Aile olabilmek, bireylerin birlikteliği “BİZ” olarak yürütebilme sanatı.
Sen, ben değil BİZ..
Yaşlı teyzeleri hep birer “güvenilir bilgi ve tecrübe hazinesi” gibi gördüğümden midir neden, yine bir teyzeye yöneldim. Kırsal kesimde doğmuş, büyümüş, orada evlenmiş... Kısacası ömrü orada geçmiş fakat belli bir bilince geç de olsa varmış, tanıdık bir teyze. Eşini kaybettikten sonra ve iyice de yaşlandığı için şehirdeki çocuklarının yanında hayatını sürdürüyor.
- Evlilkte, sen, ben değil de BİZ demek gerekiyor. Siz yıllar öncesinde ne diye adlandırırdınız bu durumu?
Teyze başladı söze:
- Kalabalık bir ailede büyüdüm. Çocuk denecek yaşta aile büyükleri tarafından da evlendirildim. Anne, baba, babaanne, dede, amca, yenge, kuzenler. Eski usül işte... O zaman öyleydi, gelinler kocasının evine gelir ve iki aile, üç aile çoluk çocuk bir arada aynı evde yaşarlardı.
Şimdiki gibi öyle herkesin kendi evinde yaşamak gibi bir şansı yoktu. Ben de öyle kalabalık bir aileye gelin gittim.. Evlilik kararımı da anne babam değil, evin büyüğü olan dedem ve babaannem verdiler.
Hani büyüklerin olduğu yerde diğerleri söz sahibi olamazdı o yıllarda. Anne babam da ölünceye kadar müstakil bir aile olamadı, ben ve rahmetli eşimle de aynı durum, aynı kader.
Onun için de sen, ben, onlar, sizler, bizler öyleydi tarifler. Rahmetliyle BİZ olamadık, çünkü bütün kararları büyükler aldığı için biz sırada yoktuk bile. Şimdi senaryo diyorsunuz ya işte onu onlar yazar, bizler de edebi dairemizde oynardık. BİZ neydi ki? Zaten BİZLER idik o aile kalabalığı hengamesinde.
Şimdi en iyisini sizler yapıyorsunuz, sadece eşinizle birlikte, sen, ben değil “BİZ” diyorsunuz, ne güzel..
Bir offf.. çekti ki üç günlük nefeslendi sanki kadıncağız. İçine daral geldi adeta ve belli etmemeye çalışarak sürdürdü anlatmalarını;
- Evet BİZ... Yani varız ve biziz iki yarım elma gibi.. Ne güzel. Lakin bizler, biz olduğumuzu anlayamadan yıllar aktı gitti ve yaşlandık. Bizim yerimize düşünen, ne yapıp ne yapmayacağımıza karar veren o kalabalık ailenin büyükleri.. O kalabalıkta BİZ diyemediğimiz yerde, hep aile büyükleri “BİZ, BİZ” derken aslında BİZ yoktuk sanki ve hiç BİZ olmadık, olamadık...
Derken gözleri dolu dolu oldu.. Bir nefesle konuşmaya ara verince sarıldım;
- Olsun varsın üzülmeyin artık, çok da bir anlamı yok bunca yıl sonra... Belki sizler bu düzeni devam ettirirken, sonradan, daha sonradan gelen nesil olarak bizler de BİZ demeyi zor öğrenebildik. Sizlerin yıllar önce susan sesinizin, yıllar sonra BİZ demeyi öğrenebilmiş devamıyız..
Dedim. Cevap vermedi. Gözleri dalmıştı, aklı kim bilir kaç yıl gerilerdeki hatıralarında.
Sonra tatlı birer tebessümle kahvelerimizi yudumladık.
“SEN - BEN” diye ayrıştıran kelimeler yerine, (çekirdek aile olarak bir bütünüz çünkü), “BİZ” diyeceğiniz birliktelikler diliyorum.
Sağlıkla, saygıyla, sevgiyle kalın.
Muhtesem tebrik ediyor mutlu pazarlar diliyorum.