Bir arkadaşım var çok da severim. Bu kadar zamandır hiç bahsetmemişti. Oysa kendisiyle sık sık görüşürüz, sinema, tiyatro, kahve keyfi yaparız. Bir sıkıntısı varmış ve benimle paylaşmak istedi.
- Bu kadar zamandır arkadaşız, birbirimize açığız, bu zamana kadar neden anlatmadın?
- Dile getirdiğimde daha çok acı çekiyorum ve anlatmak için hiç hazır hissetmiyordum kendimi.
Dedi ve başladı anlatmaya...
Bunca zamandır çok sevdiği halde konuşup görüşmediği tek kardeşi olan abisiyle kırgın olduğunu ve onu çok özlediğini, aramak istemesine rağmen kendisiyle inatlaştığını... O anlatıyor, ben de pür dikkat... Bir lafımız vardı hani deriz ya "incir çekirdeğini doldurmayacak kadar" diye.. Onlarınki de böyle birşey..
Fakat üç yılı geçmiş bu inatlaşma ve görüşmedikleri süre..
Şu an özleyebiliyorsa abisini, demek ki affedilesi bir şeydi küslük nedeni..
-Benim yapabileceğim bir şey var mı? Ya da aç şimdi telefonu konuş, ben güç veriyim sana, rahatla.. Cesur bir kızsın sen arkadaşım, niye böyle ürküyorsun.. Ya da bu kırgınlığın nedeni sen isen dahi boş ver hata da insana dair.
O günden beri kararsız arkadaşım bir türlü o telefon edemiyor.. Üç yıldır da özel günlerde dahi bir araya gelmemeye özen gösteriyorlar. Ne o, biz kardeşiz... Böyle kardeşlik mi olur?
Ortada çok ciddi bir neden yoksa, değer mi kopmaya be arkadaşım. Haydi ara, bugün ara, şimdi ara ve çöz aradaki buzları..
Bak üç gün önce biliyor muydu insanlar yıkıcı bir deprem olacağını, yakınlarının göçük altında kalacağını, bir daha belki göçük altında yok olup giden fotoğrafları dahi göremeyeceğini.. biliyorlar mıydı?
Ara haydi!..
Ve...
Arkadaşım bugün sabah, günlerdir ertelendiği telefon görüşmesini yaptı. Sanki benden güç alırcasına yanımdayken aradı.
Ben de tabii ki mutluluktan dört köşe..
Şimdi hakettim dedim şöyle bol köpüklü bir kahveyi..
…
Sevgili dostlar,
Bakın işte bir deprem daha onca canları aldı, günlerdir hepimiz çok üzüldük.. Toplumsal bir travma daha yaşadık. Dün hayatta olanlar, bugün gittiler.. Onun için de insanlar birbirini aramalı, sesini duymalı, bir araya gelmek için zaman kaybetmemeli diyorum.
Unutmayalım ki o "dönüşü olmayan ayrılıklar" hep var olacak bu dünyada..
Dönüşü olmayan ayrılıklar..
İşte o zorunlu ayrılıklar geldikten sonra da daha fazla üzülmemek için ailemizi, akrabalarımızı, arkadaşlarımızı, kaybetmekten korktuklarımızı, sevdiklerimizi, hepsini hayattayken hep arayıp, hiç olmazsa seslerini duyalım.
Sevdiklerimizle huzur dolu olmak, küslük ve kırgınlıklara yer vermemek ne güzel..
O zorunlu ayrılıkların yol ayrımına giren, depremde kaybettiğimiz insanlarımız için üzgünüm. Tüm kayıplarımız ve deprem mağdurlarımız için de gerçekten çok üzgünüm.. Hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara şifa ve sabırlar diliyorum
Sevgiyle kalın.