Merkezi bölgeye sızmak için sürekli olarak terörü kullanan batı emperyalizmi ve İsrail siyonizmine karşı, bütün bölge ülkelerinin bir araya gelerek ciddi bir ittifak içerisine girmeleri gerekmektedir . Lübnan’ı bir terör üssüne çevirerek merkezi coğrafyaya terörist hareketler üzerinden egemen olmak isteyen emperyal güçlere karşı , eski Osmanlı ve Selçuklu ülkelerinin bir dayanışma ve kardeşlik düzeni içerisine girerek tıpkı Avrupa Birliği gibi Merkezi Devletler Birliği’ni kurmalarının zamanı çoktan gelmiş ve geçmektedir .
Tam bu aşamada,Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Büyük Atatürk’ün ikinci dünya savaşını önleyebilmek üzere gündeme getirdiği, Sadabat Paktı ve Balkan Paktı girişimlerini yeniden gündeme getirmekte ve bütün eski Osmanlı ve Selçuklu devletlerini Merkezi Devletler Birliği adı altında birleştirmekte hem ulusal hem bölgesel hem de dünya barışı açısından küresel yararlar bulunmaktadır. Kendi çıkarları doğrultusunda savaş kışkırtıcılığı yapan lobilere karşı evrensel ve bölgesel barıştan yana olan bütün merkezi coğrafya devletlerinin bir araya gelerek Avrupa Birliği gibi bir bölgesel oluşumu Merkezi Devletler Birliği adı altında örgütlemelerinin zorunluluğu her geçen gün daha da artmaktadır .
Osmanlı İmparatorluğunun ortadan kalkması nedeniyle ortaya çıkan otorite boşluğunun doldurulabilmesi doğrultusunda, bölgenin iki büyük devleti olan İran ve Türkiye tıpkı Sadabat paktının kuruluşu günlerinde olduğu gibi bir araya gelecek, ikinci bir Bakü Kurultayı düzenleyerek merkezi coğrafyada bulunan bütün devletleri bir bölgesel birlik çatısı altında dışa ve emperyal saldırıları karşı birleşmelerinin önünü açarak terör üzerinden üçüncü dünya savaşına giden yolun önünü keseceklerdir . Bunun için tıpkı Nato gibi bir yeni bir askeri bölgesel yapılanmaya acilen gerek bulunmaktadır .
Daha önceki örnekde olduğu gibi ikinci kez bin Cento yapılanması Türkiye ve İran işbirliği çerçevesinde gerçekleştirilebilir. Nato’nun batı emperyalizminin hegemonya örgütüne dönüştüğü bu aşamada, ikinci kez kurulacak olan Cento örgütü merkezi coğrafya da terör ve savaş tehditlerine karşı bölgesel güvenliği gündeme getirebilecektir. Tunus’ta başlamış olan ayaklanma hareketlerinin, Lübnan, Ürdün, İran ya da diğer bölge ülkeleri üzerinden karışıklık ve terör yaratması, İsrail ve ABD gibi savaş isteyen ülkelerin bu durumlardan yararlanmağa çalışması girişimlerinin önünün kesilebilmesi için mutlaka bölge ülkelerinin yeni bir bölgesel savunma paktı kurmalarının zamanı gelmiştir . Nato savunma örgütünden saldırı örgütüne dönüşürken, yeni Cento, gereksinme duyulan bölgesel savunmayı bütün bölge ülkelerini çatısı altında bir araya getirerek sağlayacaktır. İran ve Türkiye’nin öncülüğünde toplanacak ikinci Bakü Kurultayı, Merkezi Devletler Birliği'ne gidecek yolu açarken, yeni Cento’nun kurulmasını sağlayarak da bölge ve dünyayı tehdit eden üçüncü dünya savaşı sürecinin önünü kesebilecektir. İran’ın tek başına dünya ile karşı karşıya kalması böylece önlenebilecek, bölge ülkelerinin dayanışması ile İran ile batı dünyası ilişkileri dengelenebilecek, İsrail ve İran çatışmasına ya da İsrail ile Hizbullah üzerinden bölge savaşına izin verilmeyecektir. Böylesine bir adım atılması için zaman çoktan gelmiş ve geçmektedir . Bu doğrultuda bugün yeni adımlar atılmazsa yarın çok geç olabilecektir. İsrail’in ya da Hizbullah’ın hiç söz dinlemeyen tutumları devam edip gittiği sürece her an bir çılgınlık ortaya çıkabilecektir. Bölgenin çeşitli ülkelerinde böylesine çılgınlığa elverişli çeşitli terörist hareketlerin birbirini izlemesi barış umutlarının her geçen gün daha da azalmasına neden olmaktadır. Ortadoğu’daki son gelişmeler bölgede savaş öncesi istikrarsızlık isteyenlerin beklentilerini gerçekleştirirken, bir İsrail ve İran savaşının haberciliğini yapmaktadırlar .
