Aleviler için kutsal Muharrem ayının birinci günü Ankara’da bazı cemevi ve derneklere yönelik saldırı hepimizi üzmüş, tedirgin etmişti. Olayın ciddiyetle soruşturulması ve failin kısa sürede yakalanması toplumdaki gerginliği yumuşattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Muharrem orucunun son günü olan Aşure gününde Ankara Mamak’taki Hüseyin Gazi Türbesi’ni, ardından da cem evini ziyareti ‘birlik’ mesajı olarak değerlendirildi.
Cem evindeki iftarda yaklaşık 80 alevi dedesiyle bir araya gelen Erdoğan, cem evlerine ibadethane statüsü tanınması talebine net yanıt vermeyerek, “Bundan böyle devlet yanınızda olacak, sizi yalnız bırakmayacağız, taleplerinizi yerine getirmeye çalışacağız”demekle yetindi.
Erdoğan, 10 yıl önce 'Alevi açılımı' başlatmış ancak bu çalışma bir sonuca ulaşmamıştı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2016 yılında Alevilerin din özgürlüğü haklarının reddedildiğine ve ayrımcılığa maruz kaldığına karar vermişti.
Yargıtay da Kasım 2018’de verdiği kararda, cem evlerinin ibadet yeri olarak Reuters'a konuşan üst düzey bir AKP yetkilisi, cem evlerinin kira ve kamu hizmeti ödemelerinden muaf tutularak kültür merkezleri şeklinde tanımlanıp faaliyetlerini bu şekilde yürütebileceklerini söyledi.
AYM’NİN DKAB KARARI KONUSUNDA NE YAPILACAK?
Yeri gelmişken Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 28 Temmuz 2022 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine ilişkin kararına dikkat çekerek, bu konuda iktidarın ne yapacağını sormak istiyorum.
AYM’nin kararının öyküsü şöyle:
Eskişehir’de yaşayan Hüseyin El adındaki vatandaş, 1 Eklim 2009 tarihinde, kızı Nazlı Şirin’in Zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi (DKAB) dersinden muaf tutulması için, devam ettiği ilköğretim okuluna dilekçe veriyor.
Dilekçeyeyi inceleyen Milli Eğitim Bakanlığı, başvuruyu reddederek, ‘Bu derslerden muafiyetin, belgelemek kaydıyla yalnızca T.C. uyruklu Hristiyan ve Musevi dinlerine mensup öğrencilere verildiğini’ hatırlatıyor.
Hüseyin El, bunun üzerine 16 Kasım 2009 tarihinde Nüfus Müdürlüğü’ne başvurarak kendisinin ve kızının nüfus cüzdanlarında din hanesindeki “İslam” ibaresinin kaldırılmasını, din hanesinin boş bırakılmasını, bu mümkün değilse din hanesine “Ateist” yazılmasını talep ediyor. Nüfus Müdürlüğü, bu talebi kabul ederek nüfus cüzdanlarından “İslam” ibaresini kaldırıyor.
Baba Hüseyin El, daha sonra kızının bu dersten muaf tutulması talebine Milli Eğitim Bakanlığı tarafından verilen ret kararının iptal edilmesi için idare mahkemesinde iptal davası açıyor. Bu talebini kızının nüfus cüzdanındaki din hanesinden “İslam” ifadesinin çıkartılmış olmasına dayandırıyor.
Yargılamayı yapan Ankara 1. İdare Mahkemesi, 29 Nisan 2011 tarihinde dava konusu işlemin iptaline karar veriyor. Mahkeme, ‘dersin adı din kültürü de olsa içerik olarak böyle kabul edilemeyeceğini, din eğitiminin de ancak kişilerin kanuni temsilcisinin onayına bağlı olduğunu belirtiyor.
Milli Eğitim Bakanlığı bu kararı Danıştay’da temyiz ediyor. Danıştay 8. Dairesi, idare mahkemesinin kararını bozuyor. Danıştay, bu dersin din eğitimi olmadığını, müfredata göre çoğulculuk anlayışı içinde nesnel ve rasyonel bir şekilde din kültürü ve ahlak bilgisi öğretimi verildiğini görüşünü savunuyor.
Birinci derece mahkeme, Danıştay’la çekişmeye girmeyerek bozma kararına uyuyor. Karar Danıştay tarafından onanıyor ve 2014 yılında kesinleşiyor.
ANAYASA MAHKEMESİ FASLI BAŞLIYOR
Hüseyin El ve kızı Nazlı Şirin El, 12 Eylül 2014 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvauru yaparak, DKAB dersinden muafiyet imkânı bulunmaması nedeniyle “Eğitim ve öğretimde dini ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme haklarının ihlal edildiğini” ileri sürüyorlar.
AYM, başvuru ile ilgili incelemesini yaklaşık sekiz yıl sonra sonuçlandırıyor.
kabŞirin El’in, Anayasa’nın 24. maddesinde güvence altına alınan ebeveynlerin eğitim ve öğretimde dinî ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkının ihlal edildiğine karar veriyor
İHLAL KARARININ GEREKÇESİ
15 üyeli AYM’de 7’ye karşı 8 oyla kabul edilen ihlal kararının gerekçesinde özetle şu görüşlere yer veriliyor:
- “DKAB dersi programlarında yapılan incelemede ilköğretim DKAB dersi (4,5,6,7 ve 8. sınıflar) öğretim programında ders programlarının baskın bir şekilde ülkemizin kendine özgü tarihsel birikimi ve sosyolojik yapısı çerçevesinde İslam’ın Türk milletinin çoğunluğu tarafından uygulanan ve yorumlanan şekline ilişkin bilgilere odaklandığı, yalnızca İslam dinine ait ibadetlerin öğretildiği, müfredatın öğretimin ötesine geçerek eğitim içeriğine sahip olduğu tespit edilmiştir.
- Dolayısıyla, 2018-2019 eğitim-öğretim yılına kadar olan dönemde bu dersin Anayasa’nın 24’üncü maddesinin dördüncü fıkrasında dinler hakkında yansız ve tanıtıcı bilgiler vermek ve ahlaki değerleri benimsetmek amacıyla zorunlu olması öngörülen din kültürü ve ahlak öğretimi içeriğine kavuşturulamadığı kanaatine ulaşılmıştır.
- Başka bir ifadeyle, dersin Anayasa’nın 24’üncü maddesi uyarınca, küçüklerin kanuni temsilcisinin talebine bağlı olarak yapılması gereken din eğitimi ve öğretimi niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır.
- Bu durumda, din eğitimi ve öğretimi niteliğindeki bu dersi çocuklarına aldırmak istemeyen ebeveynler bakımından muafiyet, dini eğitim ve öğretime alternatif ders imkânı ya da anılan derse kaydolma veya olmama imkânı sağlamak gibi alternatiflere yer verilmesi gerekmektedir.”
---
İYİ HAFTALAR
remzidilan_48@hotmail.com