1938 yılında Kırşehir'in Çiçekdağı ilçesi, Abdallar (Kırtıllar) köyünde dünyaya geldi, daha 12 yaşındayken annesini kaybetti. Babası Abdallık geleneğinin önemli temsilcilerindendi.
Evet, bu defa içimden böyle geldiği için merhum ses ve saz sanatçımız Neşet Ertaş’tan ve uğruna türküler yaktığı sevdiğinden bahsetmek istiyorum.
Onun “çileli” dediği hayatını biraz inceledim.
Müzikle uğraşmaya saz üstadı babası Muharrem Ertaş sayesinde çocuk yaşta başlayan Neşet Ertaş’ın ilk enstrümanı, annesi Döne Hanım'ın çamaşır tokacına tel takarak yaptığı oyuncak bağlama idi. Devamında da babasının bağlamasıyla yeteneğini geliştirir.
Daha çocuk yaşlarında babasıyla beraber yörenin düğün dernek eğlencelerinde zil, darbuka, bağlama çalıp türküler söylemeye de başlar.
Sonraki yıllarda İstanbul'a gelerek ilk türkü plağını çıkarmayı başarır.
"Neden Garip Garip Ötersin Bülbül" adlı eserini insanlar dinlemeye başladığında O henüz 14 yaşındadır.
Daha sonra gazino ve pavyon türü eğlence yerlerinde saz çalıp türkü söyleyerek ekmeğini kazanmaya çalışır.
Ankara'da bir pavyonda çalışırken, kendisi gibi şarkı söyleyen Leyla ile tanışır ve ona âşık olur. Evlenip onunla ömür boyu birlikte yaşamak ister.
Babası bu aşkı duyduğunda karşı çıkar, Leyla için "aslı bozukla evlenme oğlum" der. Babasının bu yaklaşımı Neşet Ertaş’ı çok kırar ve hatta kızdırır; Ona küsmek pahasına Leyla’dan vazgeçmez. Evlenirler.
Büyük bir sevdadır yaşadığı ve sevdiğinin adına şiirler yazıp bestelemektedir.
10 Yıl süren evlilikleri boyunca 3 çocuk sahibi olurlar, ancak geçen yıllar bir takım anlaşmazlıkları da beraberinde getirir. Tartışmalar, uyumsuzluklar ve nihayetinde ayrılırlar.
Ayrıldıktan sonra büyük üzüntüler yaşayan Neşet Ertaş, hayatının her döneminde bu aşkın izlerini hep taşır.
Baharı görmedim yazımdan oldum,
Yar için ağladım gözümden oldum,
Ben de düştüm bu dertlerin eline,
Ah ede ede özümden oldum..
Yine çoğu eserinde, o büyük aşkının yarasını gönlünde hep yaşamış, ömrünün geriye kalanını maddi durumu iyi olsun olmasın hep bir çileli yol olarak algılamış; Ayrılığın verdiği o hüzünlü duygularla,
Cahildim, Dünyanın Rengine Kandım,
Tatlı Dillim Güler Yüzlüm Neredesin Sen,
Yazımı Kışa Çevirdin Leyla’m,
Gibi ve benzeri çok sayıda eserlerini dünyaya miras gibi bırakmıştır.
“Fakirlikle, hor görülmekle, acılarla, aşkla, hayal kırıklıklarıyla yoğurulmuş bir hayat yaşadım ama bu kara sevda kadar hiçbir şeyde yıkılmadım” diyordu.. O büyük aşkını daha nasıl anlatabilirdi ki..
Yıllar geçtikten sonra sevenlerinin taktığı isim "Bozkırın Tezenesi" oldu. Hatta ona “Neşet Baba” diye seslenenler de az değildi.
"Bozkırın Tezenesi Neşet Baba.."
Büyük Usta, bu gönül yaralarına ve bedenen çektiği ağır hastalıklara daha fazla dayanamadı;
25 Eylül 2012 tarihinde 74 yaşındayken hayatını kaybetti.
Onu hep gönlümüzde yaşatacağız. Arada bir hakkında yazarak, bahsederek ve o her biri ayrı bir değerde olan türkülerini dinleyerek hep yaşatacağız. Rahmeti bol olsun..
Hayatlarımızın acıdan ve çileden uzak olması dileğiyle, sağlıkla, sevgiyle, saygıyla kalın.