Geçenlerde meşhur Facebook üzerinden bir paylaşım yaptım. Yaptığım paylaşım aynen şöyleydi;

“Cumhuriyet Halk Partisi için bir şeyler yapmak istiyorsanız; işe, kimsenin adamı olmamakla başlayabilirsiniz”

Aslında bu söz haddini aşan bir söz…

Şöyle ki; Cumhuriyet Halk Partisi’nde kimsenin adamı olmazsanız, siyaset yapamazsınız…

Bu kadar iddialı mı?

Evet, bence bu kadar iddialı…

Şimdi çoğunluk arkadaşımız, hararetle, “Olmaz böyle bir şey. Hayır, kabul etmiyoruz böyle bir şeyi” diyeceklerdir.

O arkadaşların bir kısmına bakın; zaten o arkadaşlar Cumhuriyet Halk Partisi’nde herhangi bir makama gelmemişlerdir, getirilmemişlerdir. Getirildilerse de bir dönem deneme-yanılma deneyinde kullanılmışlar; dik konuştukları, herhangi bir kalıba girmedikleri için bir sonraki dönem dışarıda bırakılmışlardır. Bu arkadaşlar verdikleri tepkilerinde haklıdırlar.

Bir kısım arkadaş da bu tepkiyi, yaptıkları ayıbın farkında oldukları halde üste çıkmak için vereceklerdir. Aslında onların direkt söylemek istedikleri “Ya mahallenin içini niye burada yazıyorsun. Bırak yazma, biz kendi mahallemizde, kendi içimizde mesut mutluyuz” sözleri olacaktır. Onlar korkmasınlar; sadece mahallenin içi değil, bütün belde, bütün kasaba, bütün şehir, bütün ülke böyle… O yüzden, o arkadaşlar da, boşu boşuna tedirgin olmasınlar. Herkes her şeyi biliyor, bildikleri halde susuyorlar. Susmayanlara da “deli” diyorlar zaten. Biz sadece Devletimizin Milli Eğitim tedrisatından geçmedik, hayat okulu tedrisatını da uygulamalı olarak öğrenmek nasip oldu bize… O yüzden biliriz ki; “Delisiz mahallenin tadı olmaz”… Bize deli diyeceklermiş, sakıncası yok. Zaten bizde “Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli” derler… Sefamız olsun…

Başlarken “sanal analiz” dedim. Nedir bu sanal analiz? Nasıl yapılır?

İlk cevap basit, Facebook üzerinden yapmış olduğum paylaşımımın irdelenmesi ile yapacağım analiz, bir sanal analizdir.

İkinci cevap da basit, hemen uygulamasını yaparak gösteriyorum. Facebook’ta yapmış olduğum paylaşımın altındaki beğenilere bakıyorum; birilerinin adamı olanlardan herhangi bir beğeni gelmemiş.

İlginçtir ki; beğeni koymayanlar çok iyi organize olan ve çok çalışanlar. Bu insanların genel karakteristik yapılarına bakıyorum da özel hayatlarında başarısız, genel olarak beceriksiz, yetersiz olduklarını görüyorum. Bu yetersizliklerini siyasette menfaate dayalı bir sistem üzerinden örgütlenerek kapattıklarını düşünüyorum. Bu yanlışa devam etsinler, etsinler ki; yaptıkları bu kötü davranışın farkında olanları, gelecekte kurulması gereken doğru siyasi hayat için teşvik etmiş oluyorlar.

Beğeni koyan insanlara bakıyorum; hepsi kendi değerlendirmelerini kendileri yapabilecek yetiye sahip ve de kimsenin adamı olmayan insanlar… Bu insanların özel hayatlarında çok büyük makam ve mevki sahibi olmamalarına, herhangi bir maddi zenginliklerinin olmamalarına rağmen düşün dünyalarında doğruyu yanlışı ayırt etmeyi başarmış, okuduklarıyla, yaşadıklarıyla manevi dünyalarını geliştirmiş olduklarını görüyorum. Eksiklikleri var ama o eksikliklerinin antitezlerini oluşturmuşlar, sizin dıştan eksik gördüklerinizi iç dünyalarında tamamlamışlar. Bu yaşam modeli de, aslında onları, içinde bulundukları dünyaya doyurmuş gibi hissettirdiğinden, siyaset içinde verilecek mücadelenin gereksiz olduğu düşüncesine kaptırıyor gibi sanki… Bu da inanılmaz bir sorun…

Evet, bu inanılmaz bir sorun, inanılmaz bir düğüm. Bu düğümü çözmek gerekiyor. Bu düğüm çözülürse hediye kutusu açılır. Ve o hediye kutusunun içinden çıkacak olan hediyeler, bütün mahalleyi, bütün beldeyi, bütün kasabayı, bütün kenti, bütün ülkeyi sevince, huzura ve mutluluğa boğar.

Bu yaşanacak…

Ben, yaşananların hepsinin bir havuz olarak düşündüğüm kültür havuzunda biriktiğine ve yaratılışın gerçeği olan evrimin, kültürlerde de boy gösterdiğine inanıyorum.

Hep söylediğim bir söz var; biz bu siyasetin içinde olup, imkân bulduğumuz alanlarda düşüncelerimizi aktarabilirsek, mücadeleyi mümkün olduğunca bırakmayıp sürdürebilirsek, düşlediğimiz hayatlara 200 yıl sonra varacağız. Yok, mücadele etmezsek, bırakırsak, kaçarsak, düşlediğimiz hayatlara 400 yıl sonra varacağız.

Hayat kısa, değer mi?

“Hayat kısa, kuşlar uçuyor” diyor, Üstat Cemal Süreya…

Kuşlar uçuyorsa; hayat vardır, umut vardır..

Umudun olduğu yerde de her zaman olduğu gibi mücadele bize düşer.

Yazımı sanal analize konu olan sözümü tekrar ederek sonlandırıyorum; “Cumhuriyet Halk Partisi için bir şeyler yapmak istiyorsanız; işe, kimsenin adamı olmamakla başlayabilirsiniz”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.