Milli veya ulusal kimlikler Anthony D. Smith’e göre millet veya ulus, tarihi bir toprağı, ülkeyi, ortak mitleri ve tarihi belleği, kitlesel bir kamu kültürünü, ortak yasal hak ve görevleri ile ortak bir ekonomiyi paylaşan insan topluluğunun adıdır. Bundan dolayı ortak ekonomi toplumların birbirlerine yaklaşımında çok önemlidir.
Ekonomik kaynakların verimli kullanımı, teknolojik gelişmelerin sınır tanımaz bir hızla değişmesi Türkçe konuşulan ülkelerde bu değerleri koruyabilecek öz yapıların, kooperatif ve şirketlerin kurulmasını gerekli kılmaktadır. Çağımız şirketleşme çağıdır. Üniversiteden mezun olan her genç ideallerini şirket kurarak gerçekleştirilmelidir.
Rekabetçi piyasa ekonomisinin gelişmesi Türkiye ve Türk Dünyası arasında ekonomik, sosyal, teknolojik işbirliğini zorunlu kılmaktadır. Bunun için Türk Dünyasında daimi işbirliği koordinasyonu her alanda hayata geçirilmeli, "Türk Dünyası Ortak Pazarı" anlayışını geliştirmeli, ekonomik kalkınma ajansı oluşturulmalı ve ortak bilimler akademisi de kurulmalıdır.
Bu projeler her ülkede yerinde ve zamanında oluşturulmalıdır! Dostluk, kardeşlik, işbirliği somut adımlarla her ülkenin hassasiyetleri ve stratejileri dikkate alınarak uygulanmalıdır. Bireylerin kendini yetiştirmeleri, inanarak çalışmaları sayesinde Türk Dünyasının ekonomik, iktisadi ve kültürel yükselişi daha da hız kazanacaktır.
Türk devlet, topluluk ve boylarının ortak atası, Orta Asya’dan Kafkaslara Anadolu’dan Kosova’ya kadar uzanan Türkçe konuşulan coğrafyanın adeta kimlik rehberi Dede Korkut’tur.
Ekonomik dokuya bağlı iş ilişkileri Bakü’de, Bişkek’te, Astana’da, Taşkent’te çok iyi analiz edilmeli!
Sanayinin alt yapısı, potansiyel talepler, mevcut pazar yerleri ve kaynakları alım güçleri, gelecek perspektifleri, yapılabilecek ortaklıklar sektörel ve bölgesel Pazar profilleri ve avantaj ve dezavantajlarının görülebileceği Bilgi Bankalarının oluşturulması şarttır.
Öncelikler, fırsatlar ve eylem planlarının teknolojik transferlerin, Türkiye’deki KOBİ’lerin Türk Cumhuriyetlerine entegrasyonunun sağlanması, o bölgelerde verimliliği de artıracaktır.
Türk Cumhuriyetlerine heyecansız, cesaretsiz, ilgisiz, azimsiz ve ciddiyetsiz yaklaşımlar sergilenmemeli. Türk Topluluklarına duygusallıkla değil, akıl ve mantıkla, gerçek sonuç alıcı kalıcı projelerle yenileşmiş ortak çalışmalarla yürütülmelidir.
Her ülkedeki il, ilçe ve köylerle ilgili sosyo-ekonomik AR-GE faaliyetleriyle ömür tüketilmeli, siyasi tartışmalar girmeden her Türk Devletinin itibarı zedelenmeden, o ülkelerdeki insanlara değer vererek önemseyerek, eğiterek toplum bilinci ve kalkınma seferberliği şuuru oluşturulmalı.
20 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk Cumhuriyetleri için bir sanayi işbirliği programı hazırlayarak o zamanki Cumhurbaşkanımızın imzasıyla Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanlarına göndermişlerdi.
İşbirliği çalışmalarımız başlatılmıştır. Petrol ve türev ürünler, tarım ve tarıma dayalı sanayi, imalat sanayisi olarak otomotiv ve elektronik, dayanıklı tüketim malları, ulaştırma, haberleşme ve bilişim sektörü, informatik ve hizmet sektörü. Ayrıca sağlık, mali sektör ve hukuk alanlarında da Türkiye’nin hem kendi büyümesi, hem de Türk Cumhuriyetleri ile birlikte ortak refah hedefini gerçekleştirmesi için yurtdışı yatırımlar vizyonunda değişim şarttır. Yurtdışı sermaye ihracını hızlandıracak mevzuat önlemleri ve değişikliğine ihtiyaç olduğu bugün de apaçık ortadadır. Türk Yurtları Sermaye Ajansı tezinin içi doldurulmalı ve Türk girişimcilerinin Türk Cumhuriyetlerindeki engelleri kaldırabilecek uzun soluklu çalışmalar yapılabilmelidir.
Hem Türkiye’ye sermaye çeken politikalar devam ettirilmeli; hem de yeni pazar paylarını elde tutabilmek ortak refah düzenini kurabilmek için sermaye ihracına önem vermek kardeş halklar için faydalıdır.
Türkiye’nin de yurtdışında yatırımlar aracılığı ile büyümesi gerektiği gibi bir hedefinin olması, al-sat, ver-al ticaret sisteminin değişmesine ve 21.Yüzyılda ülkemizin daha geniş imkânlara kavuşmasına vesile olacak bir politikadır. Dış ticaret modelimiz yeniden sorgulanmalı, değiştirilmeli ve yeni hedefler yeniden elden geçirilmelidir.
- Türk Dünyası topraklarında yer alan bitki-gen kaynaklarının korunması ve kullanılması için birkaç tane “gen Bankası” kurulmalıdır.
- Uluslararası Türk Toplulukları Kalkınma Bankası ile Türk Dünyası Kümeleştirilmiş İş Konseyleri ile Ortak Lojistik Ağlar gündeme alınmalıdır.
- Türk Devlet ve Topluluklarının refah seviyesini geliştirecek her toplulukta üretimi, verimliliği artırıcı sürdürülebilir proje bankası oluşturulmalıdır.
...
Türk yurtlarının Atası Mustafa Kemal Atatürk’ün de bizlere önerdiği gibi;
“Birçok güçlükler ve engeller karşısında olduğumuzu biliyoruz. Bunların hepsini inceleyecek azim ve imanla ve millet aşkının sarsılmaz gücüyle, birer birer çözüp sonuçlandıracağız. O millete aşkı ki, her şeye rağmen sinemizde sönmez güç ve ateş kaynağıdır.”
Bu bakımdan yine Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Hiçbir şeye muhtaç değiliz. Yalnız bir tek şeye ihtiyacımız vardır. Çalışmak, çalışkan olmak, içtimai hastalıklarımızı tetkik edecek olursak, asıl olarak bundan başka mühim bir hastalık bulamayız.” ve “Millet vasfına layık bir topluluk için takip edilecek doğru yolu gösteren en emin rehber ve mürşit ancak maşeri vicdan, milli benlik ve milli iz’andır. Tecrübelerimizin, ilmin ve ahlakın bize tavsiyesi budur. Bunun haricinde bir mürşit, bir reis aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir.” sözleri Türk Topluluklarının aklından çıkarmayacağı muhteşem görüşlerdir.