Uzun süredir huzurevini ziyarete gidiyorum.
Korona tedbirlerinde mecburen ziyaretlere kısıtlama gelmişti, bir süre önce de maske, mesafe, hijyen kuralı ile yine serbest oldu .
Daha önceki ziyaretlerimde genellikle çoğunun dertlerini dinleyip kısa kısa sohbetler etmiştim; çok da duygusallaşıyordum, evime döndüğümde dahi devam ediyordu.
Bu kez yine çocukluk arkadaşım Mehtap'la beraber ziyareti tekrarladık.
O günden bugüne, aralarında birkaç teyze amca hayatını kaybetmişler, onlara üzüldüm.
Huzurevi binasına girdiğimizde geniş bir lobi gibi etrafı daire şeklinde sadece cam pencereden oluşan, duvarsız bir salon karşıladı bizi.. Çok ferah ve aydınlık bir yer.
Ortada bir süs havuzu, sol yanında çay kahve içilen, mini pastanesi olan bir bölme var.
Süs havuzunun etrafında masalar ve sandalyeler, tüm görüntüsüyle sıcak bir atmosferi olan bir yer.
Yöneticilerle görüştükten sonra yine selam, sohbet.. Bazıları bizi hatırladı, birçoğu da hatırlamadılar. Onlarla da bir kez daha yeniden tanıştık.
Onların hayata, geçmişe dair serzenişlerini dinlemek yerine, bu kez farklı bir sohbet edelim diye düşündüm. Gençliklerindeki espri anlayışları ve mutluluk duygularının ne durumda olduğunu da merak ediyor gibiydim sanki.
"Geçmişte sizi çok mutlu eden, komik gelen, güldüren esprili olayları anlatırsanız keyifli sohbet olur" dediğimde, bu teklifim çok hoşlarına gitti.
Bazıları "aklımıza gelmezse komik fıkra da anlatabilir miyiz" diye sorana da "yüzümüzde tebessüm oluşturacak güzel herşey olur tabi ki" diye yanıt verdim. O da daha neşeli bakmaya başladı.
Masaları birleştirdik ve etrafında isteyenlerle toplandık, isim ve hatır sormalarla havamız biraz daha ısınmış oldu.
Karşımda oturana "Başlayalım haydi teyzeciğim buyurun anlatın" diye girdim konuya, "ne anlatıyım" diye sorunca da ekledim "söyledim ya teyzeciğim komik olan herşey.."
Ve sohbete de girmiş olduk.
-Tamam anladım; Ben buraya gelmeden önce evimde amcan da sağ iken ne güzel yaşayıp gidiyorduk. Keyifli, huzurlu günlerimiz vardı.
Teyze devam diyordu;
-Ev işlerine haftada bir gelen yardımcımız vardı, yine temizlik yaptığı bir gün bana salonun duvarında asılı Mona Lisa'nın geniş çerçevede asılı resmini sordu "Teyze, kayınvaliden mi" diye, ben de nasıl anlatıyım Mona'yı ona, bilmez de.. "Evet yaaa kayınvalidemin gençlik resmi dedim.." Buna rahmetli eşimle çok gülmüştük.
Diğer bir teyze;
-Kızım biz eşimle yeni evliyken yıllaaar önce. Beraber Ankara Ulus ve civarını gezmeye çıktığımızda; Eski Ankara işte, Hamamönü, Samanpazarı gezip duruyoruz, derken duvar dibine çökmüş önünde daktilo olan beş altı adam sıra sıra dizilmiş ve beeeenn.. eşime, "Nazmi bey, bunların daireleri badana mı oluyor da dışarıda yazıyorlar ? dedim.. Eşim de gülerek izah etti ki, o taş bina Adliye binası ve bu beyler de parayla dilekçe yazan Arzuhalcilermiş.. Yıllar boyu buna güldük, çocuklarımıza anlatarak, defalarca..
Bizler de aynı şekilde gülüyoruz ve bir diğer teyze de başladı anlatmaya;
-Gençlik yıllarımda nişan öncesi alışverişe çıkılırdı. Eşimin yani o zamanki nişanlım, annesi, ablası, teyzesi vs.vs. ailesiyle alışverişe çıktık. Bir mağazaya girdik kayınpederin tanıdığı giyim mağazasıymış, selam sohbet ettiler, ben de giysilere bakıyorum, neyse alacaklarımızı aldık çıkarken mağazada çalışanlar dahil sahibi amcanın da elini öptüm, ne biliyim akrabaları sandım.Tabi sonrasında bir kahkaha coştular bizimkiler. Yıllar sonra anladım ki gereksiz birşey yapmışım.
İşte böyle..
Herkeste kahkaha, herkeste keyif, sohbetimiz bir kaç saat sürdü.. Ve hepimiz de gerçekten çok sevindik, mutlu olduk..
Vedalaşıp ayrılırken hepsinin yüzündeki tebessümler devam ediyordu.
Yolunuzu oralara düşürüp, onlarla sohbet etmek onları çok mutlu edecektir eminim ve haydi üşenmeyin, hatta ilk hafta sonu size en yakın bir Huzurevi'deki yaşlılarımızı ziyaret edin, öneririm.
Sevgiyle, saygıyla ve hep genç kalın.