Düşünce dünyamda önemli yer tutan bazı dostlarımın, iki yıl önce yayınlanan bu makalemi geriye dönerek tekrar tekrar okuduklarını beyanla sosyal medyalarında güncel olarak paylaşmaları beni son derece mutlu kılıyor.. Önümüzdeki haftadan itibaren Çanakkale Şehitlerimizi anma haftasına giriyoruz. Bu makalemi anma günlerimize bir giriş olarak (ve bu defa editörlük düzeltmeleriyle biraz daha düzenli şekilde) yayınlamayı uygun gördüm..
Tabii ki peşinden gelecek yazımda da kişisel araştırmalarla ulaştığım gerçeklerden yaklaşarak Çanakkale Şehitlerimizi kendi tarzımda yad edeceğim.. Ve bugüne kadar bazı egemen güçler tarafından kasten üzeri örtülmüş tarihi gerçeklerden birini sizlerle de paylaşacağım.. Haydi, bu defa canavar ruhundan kısmen bahsettiğim o CHURCHİLL adlı zebaniyi okuyalım ve mümkünse genç arkadaşlarımıza da tanıtalım;
.
1. Dünya Savaşı öncesi ve 2. Dünya Savaşı sonrası olmak üzere 40 yıl boyunca dünya siyasetine damgasını vurmuş bir acımasız devlet adamıydı Churchill.. Unutulacak, hatırda kalmayacak gibi bir insan değil. Yüzbinlerce vatan evladımızın üzerine "hardal gazlı bombaları" yağdırıp, topluca katleden bir savaş suçlusuydu aslında.
.
Nerede mi?
Bakın işte Çanakkale, bir ibret abidesi gibi duruyor insanlığın karşısında..
.
Bizim kahramanlık efsanelerimizle dolu dolu olan Çanakkale Savaşı'nın, aslında bu yönlerden bakıldığında "gazla boğulmuş 250 binin üzerinde vatan evladının katledildiği" bir çirkin ve kalleş savaş olduğunu da düşünmek gerekir.
.
İşte bu Churchill, o devrin “kimyasal silahı” sayılan "Hardal Gazı"nı Çanakkale’de Mehmetçik üzerinde uygulayıp, yaptığı Türk Katliamıyla bu gazın "kitle imha silahı" olarak tanıtılmasında büyük bir başarı elde etmişti..
Ki 1. Dünya Savaşı'ndan sonra çoğu ülkeye harıl harıl Hardal Gazı sattı İngilizler..
Reklam olarak da Çanakkale Şehitlerimizi gösterdiler hep..
Ne kadar acı değil mi ?..
.
Çanakkale’de tüm insanlığa ders verecek bir destan bıraktı bu Millet..
Ancak; birileri de bu savaştan itibaren büyük paralar kazandılar Hardal Gazı satışlarından..
Yani Churchill, 1915 sonrasında o yağ tulumu göbeğini kaşıyordu hayvani bir keyif içinde..
.
***
2. Dünya Savaşı'ndan sonra da 26 Şubat 1952 günü Churchill, İngiltere’nin Atom Bombasına sahip olduğunu ilan etmişti. Kocaman bir yalandı tabii ki. Zira dünya tarihini hep birileri istedikleri gibi yazmışlar ve bunu yaparken de aynanın ötesini hep alaca karanlık bırakmışlardır..
.
Düşünün ki Hiroşima’ya atılan Atom Bombasının tarihi 06.08.1945 ve Nagazaki’ye atılanın tarihi de 3 gün sonrası yani 09.08.1945 günüdür. Bu süreçte Churchill hayatta ve 2. Dünya Savaşının da en aktif mimarlarındandı. Amerikan devlet başkanı Roosevelt ile kan kardeş gibi yakınlığı ve Onun 1945’te ölümünden sonra yerine geçen başkan Truman’la da yine sarmaş dolaş bir ekip olmuştu.
.
Ben bir tarihçi değilim; ancak aptal da değilim öyle önüne her itileni yutacak ve uyutulacak.. Sağlıklı kaynaklardan okuduklarını sağlam analize çalışan bir vatandaş olarak biraz bahsedeyim isterseniz.
.
