GÜLAYŞE, GÜLMİRE, GÜLBAHAR, ALİMCAN, DOLKUN, HİDAYETULLAH, HABİBULLAH VE DİĞERLERİ..
Onlar kıyametin çocukları!
Onlar kahraman. Onlar çilekeş.
Onlar acıların içinde yoğrulan azmin, mücadelenin, müsamahasızlığın örneği insanlar!
Onlar iffetleri ile örnek şahsiyetler. Onlar Doğu Türkistan’dan, anayurtlarından, anadan, yardan, çocuktan, dostlarından ayrı düşmüş muhacirler! Onlar kan kardeşimiz, onlar can kardeşimiz, onlar din kardeşlerimiz!
Düşünebiliyor musunuz? Genç bir babanın karısı, çocuğu komünist Çin hapishanesinde. Bir kadın düşünün, bir çocuğu yanında, iki çocuğu ve kocası Çin komünist rejiminin hapishanelerinde! Ve kendilerinden haber alamıyorlar; öldüler mi, yaşıyorlar mı?
Onların derdiyle hallenmiyorsanız, vah hâlimize, vah ki vah!
Dünyada nerede zulme, katliama, soykırıma uğrayan var? Müslümanlar!
Filistin’de yıllardır işgal altında yaşayan, akıl almaz işkence ve zulüm gören Filistinli kardeşlerimiz, aylardır dünyanın gözü önünde kan dondurucu bir soykırım yaşamakta. Öte yandan, Arakan Müslümanlarının neredeyse nüfuslarının yarısı şehit edilmiş, geri kalanları yurtlarından edilmiş, sürgün edilmiş ve kamplarda açlıkla mücadele etmektedirler.
Filistin’de, Arakan’da şimdiye kadar yaşananların tamamını, Doğu Türkistan’da Müslüman Türk milleti yaşamaktadır. Dünya sessizliğini korumakta, soykırımı görmezlikten gelmektedir.
Ata yurdumuz Doğu Türkistan...
Zaman zaman Doğu Türkistanlı kardeşlerimizden sözlü ya da yazılı imdat çığlıkları duymaktayım. Bunlardan biri de Gülayşe Hanımefendi'den geldi. Gülayşe Hanımefendi, insanlığı, Müslüman yönetici ve milletleri, özellikle Türk devlet ve milletini, Doğu Türkistan’da yaşananlara sessiz kalmamaya ve yıllardır sebepsiz yere hapse atılan ve bir daha kendilerinden haber alınamayan kardeşlerinin komünist Çin’in elinden kurtarılmasını talep etmektedir.
Bana ve kamuoyuna duyurmaya çalıştığı yazının özetini sizlerle paylaşmak isterim:
“Benim adım Gülayşe Oralbay. Benim abim (Dilşat Oralbay) ve iki kız kardeşim (Bahtıgül Oralbay ve Bagila Oralbay) 06/03/2024 tarihinde Doğu Türkistan Kuytun şehrindeki evinden yakalanma kararı olmadan sebepsizce tutuklandı ve Çin toplama kampına götürüldü. Bugüne kadar 6 sene 5 ay oldu, hâlâ suçsuz yere tutuklu. 6 senedir hâlâ ailesi ve çocuklarından ayrı işkence çekmektedir.
Abim Dilşat Oralbay, 22 Temmuz 1962 doğumlu. Pasaport numarası: G3......60. 1985 yılında Tarım Üniversitesi'nden mezun oldu ve aynı yıl çalışmaya başladı. 1989 yılı sonuna kadar İli Gazetesi'nin Kazakça bölümünde gazeteci, editör ve çevirmen olarak çalıştı. 1990 yılının başından 1994 yılına kadar İli bölgesel siyasi konseyinde çevirmen olarak görev yaptı. 1994'ten 2003 yılı sonuna kadar Kuytun Gazetesi'nin Kazakça bölümünün müdürü ve gazetenin genel yayın yönetmeni olarak çalıştı. 2004-2008 yılları arasında Kuytun şehrinde Dil ve Edebiyat Komitesi'nin başkanı olarak görev yaptı. İli Özerk Bölgesi Çevirmenler Derneği üyesidir. ‘Kaptan Grant'ın Çocukları’, ‘Dokki’ ve diğerleri dâhil olmak üzere 15 kitabı çevirdi. Ayrıca ‘Rus Karakteri’ ve ‘Özgürlük’ gibi 30'dan fazla hikâye çevirdi. Gazetecilik makaleleriyle birçok ödül kazandı. 2008 yılında Kazakistan'a taşındı ve fabrika açtı. 2017 yılı sonunda Çin makamları onu arayıp geri dönmesini istediler. Çin'e dönüşü üzerine pasaportu yetkililer tarafından elinden alındı. 06/03/2018 tarihinde Kuytun şehrindeki evinden tutuklandı.
Ben de kardeşlerimi kurtarmak için 6 senedir mücadele ediyorum. Onların sessiz çığlığı, yüzlerce medya, gazete ve basın organlarında yayınlandı. Hatta avukatımız Gülden Sönmez ile yaptığımız BM başvurumuzda, 06/04/2024 tarihinde BM İnsan Hakları Konseyi Keyfi Gözaltılar Çalışma Grubu'ndan kardeşlerimin suçsuz olduğunu ve derhal serbest bırakılmasını talep eden karar geldi. (Gelen karar metni bizdedir).”
Hikâyeleri aynı, feryatları aynı. Çocukları, kardeşleri, aileleri, yakınları ya uydurma gerekçelerle hapiste, ya işkence altında, köle pazarlarında ya da organları çalınmış, kendilerinden haber alınamayanlar... Bunlar Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz!
