Devlet olarak da Millet olarak da bir fasit çemberin içerisinde dönüp dolaşıp hep aynı noktaya geliyoruz. Haydi şöyle bir geriye dönüp kısaca bakalım.
2014.. Yani bundan en az 5 yıl önce.
Yayınlanan makalelerimin birinde “Yüreği Yangın Güneydoğu Anaları” başlığında seslenmiştim.
PKK. tarafından kandırılarak ya da zorla kaçırılarak dağa çıkartılan çocukların Anaları..
Güneydoğumuzun cahil bırakılmış, ağalık sisteminde eziklik duygusuyla güdülenerek, sürekli sömürülmüş, itelenmiş, yüreği yanık Anaları..
İlk çıkışları 19 Mayıs 2014 günü Diyarbakır Belediyesinin önünde 7 Annenin çoluk çocuğuyla yaptığı PKK. aleyhtarı protesto gösterisiyle başlamış; Belediye zabıtalarının baskı ve dağıtma girişimleri, hatta fiziken saldırılarına rağmen bu grup gittikçe büyümeye, neredeyse bir kitle olayı haline gelmeye yönelmiş ve daha sonra sayıları 7’den 76’ya yükselerek artmayı sürdürmüştü..
İşte o günlerde;
“.. Bir – iki beyanatla destek çıkılmış gibi olsa da, bence Devlet 40 yıldır ilk defa zuhur eden bu gelişmeyi kaçırmamalı, kulak vermeli, destek göstermelidir.. Bu feryatlar birikimi sel olup taşmaya, tüm güneydoğuya yayılmaya namzet gibidir.
'Oğlum - Kızım..' diyorlar.. Kandırılan, dağa zorla götürülen çocuklarımızı geri verin!.. diye haykırıyorlar..
Güneydoğu insanımızın nihayetinde akl-ı selim davranacağına, PKK. illetini kendi elleriyle kovacağına, vatan topraklarını bizzat koruyacağına inanıyorum. İşte, bence o günler geldi de..
Bu dönemin Kara Fatma’ları, Tayyar Rahmiye’leri, Halide Edip’leri, Nene Hatun’ları gibi sayılmalıdırlar bu Analar.. Böyle bakılmalı, böyle motive edilmeliler.. O Kadınlarımız nasıl da Milli Mücadelede yer aldılar ise, bugün de aynı yollar açılmalıdır.. Devletle kolkola, çocuklarının dönüşü ve topraklarının bu illetten arınması yolunda mücadele vermelerine imkân sağlanmalıdır..”
Demiştim..
...
O tarihi fırsat birkaç ay ülke gündeminde tutuldu, sonra da maalesef üzerine üfürüldü geçildi.
Haydi o zaman, güvenlik güçlerimizin içinde (böylesine idrakinde olmadığımız) bir hain FETÖ yapılanması vardı. Hem askerin hem de polisin içinde.. Onlar bir anlamda beslendikleri o güneydoğu sonunun çözümlenmesini istemediler. Devlete de Millete de unutturdular.. Diyelim ve buraya kadar tamam.
Peki şimdi aynı günlerdeyiz ve bu defa Devlet olarak ne yapacağız?
Millet olarak ne yapacağız?
Basın / Medya / Üniversiteler / STK’lar ve bu ülkenin üst beyniyle düşünmeyi becerebilen (!) Aydınları..
Haydi söyleyin bakalım şimdi ne yapacağız?
İşte o tarihi fırsat yine karşımızda ve önümüzde.
Tüm kartlar da bizden yana ve artık ne hain FETÖ var devlet içinden engel olabilecek; ne de Diyarbakır’da o mazlum annelere kabadayılık yapan (pkk’nın) belediye zabıtası görüntüsündeki şehir eşkiyaları.
Üstelik MİT, Emniyet ve Jandarma güçlerimiz gerek şehirde gerekse kırsalda her türlü cesaret ve güvenceyi verebilecek organize bir yapıda..
…
Ne yapacağız? Bunu kendime göre ben söyleyeyim;
Bu devletin MİT, Emniyet ve Jandarma Teşkilatları böyle bir tarihi fırsatta sadece görevlerini yapsınlar yeterli.. Onların savunma, baskın ve çatışma ötesindeki sivil kitlelere yönelik detay görevlerini saymak da benim haddime değil ve bunları öncelikle kendileri çok iyi biliyorlar, eminim.. Ben, sadece 'Devlet olmanın, bir bakanın gidip bir partinin merdivenlerinde süklüm püklüm oturup, acz görüntüsü vermesi olmadığı'nı, ya da 'ülkenin şu zor günlerinde arabada sigara içip içmemeyle ilgili olarak başka bir bakanın gündem doldurmasının gereksizliği'ni düşünüyorum.
Ancak stratejik anlamda bir şeyleri eklemeden de geçemeyeceğim;
Madem ki Fırat’ın doğusu ve batısı bölgesinde bir savaş pozisyonunda teyakkuz halindeyiz, yurt içinden gelen bu sesleri bir anlamda 'cepheye lojistik destek' olarak kabul edelim;
Birileri tarafından bu defa üzerine kül döktürmeyelim,
Basın ve medyanın elinde kabak çekirdeği gibi 'günlük reytinglere endeksli gündemden nemalanma' malzemesi yaptırmayalım,
Tüm bunların yanı sıra o yüreği yanık annelerin çektikleri evlat acılarını, gönüllerindeki yangınları bir insanlık dramı; bu bağlamda bir inanç gereği ve vicdan meselesi olarak görelim..
…
Ve bir kez daha söylüyorum ki;
Diyarbakır’da HDP binası önünde eylem başlatan bu Annelerimiz, bu dönemin Kara Fatma’ları, Tayyar Rahmiye’leri, Halide Edip’leri, Nene Hatun’ları gibi sayılmalıdırlar..
PKK / PYD’yi belini kırıp bitirmek için öyle dağları mağaraları bombalayıp, milli savaş malzemelerimizi harcamanın işi çözeceği yok; Zira bu eli kanlı katillerin işini en kısa yoldan 'Güneydoğu Halkı' bitirecektir. En kısa ve sağlam yol bu yöndedir.
Güneydoğu Halkı'nın, özellikle erkeklerinin, devletinin yanında ayağa kalkıp PKK/PYD’ye vurucu / yok edici bir darbeyi başlatmaları için kafalarını kaldırtacak en önemli etken 'Güneydoğu Bölgemizin Kadınları'dır.
An itibariyle Diyarbakır HDP binası önünde eylem başlatan 'Güneydoğu Anneleri' dir.
Yeter ki ellerinden tutalım, kol kola organize olalım; Onlara acz içinde oturmayı değil, birlikte ayağa kalkıp yürümeyi öğretelim..
Eğer samimi olarak milli düşünürseniz, bu konu bölgemizdeki emperyalist projelerin insan kaynağı gücüne, ciddi bir karşı atak / vuruş olacak, en önemli konulardan birisi gibi görünmektedir.
Şöyle biraz düşünün bakalım, eminim hak vereceksiniz.
Sağlıcakla kalın..
Dikkatlice okudum. Çok haklısınız.