“Churchill” adlı kitabında İngiliz tarihçi Martin Gilbert bakın ne diyor;
"6 Ağustos’ta Hiroşima’ya atom bombası atıldı. Sonuç mahvediciydi; belirlenen ölülerin sayısı 198.690′dı. Churchill, bir yıl sonra Mountbatten’e, 'Atom bombasını atma kararı belki de tarihin soracak ciddi sorularının olduğu tek konuydu' dedi ve 'Hatta Yaradan bana, bunu niçin kullandığımı sorabilir' diye ekledi; 'Ama ben de kendimi kuvvetli bir şekilde savunur ve ‘delirmişçesine savaşan insanoğlunun böyle gözü dönmüşken bu bilgiyi niçin gönderdin bize?’ diye ben sorarım Ona..”
.
***
Şimdi bu bilgilerden hareketle daha da ötesini söylemek gerekirse; Adolf Hitler’den itibaren darmadağın olan dünya Yahudilerinin, her ne hikmetse 2 – 3 yıl içerisinde yani 1948 yılında İsrail Devleti’ni kurmalarında bile, Churchill’in yüksek zekâya dayalı ayak oyunlarının payı yadsınamaz. İsrail Devletinin kuruluş projesinin gerçekleşmesi için çıkartılan savaşların aktif mimarlarından birisi değil, tam da baş mimarıdır dersek inanın yerinde olur. Tüm bunlar insana şaka gibi geliyor değil mi ?..
.
Tarihçi Gilbert yine;
"1955’te Churchill başbakanlık görevinden istifa etmeden önce yeni Başbakan Anthony Eden’e yazdığı bir yazıda İsrail’in dünya çapında bir güç olduğunu ayrıca ABD ile köprü görevi yaptığını söyledi. Daha sonra ise ABD başkanı Eisenhower’a yazdığı bir mektupta Churchill, ‘elbette Siyonist olduğunu, Balfour Deklarasyonu’ndan bu yana kendisinin de bir Siyonist olduğunu, İsrail’in de Yahudiler için vazgeçilmez bir sığınak ülke olduğunu söyledi..” Diye devam ediyor.
.
***
Şimdi ben tabii ki okuyup araştırdıklarımı anlatıyorum.
Fakat bunları yazan da öyle sıradan birisi olmayan İngiliz tarih araştırmacısı ve yazarı Martin Gilbert..
Bize öğrenim yıllarımızda okutulan tarih kitaplarında bu itiraf gibi bilgilere yer verilmemiş, ben daha ne diyeyim.
.
Bir gün de, bu ülkenin okullarında yıllarca ders olarak okutulan tarih kitaplarımızı yazmış (Emin Oktay, Enver Ziya Karal gibi) hikayecilerin kimler olduklarından bahsedeyim de aynanın ötesini biraz daha görün isterseniz.. Bunun da ötesinde Milli Eğitim Sistemimizin 27.12.1947 tarihinde imzalanan “Fulbrigt Antlaşması” ile Amerikalılara nasıl teslim edildiğine / satıldığına; bu ihanetin sonucunda genç neslimizin geleceğinin yıllar boyu nasıl çalındığına da bakın isterseniz.. Bugüne kadar hangi hükümetler gelirse gelsin eğitim sorunumuza çözüm üretilemiyor.. Neden ? Eğitim proğramlarımız gelen hükümetlere Amerikan Büyükelçiliği tarafından dikte ettiriliyor da ondan.. Bahsettiğim Fulbrigt Antlaşmasından beri Eğitim Sistemimizdeki rezaletleri ve çözümsüzlükleri gördükçe, geleceğimizin nasıl karartıldığını anlamıyor musunuz; yıllar boyu hikayelerle nasıl uyutulduğumuzu hissetmiyor musunuz ?..
.
Sanırım sizlerin de yüreği ürperdi hafiften.
Benim mi ?.. Doğrusu benim hep kusmak geliyor içimden; yakın tarihimize dair önümüze itmelere ve başımıza dayatmalara bakınca... Neyse, bu defa da burada keselim en iyisi.
.
Barışların tesis edildiği; insanların kanları üzerinde yapılan politikaların bitirildiği ve her şeyden önce hakça ve insanca yaşanılan bir dünya düzeni dileğiyle..
.
Önümüzdeki hafta da Çanakkale Şehitlerimizi farklı bir tarz ve bakışta yad etmek üzere, sağlıcakla kalınız..
eyvAllah. gardaşım