-Sağlık sorunlarınızın tamamını başkalarının, “sadece doktorların çözeceği inancından vaz geçerek,” sağlığınız için “kendi kendinize de bir şeyler yapabileceğinize inanın.” Acil olarak yapmanız gereken şey “düşüncenizi, hayat tarzınızı ve beslenme şeklinizi iyi yönde değiştirerek” sağlığınıza kavuşmak ya da sağlıklı kalabilmek için mücadeleye başlamanızdır.
-Tüm insanlık olarak “kendimizi hasta edebilecek, ya da iyileştirecek kadar güçlü donanımlara sahip olduğumuzu” unutmadan, vücudumuzun verdiği tepkilerden ve ortaya çıkan problemlerden ders alarak gerekli değişiklikleri yapmamız halinde sağlıklı bir hayat sürebileceğimizi unutmayın.
-Hasta olduğunuzda şunu aklınızdan asla çıkarmayın ve ona göre davranın. Hiçbir hastalık “çok net sebepleri olmadan ortaya çıkmaz ve sağlığımız asla aynı yerde kalmaz.” Ya daha kötüye gider ya da daha iyiye gider. Bu nedenle; hemen “sadece semptomları (belirtileri) ortadan kaldıracak (ateş düşürücü, ağrı kesici, mide koruyucu, kan sulandırıcı gibi) kimyasal ilaçları” kullanmak yerine, “hasta oluş nedenlerinizi öğrenerek, onları ortadan kaldırmaya çalışın.”
-Hastalığınızın adı ne olursa olsun “asla umudunuzu kaybetmeden, moralinizi bozmadan, iyileşeceğinize ya da problemlerinizin çözüleceğine yürekten inanarak” mücadelenize devam edin. Çünkü “hastalıklar boks maçı gibidir. Yere düştüğünüzde değil, ayağa kalkamadığınızda maçı kaybedersiniz.”
-Akıl almaz derecede karmaşık yapılara sahip “hücrelerimizin, organlarımızın, sistemlerimizin ve dokularımızın, bizim yanlış yapmamamız halinde, muazzam bir düzen içerisinde çalıştığını bilerek,” küçük büyük demeden her türlü şikayetiniz için, hastanelere giderek “sık sık fabrika ayarlarınızla oynatmak” yerine yanlışlarınızı düzeltmeyi deneyin.
-“Düşüncenizi değiştirerek, hayatınızı değiştirecek güce sahip olduğunuzu bilin ve inanın.” Düşündüğümüz şeylerin bilinçaltında yavaş yavaş kalıplaşarak eyleme dönüştüğünü ve bir gün gerçek olarak karşımıza çıkabileceğini unutmayın.
-Acılı geçmişlerimizi “sadece ders alarak olgunlaşmamız için bir araç olarak kullanmayı” öğrenmeliyiz. Acılara ve üzüntülere anlam katıp kabullendiğimiz taktirde acı çekmek zorunda olmadığımızı, aksine büyük bir tecrübe kazanarak birikimimize katkı sağladığını görürüz.
-Hayatta “üstlendiğiniz mevcut rolü en iyi şekilde oynamaya bakın.” Sizi hastalıklara mahkum ederek, “hayatınızı mahveden dargınlık, kızgınlık, korku, endişe, öfke, depresyon, kıskançlık, hasetlik, umutsuzluk ve başarısızlık” gibi, yok edici, “olumsuz duygu, düşünce ve inançlardan bir şekilde mutlaka kurtulun.”
-Bu hayatta “yaşam tarzınız ve düşünce yapınıza göre de kan değerlerinizin değiştiğini unutmayın.” Yapılan birçok araştırmada, bir oyunda rol alan tiyatrocuların bile, “oynadıkları role göre bağışıklık sisteminde ve kortizol seviyelerinde değişiklikler olduğu” görülmüştür. “Trajediler hastalığa yol açarken, komediler oyuncuların bağışıklık sistemlerini güçlendirmiştir.”
-“Yaşam tarzımızın, beslenme alışkanlıklarımızın, düşünce şeklimizin, stres yapımızın, fiziksel aktivitelerin, işlerimizin, ilişkilerimizin ve davranışlarımızın, yaptığımız doğru ya da yanlışların, “sağlığımızı nasıl etkilediği konusunda bedenimizin var gücüyle bir şeyler anlatmaya çalıştığını öğrenip görmeye çalışın.”
-“Beynimizdeki gücü keşfedin ve bu gücü olağan üstü iyi şeyler üretmek için kullanın.” Eğer vücudumuzdan gelen mesajlara dikkate almaz, yanlışlarımızı düzelterek yapmamız gerekenleri zamanında yapmaz isek, vücudumuzun patronu olan beynimiz “yaşamak istemediğimizi kabul ederek,” bizleri olabildiğince çabuk ahirete gönderme programları yapabilir.
-Sürekli pozitif düşünmeye çalışarak, yeri geldiğinde kahkaha atarak, genelde güler yüzlü olarak, zaman zaman göğüs kemiğimize parmaklarımızla vurarak, kalbimizi normalden daha fazla zorlayacak fiziksel hareketlerde bulunarak, “timüs bezimizin daha düzenli çalışmasını ve inflamasyon oluşum nedenlerini azaltarak bağışıklık sistemimizin güçlenmesine katkıda bulunabiliriz.”
-Sağlık konusunda en önemli faktörlerden birinin de “mikro gıda yetersizliği ve aşırı toksin birikimi” olduğunu mutlaka dikkate alın. Dengeli beslenme kurallarını öğrenerek, mümkün olduğu kadar uygulamaya çalışın.
“Toksin kaynaklarını öğrenerek elinizden geldiğince uzak durmaya çalışın.” Antioksidan meyveler, bitkiler, sebzeler ve detoks sistemleri ve programları hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olarak, gerektiği şekilde faydalanmaya çalışın.
“Kimyasal ya da sentetik ilaçların çok etkili toksin kaynakları olduğunu dikkate alarak, mümkün olduğu kadar uzak durmaya çalışın” ve çok mecbur olmadıkça kullanmayın.
-Birçok hastalık için en iyi tedavinin açlık olduğunu dikkate alarak, haftada bir ya da iki gün 16 veya 24 saatlik oruç tutmayı alışkanlık haline getirmeye çalışın. Ancak “bir öğün veya bir gün aç kaldıktan sonra, bir diğerinde iki katı yemeyin.” Boş bir sindirim sistemini tıka basa doldurmanın sağlığımız için çok zararlı olduğunu unutmayın.
-Aşırı stres, üzüntü, kaygı ya da aşırı yoğunluğa bağlı olarak gelişen “bağışıklık sistemi çöküşü” nün, özellikle genç kızlarda ve hassas yapılı insanlarda, MS, Vitiligo, egzema, sedef ve inflamasyona bağlı birçok hastalığa neden olduğunu bilerek, “stres yönetimini öğrenmenin şart olduğunu” bir kez daha vurgulamak isterim.
Kısaca; “korkudan daha tehlikeli bir virüs olmadığını aklınızdan çıkarmadan, corona korkusuyla bir birinizi mikrop gibi görerek uzak durmak yerine, birbirinize yüreğinizi açın, rahatlayın, gevşeyin, gülümseyin, neşeyi, sevmeyi, şefkati, merhameti, iyi niyeti ve iyilik yapanlardan olmayı hayat tarzınız haline getirerek bağışıklık sisteminize destek olun.”
Sağlık bilincimizin çoğalmasına katkı sağlaması umuduyla…
Sağlıklı ve mutlu hafta sonları…