Sorsanız herkes televizyonda sadece belgesel ve haber programları izliyor ya da televizyonu açmıyor dahi.. Entrika dolu saçma sapan dizileri, gündüz kuşağı programlarını vs. izlemiyor.
Gündüz kuşağı kalitesiz, seviyesiz içerikli programlarda, ahlak dışı aile ilişkilerindeki diz boyu rezillikleri gördükçe, toplumun nasıl yozlaştığını, cehaletin nasıl da yaygınlaştığını anlayabiliyoruz..
Sırf bu yazıma konu yapmak amacıyla birkaç programı izledim ki aman Allah’ım.. Ar damarı çatlamış cahil birçok insanın birbirleriyle olan iğrençlikleri salgın haline gelmiş.
Civar köyden o köye gelin giden kadının, köydeki birçok erkekle birliktelik yaşaması, doğurduğu çocuğun kimden olduğunu dahi bilmemesi,
Belli yaşa gelmiş yetişkin bir adamın dahi bir sürü ahlaksızlığı,
Orta yaş üstü evli teyzenin köyde birden çok erkekle aşk yaşaması,
Kayınpederin gelinine göz koyması,
Gibi gibi binlerce olayın, televizyon programlarında izleyiciye dayatılması ve izleyen cahil zümrenin de bu tip olayları çok normalmiş gibi görmesi.
Yapılan ahlaksızlıkların kahramanı olan terbiyesiz o kişilerin, yüzleri kızarmadan meşrulaştırarak yedikleri haltları anlatmaları da cabası.. Ve rezalet diz boyu..
Evet, toplumu iyice yozlaştıran, zaten yozlaşmış bir güruhun da yaptıklarını doğal şeylermiş gibi anlatmaları çok utanç ve endişe verici.
Bu tür olayların ve o kişilerin toplumda çok rahat kabul görmeleri, eşini defalarca aldatan kadının eşine; “Seni sevmiyorum, evet aldattım, çocuklar da farklı farklı kişilerden..” diye haykırırken, kocasının da “Gel, yeter ki gel, ne olursa olsun kabulümsün” diye ağlayarak aldatan eşe yalvarışları.. Namus, onur, izzet-i nefis, gurur yerlerde sürünüyorlar adeta..
Çıldırmamak elde değil.. Nerede kaldı terbiye, ahlâk, örf, adet ve geleneklerimiz!..
Gelecekte evlatlarımıza, torunlarınıza bırakacağımız ahlâkî miras bunlar mı olmalı?
Adına “modernlik” diyerek ve ahlak kurallarını hiçe sayarak yozlaşmak çok ürkütücü ve endişe verici.
Nerede o, büyüğün büyüklüğünü, küçüğün küçüklüğünü bildiği, saygılı, sevgili, dürüst ve ahlaki değerlerimiz?
Nerede o, bu rezalete “dur” demeyen ilgili kuruluşlarımız?
…
Bir de adına “Atasözü” diyerek topluma yaydığımız bir kısım saçma sözler var ki değinmeden geçemeyeceğim.
Atasözü diye -hepsi sanki çok doğru sözlermiş gibi- içlerinden işimize geleni benimseyerek hayata geçirmişiz;
"Bal tutan parmağını yalar" deyip hırsızlığı sıradan bir şey gibi gösterdik,
"Yemeyenin malını yerler" deyip dolandırıcılığı doğal kabul ettik,
"Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar" deyip yalan söylemeyi adet haline getirdik,
"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" deyip vurdumduymazlığı ve bencilliği öne çıkardık,
"Üzümünü ye bağını sorma" deyip kul hakkını unutmayı ve haram yemeyi içselleştirdik..
Daha da saymayayım bu utanç cümlelerini..
…
Sahi ne oldu bize?
Biz böyle değildik.. Toplum olarak neredeyse tamamen çürükleştik.
Oysa bizler bu tür olayları ve söylemleri tasvip etmeyen, ahlaki kurallara önem verip, düzgün yaşayan güzel insanlarız. Böylesi yozlaşmayı da hak etmedik fakat sadece seyirciyiz, sadece seyirci..
Sağlıkla, saygıyla, sevgiyle kalın..