Corona virüs illeti iki yılımızı yedi ve üçüncü yıla devroldu.
Dünyanın sorunu olan bu beladan umarım en kısa zamanda kurtuluruz.
Bu virüs hepimizi esir almadan önce daha sosyaldik toplumca.
Düğünler, bayramlar, kutlamalar vs. daha rahat ve korkusuzcaydı her şey.. Salgın başlamadan bir yıl öncesinde parodi gibi komik, bir o kadar da "mecazen" anı kurtaran bir olay yaşadım.
Samimi olduğum bir arkadaşımın kardeşi (bir şirketin ceo'su ve aynı şirkette mesai arkadaşı nişanlısı) evlenecekti. Ben de davetliydim, çok ısrar etti kırmamak için gittim şehirlerarası gelin almaya.
Düğünden bir gün öncesi gelin hanımın doğup büyüdüğü Ankara'ya çok da uzak olmayan yakın bir ilçeye gidip oradan gelin alınıp gelinecekti. Aile büyüklerinin talebi buymuş, baba evinden gelini alın demişler. Ertesi gün zaman problem olacağı ve mesafe nedeniyle böylesi uygun olan diye düşünmüşler.
Gelin o akşama alınıp, Ankara'ya gelinecek ertesi gün de burada nikâh-düğün gerçekleşecekti. Programı buydu ailelerin ve nişanlı çiftin.
O gün arkadaşım, eşi, damat oğlumuz, tüm aile, kuzenler, teyzeler, halalar 6 otomobil konvoy halinde öğleden önce yola çıktık, neşeli bir yolculuktan sonra düğün evine ulaştık.
Gelin evinde oldukça keyifli bir kalabalık karşıladı bizleri, davul zurna bir curcuna .
Hazırlıklar yapılmış, yemekler, ikramlar tam bir düğün evi.
Oysaki nikâh ve düğün yarın olacaktı. Biz de sadece gelin almaya gitmiştik.
Şaka maka düğün işte, gelinin dayısı davul-zurna bile getirmiş.
Çarşı meydanı denilen yerde masa, sandalyelerle kurulmuş düğün eğlencesi.
Bizleri o alana götürdüler, tanımadığımız insanlar ve yoğun bir kalabalık.
Akşama kadar bir eğlence, bir curcuna herkesin keyfi yerinde.
Neyse saat 20.00 gibi oğlanın ailesi “gelinimizi alıp gidelim, yarın hepinizi düğünümüze bekleriz” dediler.
Gelin o gün Ankara'da abisinin evinde misafir olacak, düğün günü bir merasimle oradan düğünün olduğu yere alınıp götürülecek, program önceden yapılmış.
Fakat biz gelini alamıyoruz, gelinin dayıları, amcaları, onların eşleri birkaç akraba büyükleri tutturdular “nikah burada olmadan gelini vermeyiz” diye..
Haydaaa... bir karmaşa başladı, nerdeyse kavga çıkacak, ikna etmek mümkün değil.
Kasabanın halkı da hep birbirine akraba.
Ben de arkadaşım ve eşini kenara çekip bir öneride bulundum.
Ve gelinin annesi, abisi onları da yanımıza alıp planımızı anlattık çok da hoşlarına gitti.
Neyse gelinin abisi mikrofonu aldı ve “tamam, irtibata geçtik nikah memuru birazdan burada olacak” dedi.
Abi istediğimiz tüm şeyleri bize temin etti.
Kara kaplı kalın bir defter nikâh defteri olarak kullanacağımız.
Bir cübbe vs. tam teçhizat.
Plandan sonra kimseye görünmeyip tanınıp plan bozulmasın diye evde odanın birinde arkadaşım ve ben bekliyoruz.
Abi, damat bize telefonla haber verecekler biz de düğün alanına geçeceğiz.
(Ben nikah memuruyum, hem biraz soğukkanlı, doğrusu hem de heyecanlıyım)..
Nasıl olsa beni kimse tanımıyor diye kendi kendime telkinde bulunuyorum.
Derken beklediğimiz telefon geldi, ben defterimi koluma aldım, cübbem diğer kolumda hemen yakın gözlüğü takıp, saçımı da topuz yapıp yürüdük.
Güler misin, ağlar mısın misali; gelinin ailesi biliyor, rızaları da var fakat yakın akrabalar Nuh diyor peygamber demiyor. Dedim ya, gelini vermeyiz deyince böyle bir kurguya mecbur kaldık.
Şahit olarak da gelinin abi ve arkadaşımı aldık, çünkü nikah defteri sandıkları defteri ve cübbemi yakın markaj görmesinler.
Ben geline ve damada anne, baba isimlerini sordum hiç uzatmadan “….bana verilen yetkiye göre sizleri eş ilan ediyorum” dedim ve seri bir şekilde peş peşe imzaları da attılar.. “Gelini öpebilirsin damat.” diye eklediğimde ise galiba kaskatıydım.. Peşinden de alkış kıyamet..
Nikâhtan sonra bir saat kadar yine eğlenceye devam ettiler.
Benim nikâh memuru olarak işim bitmişti ve orada durmamalıydım artık. Gelin kızın evlerinde bir saat kadar bekledim, sonra sessizce otomobile geçtim ve hep birlikte gelini de alıp geldik.
Fakat yol boyu gülüyoruz, mola verdik tebrikler bana yağıyor...
Derken güzel bir anı olarak kaldı, hem bir kavga önlenmişti.
Ertesi gün gerçek nikâh ve düğün muhteşemdi. Hep saygı, sevgi..
Sağlıklı günlerde mutlu olsunlar inşallah.
Görüyorum ki halen seviyor, seviliyor ve anlaşıyorlar ya, güzel olan da bu..
Sağlıkla, sevgiyle, saygıyla kalın..