Türkiye Cumhuriyeti, dünyanın merkezi coğrafyasında yer alan orta boy bir devlet olarak sahip olduğu jeopolitik konumunu kendi ulusal çıkarları doğrultusunda kullanabildiği sürece, hem bağımsız devlet olarak varlığını koruyabilecek hem de bölgede kendisini tehdit etmekte olan bütün terör ve savaş tehditlerine karşı kendisini savunabilecektir. Birleşmiş Milletler ve bütün uluslararası kuruluşların ciddi bir üyesi olarak Türkiye Cumhuriyeti, bölgesinde olduğu kadar dünya barışı için evrensel düzeyde de etkinliklerini artırmak zorundadır. ABD ve İsrail gibi Birleşmiş Milletler kararlarını dinlemeyen ülkelerin baskılarına karşı Türkiye Cumhuriyeti diğer büyük devletler ve ülkeler ile yakın ilişkiler oluşturarak, uluslararası konjonktürde ağırlık sağlamalı ve bu yollardan savaş sürecinin önünü kesebilmelidir.
Batılı müttefiklerin baskılarıyla şimdiye kadar uygulanan yol ve yöntemlerden bir sonuç çıkmadığına göre,Türkiye Cumhuriyeti kendisini geleceğin dünyasında var edebilecek ve bulunduğu bölgede bir cihan savaşını önleyebilecek doğrultuda B planını acilen devreye sokabilmelidir. Türkiye kendisini yenileyebilecek güce sahiptir. Bölgesel barış ve güvenlik işbirliği için bütün komşularıyla bir araya gelerek ortak hareket edebilmenin yollarını aramalıdır. Başlatılmış olan komşularla sıfır sorun politikaları ile tam anlamıyla bir sonuç alınamamıştır. Bu tür girişimlerin kalıcı ittifaklara ve bölgesel güvenlik şemsiyesine gidebileceği yolların da açılması gerekmektedir. Anlaşmazlıklar sıfır sorun çizgisinde ele alınırken, kalıcı ittifaklara ve bölgesel güvenlik şemsiyesinin oluşturulmasına da öncelik tanınmalıdır .Türkiye sadece İran ile değil ama, Azerbaycan, Gürcistan, Suriye, Irak ve Ürdün gibi ülkeler ile başlatmış olduğu yakın temasları bölgedeki terör ve savaş risklerini ortadan kaldıracak derecede bir kalıcı işbirliği ve dayanışma düzenine dönüştürebilmenin yollarını aramalı ve acilen B planı olarak Merkezi Devletler Birliği ya da Cento adı ile anılacak bir güvenlik yapılanmasını devreye sokabilmelidir.
Bütün dünyayı bir nükleer yok oluşa götürebilecek bir "üçüncü dünya savaşı" tehlikesi ancak bu yoldan önlenebilecektir. Barıştan yana olan bütün dünya ülkeleri de, merkezi coğrafyada gerçekleştirilecek böylesine bir bölgesel barış oluşumunu sonuna kadar destekleyeceklerdi . Bütün A planlarının bittiği bu aşamada böylesine bir B planının acilen devreye sokulması, dünya güvenliği açısından zorunlu bulunmaktadır.