Son günlerde Türkiye’nin İklim Değişikliği Anlaşmasını imzalamaması üzerine gündem oluşturulurken, bu anlaşmanın 2021 yılı Ekim Ayında imzalandığı ve TBMM’de onaylandığı ortaya çıktı.
Konuya daha yeni vakıf olan aydınlar, Paris İklim Anlaşması’nın daha ne olduğunu bilmiyorlar.
İklim Anlaşması öncelikle sanayileşmiş ülkeleri hedef alıyor. 2020 Yılında ise dönemin ABD Başkanı Donald Trump, Hindistan ve Çin gibi ülkeler fosil yakıtlar kullanırken, ABD'nin karbon salımlarını sınırlamasının adil olmayacağını söylemişti. ABD, 4 Kasım 2020'de anlaşmadan resmen çekildi. Atmosfere en fazla sera gazı salan ülke olan ABD, anlaşmadan çekilen tek ülke oldu.
Seçimi kazanan ABD Başkanı Joe Biden da, ABD’nin Paris Anlaşması’na geri döneceğinin sinyallerini verdi. ABD Başkanı Joe Biden'ın iklim değişikliğiyle mücadele için iddialı hedefleri var:
Bunlar arasında ABD'nin karbon salımlarını 2050'ye kadar sıfırlaması da var. Bilim insanları bunun küresel sıcaklık artışının 1,5 dereceyle sınırlandırılması hedefine önemli katkı sağlayacağını söylüyor. Biden yönetimi ayrıca iklim değişikliğiyle mücadelede ABD'yi yeniden lider ülke olarak konumlandırmak istiyor.
Türkiye, iklim değişikliği ile mücadele amacıyla ülkelerin ortak hareket etmelerini hedefleyen Paris Anlaşması’nı TBMM’ye sunarak onayladı. Bugüne kadar 191 ülkenin taraf olduğu Anlaşma; küresel ortalama yüzey sıcaklığındaki artışı 2 derece ile sınırlandırmayı, mümkünse 1,5 derecenin altında tutmayı ve bu doğrultuda, yüzyılın ortasına kadar sera gazı emisyonlarının sıfırlanması için ülkelerin ortak çalışmasını teşvik ediyor.
İklim değişikliği konusunda çalışan imzacı kurumlar, Türkiye’nin Anlaşmaya taraf olmasının olumlu bir adım olduğunu belirtiyor ve 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefinin benimsenmesiyle Türkiye’nin iklim politikasında yeni bir dönem başladığını vurguluyor. BM Genel Kurulu’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan “Yatırım, üretim, istihdam politikalarımızda köklü değişikliğe yol açacak bu süreci, 2053 vizyonumuzun ana unsurlarından biri olarak kabul ediyoruz” açıklamasını yapmıştı. Bu taahhüde ve 2053 hedefine ulaşmak için kısa vadede emisyon azaltım hedeflerinin belirlenmesi ve enerji başta olmak üzere sanayi, ulaştırma, bina, tarım, atık ve doğal varlıkların kullanımı konularında yeni eylem planları hazırlanması bekleniyor.
Fosil yakıtlardan özellikle kömür üretiminden uzaklaşmanın yanı sıra iklim değişikliğiyle mücadele için atılacak her adım, istihdam, temiz hava, teknolojik gelişim gibi olanakları da beraberinde getiriyor. Bilimsel araştırmalar, Türkiye’nin aktif bir iklim politikası yürütmesi halinde milli gelirinin %7 artacağını gösteriyor.
İmzacı kurumlar:
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği
CAN Europe (Avrupa İklim Eylem Ağı)
Doğa Derneği
Doğa Koruma Merkezi
Ege Orman Vakfı
Genç Düşünce Enstitüsü
Greenpeace Akdeniz
İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği (İDPAD)
Kömürün Ötesinde Avrupa (Europe Beyond Coal)
Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA)
TEMA Vakfı
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı)
Yeşil Düşünce Derneği
Yuva Derneği
Türkiye’nin İklim Anlaşmasından çıkması gerektiğini iddia edenlere biz de soralım, bu sivil toplum kuruluşları neden destekliyor o zaman? Bu ülkenin sorunlarından bir tanesi cahillerin fikir beyan etmeleridir.
Bugüne kadar Paris Anlaşması’na taraf 110 ülke Ulusal Katkı Beyanlarını güncelledi. 1990 yılı baz alınarak 2030 yılına kadar İngiltere %68, AB %55 ve ABD %43 oranında sera gazı azaltım taahhüdü verdi. Türkiye’nin mevcut azaltım taahhüdü ise 2030 yılına kadar planlanıyor.
Bu arada doğal olarak tarım ürünlerinin üretilmemesi gibi bir durum söz konusu değildir. Burada dikkat çeken nokta Endüstri Gazlarının atmosferi kirletmesidir. O yüzden İklim Anlaşmasını iyice okuyup ona göre yorum yapmak gerekiyor.
.....
Yazarın tüm yazıları için tıklayınız
.....