim, gelişim” şart! Tıpkı rantı değil insanın huzur ve güvenle yaşamasını hedeflemesi gereken “kentsel dönüşümde” olduğu gibi…
Son yirmi yılı bırakın, son beş yılda ekonomik anlamda gelinen noktayı somut bir örnekle ortaya koyalım.
2018 yılında kamuya atanan tekerlekli sandalye kullanıcısı bir mühendis arkadaşımız, atandığı metropol şehirde ilk maaşıyla tam zamanlı yardımcısının ücretini ve kirasını ödeyebiliyor, geriye de diğer ihtiyaçları için para kalıyordu. Ailesi, imkanlarını zorlayıp oturduğu evi satın aldı. Bugün ödemesi gereken bir kira olmamasına karşın, gereksinim duyduğu yardımcıyı da maddi şartların ağırlaşmasından dolayı haftada sadece üç gün ve gündüzlü alabiliyorken, ihtiyaçlarına para ayırmak şöyle dursun, ay sonunu zor getirdiğini ifade edelim. Bu arada “devlet memuru” bu arkadaşımızın bozulan akülü tekerlekli sandalyesinin yerine yenisini “SGK katkısı” ile değil, 2022 sonunda 17.900 TL’ye ancak “ailesinin katkısı” ile alabildiğini de söylemek gerek.
Engellenen bireylerin olmazsa olmazı araç, gereç ve materyaller için “SGK katkısı” bugünkü durumda yukarıdaki tabloda gördüğünüz gibi yetersiz. Bununla beraber başkaca sorunlar da var. Mesela “gereksinim duyan engel gruplarında engellenen bireylere yardımcı desteğinin SGK tarafından karşılanması” talebimiz, bugün devlet makinesinin önüne oturttuklarımızca pek duyulacak gibi değilse de biz yine de bunu “haykırarak” ifade edelim.
ÇALIŞIYOR OLSUN YA DA OLMASIN GEREKSİNİMİ OLAN ENGELLENEN BİREYLERE ÜCRETİNİN TAMAMINI SGK’NIN KARŞILADIĞI YARDIMCI DESTEĞİ ŞART!
Belki gelecek olanlar duyar. Kim bilir?
Bugünkü ekonomide engelsiz bir bireyin maddi ihtiyacı 1 ise, bu şartlarda engellenen bireyin 100 olduğu su götürmez bir gerçekliktir.
Ha, bu arada bu tabloda yer alan devede kulak, oldu mu oldu kabilinden SGK katkılarının alınması için engellinin engelini defalarca ve defalarca ispat zorunluluğuna sokan rapor zulmünün de başlı başına bir yazı konusu olduğunu belirteyim.
Ayrıca bu -ne yazık ki komik- rakamlara karşın “daha ne istiyorsunuz, bizden önce bunlar da verilmiyordu!” yaklaşımı, muhatap olunan zihniyetin karanlığını da göstermektedir.
Vermiyorsunuz beyler, hanımlar!
Bu ülkenin eşit vatandaşları olarak engelliler, ne elde ettilerse mücadeleyle ve engelli öğretmene “sen engelli misin, engelliye hiç benzemiyorsun.” diyenlere rağmen aldılar bugüne kadar!..
Önümüzdeki seçimin sonucu ne olursa olsun mücadele devam edecek! Çünkü “veriyoruz” vitrininin arkasında, “aldığınız, gasp ettiğiniz” haklar can yakmaya devam ediyor.
Bu noktada Anayasa'mızın 5. Maddesini tekrar hatırlatmak gerek sanıyorum.
“Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
Ne dersiniz?
Sizin de içinizden “Yere batsın inanca dönüşmüş ideolojileriniz, ideolojiye dönüşmüş inançlarınız! Yere batsın 100 yıllık cumhuriyete düşman inançsal ve kökensel kirli kimlik siyasetiniz!” diye haykırmak gelmiyor mu?
Düşünün! Düşünmek güzeldir!..
Tebrikler Alper, ne güzel yazmışsın,
Engelsizlere ENGEL SİZsiniz demişsin