Harvard Üniversitesi'nden David Sinclair ve ekibinin farelerde olumlu sonuçlar veren deneylerinin insanlarda da yaşlanmayı tersine çevirip çeviremeyeceği merak konusu..
Sağlıklı ve uzun yaşam sürmek, yaşlanmayı yavaşlatmak ve hatta tersine çevirebilmek milyonlarca kişinin hayali.
Bilim dünyasının odağında da bu konu bulunuyor. Harvardlı genetik bilimci David Sinclair ve 60 kişilik ekibinin farelerin genetik yapıları üzerindeki çalışması ise "dönüm noktası" kabul edildi.
Farelerin yaşlanma sürecini kontrol etmek, yavaşlatmak ve hatta tersine çevirmek konusunda başarı kaydeden bilim insanlarının çalışmasında kör bir farenin görmesi de sağlandı.
10 yılı aşkın sürelik bir çalışmanın ürünü olan araştırmada farelerin yaşlanmasının temel nedeninin DNA'daki mutasyonlar değil, epigenetik bilgideki bozulma olduğu ileri sürüldü ve epigenomun bütünlüğünün yeniden sağlanmasıyla yaşlanma belirtilerinin tersine çevrildiği savunuldu.
"Yaşlanmanın nedeni mutasyonların birikmesi olsaydı, gençliği geri getirmek imkansız olurdu"
Çoğu hastalığın yaşlanma nedeniyle ortaya çıktığını belirterek yaşlanma tersine çevrildiğinde, onunla (yaşlanma) bağlantılı hastalıkların da ortadan kalkacağını örneğin hafızanın geri geleceğini ve demans yaşanmayacağını dile getiren Sinclair, şu yorumu yaptı:
Yaşlanmanın nedeni mutasyonların birikmesi olsaydı, gençliği geri getirmek imkansız olurdu. Ancak süreci tersine döndürebilmemiz sistemin hasar görmediğini, bir yerlerde yedek bir kopya olduğunu ve ‘yazılımın' yeniden yüklenebileceğini gösteriyor."
"Yaşlılara bakarken ihtiyar değil, sistemi yeniden başlatılmaya ihtiyaç duyan insanlar görüyorum”
Yaşlanmayı geciktirmenin ve geri çevirmenin, günümüzde pek çok kişinin mustarip olduğu hastalıkların tedavisindeki en iyi yöntem olacağını dile getiren Sinclair, 'artık yaşlılara bakarken ihtiyar değil, sistemi yeniden başlatılmaya ihtiyaç duyan insanlar gördüğünü' söyledi.
Aslında Harvardlı bilim insanlarının yürüttüğü çalışma yeni değil ancak test aşamaları uzun sürdüğünden sonuçları yeni açıklanıyor.
Şimdi ise akıllarda, farelerde olumlu sonuç veren deneylerin başka canlılarda, özellikle insanlarda yaşlanmayı tersine çevirip çeviremeyeceği sorusu var.
Sadece hücrelerin yeniden programlanmasının tüm vücudun gençleşmesi için yeterli olup olmadığı ise henüz bilinmiyor.
"Epigenomdaki hasarları hücreye komut vererek düzeltebilirsek, yaşlanmış dokuları gençleştirip yaşlanma sürecini geciktirebiliriz"
Independet Türkçe'den Lale Elmacıoğlu'na konuşan, Connecticut Üniversitesi ve Jackson Laboratuvarı'ndan Prof. Dr. Derya Unutmaz, Harvardlı bilim insanlarının çalışmasının umut verici olduğunu belirtse de yaşlanmanın birçok faktörle ilişkili, karmaşık bir süreç olduğunu söyledi.
Yaşlanmanın bir zorunluluk olmadığına işaret eten Unutmaz, "Yaşlanma, biyolojik sistemlerin bir süre sonra DNA'mızda olan programı takip etmemesinden kaynaklı dolayı olan biyolojik fenomen. Muhakkak olması gereken bir durum değil" dedi.