Nurşat, Nursiman, Nuriman, Nurala, Medine, Şehide, Amine, Mahinur, Gülmire, Melike, Melkizat, Şemsinur, Subhinur, Mağfiret, Rabigül, Münevver, Meryem, Melkizat, Reyhangül, İparhan, Kalbinur, Gülbahar, Abdülreşit, Abdülhamit, Abdülhalim, Alimcan, Hidayetullah, Habibullah, Erkin, Dolkun, Mirzaahmet, İzzethan...
Bunlar Doğu Türkistanlı muhacir isimleri. Gerek kadın, gerek erkek isimleri İslam kültürünü ve inancını yansıtan kadim inanç ve kültür sahibi oldukları anlaşılan aziz kardeşlerimiz.
Benim Kafkasya’dan sürgün edilen Adige anneannemin adı da Gülhanım’dı.
İsimlerindeki güzel anlam yüklü asalete, letafete, nezakete bakar mısınız?
Bunlar Doğu Türkistanlı Uygur, Kazak, hatta Osmanlı torunları! Osmanlı tarihi unutturulmaya, yok sayılmaya çalışılmasının sonucunda kamuoyunca pek bilinmese de, 93 Harbi sırasında Kafkasya’da kalmış Osmanlı askerlerinin torunları! Yani büyük Türk milletinin parçaları.
İsim örnekleri vermemin birçok sebebinden biri de unutulmasın, çocukları olanlar bu güzel isimleri çocuklarına versinler!
Doğu Türkistan’da yıllardır yaşanan işkence, hapis, asimilasyon ve soykırım hikâyelerinden Türkiye’ye sığınmış mazlum Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin yürek yakan hikâyelerini gerek TV’de program yaptığım sıralarda "Vizyon" isimli programımda, gerekse yazılarımda ve “Doğu Türkistan’ın Duyulmayan Feryadı Soykırımın Tanıkları: Komünist Çin’in Bilinmeyen Yüzü" isimli kitabımda anlatmıştım.
Bunlar, diasporada yaşayan muhacir hikâyelerinin binlercesinden sadece bazıları!
Mesela; Gülbahar Hanım, tutukevinde yaşadığı kan donduran işkence ve tecavüz hikâyelerini anlatmıştı. Gülbahar Hanım, uydurma suçlamalarla 14 yaşından 80 yaşına kadar Müslüman kadınların tutuklu olduklarını; tecavüz sonucunda çocuğu olan çocuk yaştaki genç hanımların çocuklarının kendilerinden alınarak akıbetlerinin bilinmediğini; doğum yapan genç kadınların akıllarını yitirdiğini ve daha nicelerini anlatmıştı!
Kadriye, 2009 yılında Doğu Türkistan’ın Urumçi kentinde yaşanan katliamı, daha çocukken yaşadıklarını; annesinin Türkiye’ye geldiği için ajan suçlamasıyla cezaevine atıldığını,Cevelân ise annesinin Türkiye’ye geldiği için ajan suçlamasıyla cezaevine atıldığını ve akıbetini bilmediğini,
Mirzahmet, hemen bütün ailesinin ve aile yakınlarının tutuklandıklarını,
Gülmire, ailesinin yaşadığı kan donduran hikâyeleri,
Nuriman, Rabigül, Sübhinur, Şehide ve diğerleri ise hemen hemen birbirine benzeyen işkence, asimilasyon ve hapsedilen ailelerini ve yaşadıklarını anlattılar!
Ömercan; iş adamı olan ailesinin Türkiye’ye yatırım yapmak istemesi üzerine bütün aile fertlerinin, ihtiyar ninesine kadar tutuklandığını; mallarına el konulduğunu ve o sırada ailesinin yanına götürülen çocukları, iki ve üç yaşlarındaki iki kızının asimilasyon kamplarına alınarak komünist Çinli olarak yetiştirildiğini ya da organ ticaretinde kullanılıp kullanılmadıklarına dair dört yıldır haber alamadığını,
Abdurrahman Tohti ise; eşinin ve ailesinin tutuklandıklarını, 2 yaşında asimilasyon kampına alınan oğlu ile polis karakolunda telefonla konuşturulduğunu, ancak 4 yaşına gelen oğlunun kendisini tanımadığı gibi Uygurcayı unuttuğunu ve oğlunun telefonda Çince konuştuğunu gözyaşları içinde anlatmıştı!
Medine; Türk vatandaşlığı da olan kız kardeşinin ailesinin yanına gidince tutuklanarak hapsedildiğini ve akıbetini bilmediğini gözyaşları içinde diğerleri gibi anlatmıştır
Hasılı, yolda karşılaştığınız herhangi bir Doğu Türkistanlı kardeşimizin yürek yakan hikâyelerine şahitlik edersiniz!
Hayat hikâyeleri kan dondurucudur! Ya anaları, ya babaları, kardeşleri, çocukları, eşlerinden ya birkaçının ya da tamamının kamplarda ya da hapislerde çürütüldükleri; organ hırsızlığı sırasında hayatlarını kaybettikleri; buna ilaveten de yıllarca yakınlarından haber alamadıkları acı hikâyeler... Onların halim selim, mahcup, hüzünle karışık güler yüzlü halleri sizleri yanıltmasın!
Yürekleri volkandır!
İffet timsalidirler.
Çaresizlik içinde yaşarlar!
Onlar kahramandır!
Onlar çağın sabır ve metanet kaleleridir!
Onlar kan, can, din kardeşlerimizdir!
Ama ne gariptir ki kimse hallerini anlamaz!
Allah mazlum kardeşlerimizin yardımcısı olsun.
Bizlere hidayet, merhamet, dirayet versin.
Amin.
Vesselam.
.....
Yazarın tüm yazıları için tıklayınız
.....