Bir tarafta savaş çığlıkları, katledilen masum çocuklar, kadınlar ve diğer sivil insanlar, diğer tarafta enflasyonun toplumumuz üzerindeki bu ezici baskısı.. Tam da pandemi günleri ve üzüntüler bitti derken ne bahar hoş gelebildi ne de sonbahar.. Biz yine de ah, vah etmeden biraz gönül hoşluğu tadında yazmaya devam edelim.
Eskilerde kırsal kesimde yeni gelin olmuş kızlar kilo alırsa “evliliği iyi gidiyor hmm.. mutlu demek ki” derlermiş.
Zayıflarsa da “mutsuz” diye teşhis koyup karar verirlermiş. Cehaletin değer yargıları ne kadar da sığ ve anlamsızmış..
Günümüzde ekonomi berbat ve insanlar evine ekmeği zor götürüyor.
Demek ki o zihniyet “vayyy.. Ülke berbat, halk mutsuz, baksana çoğu sıska, soluk benizli, çelimsiz, demek ki çok mutsuzlar” mı derlerdi ki.
(haksız da sayılmazlardı deseler)
***
Yeni gelin deyince, arkadaşımın minik bir anısı geldi aklıma.
Yeni evliyken eşinin ailesi akşam yemeğine konuk olmuşlar. Arkadaşımda bir telaş, bir telaş bu akşamı atlatırsam ne mutlu bana diye masayı hazırlıyorken..
Menüde; Tavuk, pilav, salata..
Ve devam ediyor;
- Tavuğu haşladım, kızarttım da pilavı lapa mı lapa yapmışım, sulu sulu, alçı gibi oldu. Yemek yapmayı nereden biliyim, okuldu, sınavdı derken sağ olsun bütün anneler gibi benim annem de sürekli “aman sen dersine bak” derdi.
Ailemizin sen yeter ki ders çalış başka bir şey istemiyoruz deyip, iyilik yaptıklarını sanarak, farkında olmadan; “kendi içinde yetersiz, biraz çekingen, diyalogdan kaçınan, karşısındakinin duygularını pek de kavramayan, en küçük sorunda öfkelenen, ya da kestirip atan” çocuklara dönüştürüldük. (o da ayrı konu)
Neyse... Yemek servisi yapacakken, eşimin annesi bu ne böyle pilav mı, hamur mu diye eleştirdi.
O an aklıma şöyle geldi, eşime dönüp; Ben yeterli su koymuştum pilava, bir de sen mi ekledin hay Allah.. Teşekkür ederim bana yardımcı olmak istedin sağol da...
Deyince kayınpederim atıldı oradan; "kızın işine karışma be oğlum bak ne olmuş pilav.."
Annesi de; "benim oğlum eşine de yardım edermiş, tabiii kimin oğlu, annesi yetiştirdi onu.."
diye överken pilavı da yediler bir güzel..
***
Ülke gerçeklerini de dillendirsek, bazı kesimler tarafından iktidarın tüm hataları, bir refleks olarak hemen savunulur. O kayınvalide misali, abartılı bir övgüyle de yerler ülkenin hazin gerçeklerini..
***
Bir başka sahnede, adamın biri hastadır ve ameliyat olur, mikro cerrahi operasyon sonuçlanır birkaç dikişle.
Bazıları çok ciddiye almaz, dikiş sayısı az diye.. “Buna mı diyorsun ameliyat diye, canım geçer gider iyileşirsin hadi hadi iyisin..”
Bazıları da operasyon sonunda dikiş sayısı çoksa daha ciddiye alır. O zaman; “Vah vah geçmiş olsun, tüh tüh..” diye nida çekerler, gözlerini kısıp, alınlarını kırıştırarak.
Oysa ki hastalık aynı hastalık, narkoz aynı, operasyon aynı, fakat biri mikro cerrahi, diğeri de açık (çok dikişli)..
Ülke ekonomisinin durumu da böyle oldu.. Hastalığın ciddiyeti ortada, iyi de be kardeşim, operasyon sonundaki dikiş sayısı mı belirlemeli vahametin büyüklüğünü!..
Acıyı çeken bilir ama hakem kesilen kişiler de birilerini savunmak adına basite indirgemeseler bari.
Umarım nekahet dönemi de bir an önce sağlıkla sona erer de, şu sürekli yükselen fiyatlardan biçare kalmış tüm emeklilerimiz (pardon hastalarımız) biraz nefes alır, iyileşirler..
Derkeeeenn..
Hepimize yine sağlıklı günler dilerim, saygıyla, sevgiyle..
Tebrik ederim günümüze öyle güzel gönderme olmuş ki.