Herhangi bir biyolojik sistemde kendini yenileme durumu olduğunu belirten Unutmaz, "DNA'da oluşan hasarı tamir edecek mekanizmamız bir süre sonra çalışmadığından hücrelerin yenileri gelmiyor ve yaşlanıyorlar. Bilim insanları, 'bunu nasıl düzeltebiliriz'in üzerinde çalışıyor" şeklinde konuştu.
"Tüm organlar kendini yenileyebilir ve yaşlanma geciktirebilir"
Biyolojik sistemin yani insanların ya da hayvanların hücrelerinin kendini yenilemesinin sağlanıp sağlanamayacağı hakkında ise Unutmaz, tüm organların kendini yenileyebileceği ve yaşlanmanın geciktirebileceği yorumunu yaptı.
Derya Unutmaz, Harvard çalışmasına göre 3 milyar adetlik kodun bulunduğunu ve bu kodun bütün hücrelerde olduğunu aktardı.
Beyin hücresini oluşturan proteinlerin diğerlerinden farklı olduğunu belirten Unutmaz, "Epigenom, DNA'nın hangi kısımlarının ne kadar ve ne zaman aktif olacağını belirleyen bir program, insandan insana geçmiyor. Epigenom hasar olduğunu düzeltebilecek protein ekspresyonlarını tayin edecek bir sistem" ifadelerini kullandı
Bu değişikliklerin genetiğin tam tersine dış faktörlerle de etkilenebileceğine değinen Prof. Dr. Unutmaz, ikizlerde farklı hastalıkların görülebilmesi örneğini vererek, epigenom vurgusu yaptı:
"Deri hücresini deri haline getirebilmek için bin proteine, sinir hücresi için bin proteine ihtiyaç var ama farklı proteinler. Epigenom diyor ki, 'İkisinde de aynı DNA var, deri hücresindeki komutlar sadece onun ihtiyacı olan genleri aktif hale getiriyor'. Harvard'ın fareler üzerindeki çalışmasında epigenomu etkileyecek 3 faktörü koydular ve epigenomda olan hasarlara baktılar. Hızlanarak yaşlanmış olan fareler daha genç hale geldi."
"Kör bir farenin göz hücrelerine müdahalede bulunularak yeniden görmesi sağlandı"
Başka bir çalışmada ise fare ömrünün yüzde 7 artırılıp, prensipte yaşam süresini uzatmanın mümkün olabileceğinin savunulduğunu aktaran Unutmaz, kör bir farenin göz hücrelerine müdahalede bulunulup yeniden görmesinin sağlandığını da aktardı.
"Epigenomun çevresel faktörlerden etkilenmesini kontrol edebilirsek yaşlanma sürecini yavaşlatabiliriz"
Tüm bunların hücre gençleştirilerek yapıldığını, epigenomu yeniden yükleme yoluyla laboratuvar farelerinin gençleştirildiğini belirten Unutmaz, şunları kaydetti:
"Eğer epigenomda olan hasarları, hücreye komut vererek düzeltebilirsek, hücreler yenileniyor. Böylece yaşlanmış dokuları gençleştirerek yaşlanma sürecini geciktirebiliriz. Belki ileride geriye döndürme mümkün olabilir. Şu an için yaşlanmış bir kişide genleri hücrelerine iletmek ve geriye dönüştürmek teknik bir sorun ama ileriki süreçte çözülebilir. Tam olarak mekanizmayı anlaşmış değiliz, 3 faktörü... Hücreyi gençleştiriyor ta ki deri hücresi embriyonik kök hücresine dönebilene kadar. Epigenom çevresel faktörlerden çok etkilendiği için bunu kontrol edebilirsek, yaşlanma sürecini yavaşlatabiliriz."
"Farelerin ömrü 3-4 sene olduğundan hızlandırılmış testte kullanılıyorlar"
Neden söz konusu deneylerde farelerin kullanıldığına ilişkin ise Unutmaz, farelere genleri koymanın kolay olduğunu ve bu canlıların ömürleri 3-4 sene olduğundan, onlar üzerinde hızlandırılmış testlerin yapılabilmesinin de nispeten kolay olduğunu aktardı.
