Bir Profesör arkadaşımın isteği üzerine vücudumuzdaki asit alkali dengesinin önemini ve ve nasıl dengelenmesi gerektiği konusunu, özellikle karbonat vs ile dengelenip dengelenmeyeceğini bölümler halinde bilgilerinize sunuyorum.

Dışımızda ve içimizdeki tüm toksik oluşumlar, vücudumuzda asit – alkali dengesinin bozulmasına sebep olarak, kandaki asidik kalıntı miktarını yükseltir. Bu durum bağışıklık sistemini zayıflatarak metabolizmanın normal çalışmasını zorlaştırır. Sindirim sisteminin düzenli çalışmasını engelleyerek yiyeceklerin hazmını ve mikro gıda emilimini dizginler. Neticede bağırsaklarda çürümüş atık miktarı çoğalarak bakteri ve mantar kökenli enfeksiyonların gelişmesine zemin hazırlanarak birçok hastalığın ortaya çıkmasına sebep olur. Kısaca PH dengesinin bozulmasıyla sayısız biyolojik bozukluklara ve hastalıklara ortam hazırlanır.

Özellikle kanın PH değerinin (0.1) birim dahi değişmesi halinde bile, derhal dengesizlik semptomları kendini gösterir ve eğer çabuk düzeltilmez ise alyuvarlar oksijen taşıma özelliğini kaybederek, oksijensizlikten ölüm nedeni bile olabilir.

İnsan vücudundaki asit – akali dengesinin önemi hakkında bir fikir vermesi açısından bazı hayati organlarımızın PH değerlerinin olması gerekenin dışına çıkması halinde, çalışma düzenlerinin nasıl etkileneceğini kısaca aşağıdaki şekilde örneklendirmek istiyorum.

KALBİMİZ

Kalbimiz saatte 130 litre kan pompalar. Eğer kan asidik atıklarla doymuş hale gelirse bu asitler içinden geçerken kalp dokularına ciddi şekilde hasar verir ve aşamalı olarak kalp kaslarında bozulmalara neden olabilirler. Dahası normal kalp atış ritmi alkalik ortama bağlıdır ve bu yüzden kandaki aşırı asidik atıklardan olumsuz biçimde etkilenir. Ayrıca asidik atıklar kanın oksijen taşıma kapasitesini ciddi biçimde azalttığı için kalp asitlerle kirlenmiş haldeki kandan yeterli oksijeni ve negatif iyonları alamaz.

AKCİĞERLERİMİZ

Vücudun kandaki PH değerini kontrol etme yöntemlerinden biri de akciğerlerle doğru biçimde nefes alarak oksijen ve negatif iyon düzeyinin yükseltilmesidir. Doğru alınan diyafram nefesi, akciğerlerdeki gaz alışverişini en yüksek düzeye çıkartarak kandaki karbondioksitleri dışarı atarken, kanı taze oksijen ve negatif iyonlarla besler.

Oksijen, kanda ve dokulardaki alkalik ortamı desteklerken, karbondioksit asidoza katkıda bulunur. Eğer kanımızın asidik atıklarla aşırı yüklenmesine izin verirseniz akciğerlerden yeterli oksijen alıp taşıyamadığı için vücudun PH düzeyinin fabrika ayarlarına uygun seviyelerde olmasını sağlayamayacaktır.

Dolayısıyla tüm doku ve hücrelerde kronik bir hipoksi (solunan havadaki oksijen azlığı) ve ikiz kardeş olan asit fazlalığı (asidoz durumu) ortaya çıkacaktır. Bu durum enerjimizi düşürdüğü gibi mikroplara da çoğalmaları için gereken ortamı hazırlayacak, tümör oluşumuna davetiye çıkaracaktır.

KARACİĞER

Karaciğerin temel görevlerinden biri de kandaki toksik atıkları filtre ederek zararsız hale getirmektir. Diğer bir fonksiyonu ise vücudumuzun hayati görevlerini yerine getirebilmesi için ihtiyaç duyduğu alkalik enzimlerin büyük bir bölümünü üretmektir.

Eğer kan, yanlış beslenme alışkanlıkları, alkol, sigara, kimyasal ilaçlar, stres hormonları ve diğer asit oluşumuna sebep olan faktörler nedeniyle ortaya çıkan aşırı asit kalıntıları ile sürekli kirletilirse, karaciğer de zaman içerisinde asidik atıklarla fazlasıyla kirlenerek ciddi biçimde tıkanır. Bu durum kandaki asitlerin gerektiği şekilde süzülmesine engel olur.

Bağışıklık sistemimiz ise fazla asitleri böbreklerde, damar çeperlerinde, eklemlerde ve diğer dokularda biriktirmeye başlar. Bu durumun sürekli hale gelmesi de bir süre sonra, doku kirliliği damar tıkanıklığı ve kireçlenme gibi çeşitli hastalıklara neden olacaktır.

BÖBREKLER

Böbrekler saatte yedi sekiz litre kan süzerek vücudumuzdaki PH değerlerinin olması gerektiği seviyelerde kalmasına yardımcı olur. Yanlış beslenme, kimyasal ilaçlar, çevresel faktörler ve diğer yaşam tarzı yanlışlarından kaynaklanan ve karaciğerde yeteri kadar temizlenemeyen aşırı asidik atıklar, böbreklerde kanı süzen hassas filtrelerin aşınmalarına, tıkanmalarına ve böbreklerde taş oluşumuna, mesane ve idrar yollarında enfeksiyon gelişmesine neden olabilirler.

Not: Devamı gelecek makalede

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.