"Test sırası maymunlarda"
Farelerin ardından yaşlanmayı geri çevirebilmeye yönelik çalışmalarda hangi canlıların kobay olarak kullanılacağını sorduğumuz Derya Unutmaz, test sırasının maymunlara geldiğini söyledi. Ancak unutmaz, yaşlılıkla ilgili testler çok uzun sürdüğünden bu canlılardaki sürecin hızlı işlemeyeceğini de sözlerine ekledi.
Yaşlanma hızımızı yavaşlatmak için nelere dikkat etmeliyiz?
Peki yaşlanmayı en çok hızlandıran faktörler neler?
Prof. Dr. Unutmaz bu soruyu, "Aşırı stres, sigara kullanımı, yanlış beslenme, hareketsizlik, hava kirliliği ve toksinler ilk sıralarda geliyor" şeklinde yanıtladı.
Gıdalara çok önem vermek gerektiğini vurgulayan Unutmaz, yaşlanmayı en çok hızlandıran faktörlerden birinin şeker olduğunu belirterek uzak durulması tavsiyesinde bulundu.
Aralıklı açlığın iyi bir sistem olduğunu da savunan Unutmaz, 16 saat aç kalmanın yaşlanmış hücrelerin gençleşmesini sağlayan mekanizmayı tetiklediğini ifade etti ve "Sağlığınızı devam ettirip, uzun yaşamaya çalışın" dedi.
Demans, alzaymır ve kanser gibi kronik hastalıkların çoğunun yaşlanma kaynaklı olduğunu da belirten Derya Unutmaz, hücreler gençleştirilebilirse bağışıklık ya da beyindeki etkilerle bu hastalıkların önlenebilir hale gelebileceğini dile getirdi.
Dr. Unutmaz, bağışıklık sisteminin güçlü olması gerektiğini ancak "çok iyi" olmasının da yaşlanmayı hızlandırmak, kronik enflasyon ve otoimmün hastalıkların görülmesi gibi farklı riskler barındırabileceğini de belirtti.
"Çalışmada hücrelerin yenileme sırasında kanser hücresine dönüşme riski görülmedi"
Bu noktadaki asıl sorunun, hücrelerin yenileme sırasında kanser hücresine dönüşme riski olduğunu belirten Unutmaz, çalışmalarda böyle bir yan etkinin görülmediğini de aktararak ileride gen tedavisiyle gençleşmenin ve birçok kronik hastalığın önlenmesinin de mümkün olabileceğini kaydetti.
Ne olmuştu?
Yaşlanma karşıtı araştırmaların temelini oluşturan teknolojilerinin başında Japon bilim insanı Shinya Yamanaka gelmişti.
Bu çalışma, bir insan hücresinden tüm DNA bilgilerini silip kök hücreye çeviren teknoloji sayesinde, boşalan kök hücreden herhangi başka bir hücre türü oluşturulmasına imkan tanımıştı.
Sonuçları 2006'da yayımlanan çalışmaya göre "hücresel yeniden programlama" adlı yöntem sayesinde erişkin deri hücrelerinin, vücuttaki diğer hücrelere dönüşebilen pluripotent hücreler gibi davranması sağlandı.
Yamanaka 2012'de Nobel Fizyololoji veya Tıp Ödülü'nü Britanyalı biyolog John B. Gurdon ile birlikte aldı.
Harvard'da David Sinclair ve ekibinin fareler üzerindeki çalışmalarında alınan sonuçlarla, "Yaşlanmayı tersine çevirmek mümkün mü" sorusu daha sık sorulmaya başlandı.
Sinclair yaz aylarında yaptığı açıklamada, "Yaşlanmayı tersine çevirirsek hastalıklar olmaz. Bugün elimizde, 70'lerinizde kansere yakalanmaktan, 80'lerinizde kalp rahatsızlığı yaşamaktan ve 90'larınızda alzaymır olmaktan endişelenmeden 100'lü yaşlarınıza kadar yaşamanızı sağlayacak bir teknoloji var" demişti.
Şarku'l Awsat