Başkanlık Sistemimiz;

Dilerdim ki Başkanlık Sistemi'nde karşılaşılan aksaklıklarla ilgili olarak Anayasa hocası akademisyenlerimiz sessiz kalmasalar, gereken uyarı ve tekliflerini yaparak vazifelerini yapsalardı ama malesef sessizlik hakim!

Öte yandan CHP İstanbul’da olduğu gibi, Başkanlığı kazanabileceği umudu içinde tenkitlerini (!) yapıyor gibi yapıyor!

Bu yazıyı yazmaktaki maksadım uygulamada görülen aksaklıkların zaman kaybedilmeden düzenlenmesidir.

2012 yılında Başkanlık Sistemleri ile ilgili olarak araştırma yaptım. Yaptığım araştırmayı “Tarihi Göreve Davet” başlığı ile on altı sahife çalışıp yazarak dönemin Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakanı, Sayın Bakanları, Sayın Anayasa Komisyonu Üyeleri ve Siyasi Parti Sayın Genel Başkanlarına yazılı olarak, Sayın Milletvekillerine ise e-posta üzerinden gönderdim.

Araştırmalarımda gördüğüm başkanlık sistemi ile yönetilen ülkelerde olduğu gibi devlet hizmetlerinin daha pratik ve daha hızlı olması, hükümet kurmada koalisyon hükümetlerinin uzun ömürlü ve istikrarlı olmaması sebebiyle ülkemizin hayrına olacağına inandığım için “Yarı Başkanlık Modeli” Başkanlık Sisteminin faydalı olacağı yönündeydi.

Ülkemizde hayata geçirilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili olarak ise TÜRK TİPİ bize özgü şeklinde ifade edildi.

Türk Tipi Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile ilgili olarak siyasi partiler ve kimileri tarafından eleştiriler oldu.

Öne sürülen eleştirilere Anayasa hocaları; “Sistem yürürlükte iken noksanlıklar düzeltilebilir” şeklinde açıklamalarda bulundular.

İlan edilen sistemle ilgili şahsi itirazlarımı ise işin başında faydalı olacağı düşüncesi ile gerekçeleri ile yayınladım ve ilgililere, yetkililere hatta anayasa komisyonu üyelerine de gönderdim.

 Cumhurbaşkanı’nın partili olmasını sakıncalı bulduğum,

 Vekil sayısının 600’e çıkarılmasının israf olduğu, millete büyük yük getireceği,

– Seçilme yaşının 18’e indirilmesinin uygulamada faydasız ve gereksiz bulduğum maddelerdendi..

Ayrıca;

– Yetki, bütçe, denetim, yargılanma gibi temel konularda başkanlık sistemi ile yönetilen ülkelerde dünyanın kabullendiği uygulamaların olumlu-olumsuz yanlarından ders çıkarılması ve hayata geçirilmesi gerekmektiğini yazdım.

Yönetime müdahaleyi sistem ile ilişkilendirenler olduğu bilinmektedir.

Ülkemizde 12 Eylül 1980 gibi parlemento ve hükümete müdahaleler yapıldığında, Türkiye Parlementer Sistemle yönetiliyordu; ayrıca Senato vardı ve Senato 12 Eylül'den sonra kaldırıldı.

CIA Ajanı Siyonist Paul Bernard Henze’in sanki başkanlık sistemi varmış gibi yaptığı açıklamasında; “Türkiye’nin bu parlamenter yönetim şekliyle, Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olamayız. Ülkeyi kuranlar denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar. Hükümeti ikna ettiğimizde, meclis, meclisi ikna ettiğimizde, ordu, orduyu ikna ettiğimizde yargı karşımıza geçebiliyor. Eğer Amerika’nın çıkarı Türkiye’de bir FEDERAL DEVLET KURULMASI ise mutlaka ve öncelikle yargı, ordu, meclis ve hükümeti tek elde toplayan Başkanlık Rejimine geçilmelidir. Bir kişiyi ikna etmek birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır. Eğer o bir kişi Amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak Amerika için sorun olmaz

CIA Ajanı Siyonist Paul Bernard Henze’in Türkiye’nin parlamenter yönetim biçimi ile ilgili müdahaleci açıklaması çok ilginçtir.

İddiasının aksine Askeri müdahalelerde Türkiye Parlementer sistemle yönetiliyordu. Ülkemize alçakça müdahaleler için Parlementer Sistem olup olmadığı farketmemiştir. Parlementer sistemle yönetilen Türkiye’de 12 Eylül 1980 Müdahalesi ile ilgili olarak ABD başkanı Jimmy Carter’ın  “Bizim çocuklar yönetime el koydu” açıklamasını unutmadık, unutmayacağız.

Gezi kalkışmasınının ardındaki desteklerini, 15 Temmuz ihanet girişimindeki etki ve desteklerini biliyoruz, unutmadık, unutmayacağız..

CIA Ajanı Paul Bernard Henze açıklamasından asıl anlamamız gerekenlerin başında, Türkiye’ye her zaman müdahale yapmayı ve ülkeyi bölmeyi planlamakta olduklarıdır.

Paul Bernard Henze ve benzerlerinin hayalleri ve emelleri boşa çıkarılmalı.

TBMM, yargı başta olmak üzere velhasıl devletin kadim kurumları işlevsel ve etkin bir şekilde yönetimde sorumluluklarını yerine getirmeliler.

Yetkinin, sorumluluğun paylaşılması sureti ile de gerekli tedbir alınmış olacaktır.

Yönetim mekanizması birbirinin mütemadi sigortası fonksiyonu görecek şekilde dizayn edilmelidir.

Başkanlık seçiminde yüzde elli artı bir oyla seçilme zorunluluğu siyasi partiler ittifakı arayışını dayatmaktadır.

Bu haliyle de seçimlerde ittifakları zorunlu kılmaktadır.

Cumhurbaşkanının seçimini milletin sandıktaki ittifakı belirlemelidir. Seçilen Cumhurbaşkanı seçmenden başka kimseye muhtaç olmamalı, müdaneli halde olmamalıdır.

Bununla ilgili olarak seçilememekten korktular lakırtılarının önemi yoktur.

Bu konudaki düzenleme kişiye özel olamaz.

Bu konu düzeltilmelidir.

Türkiye’nin yönetilme sistemi zaaf kabul etmez!

Türkiye, ne Almanya ne İngiltere’dir.

İstanbul, ne Berlin ne de Londra'dır.  

Dünyanın gözbebeği bir ülkeyi vatan tutmuşuz; Uğruna şehitler vermiş her karış toprağı şehit kanları ile yoğrulmuş aziz vatandır.

Yürütmede karşılaşılan ve aksaklık olarak görülen uygulamaların tekrar düzenlenmesi bizi örnek alacak ülkelere de örnek olması bakımından önem arz etmektedir.

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, 17 yıldır ülkemizi yönetmesi, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapması ile tecrübe ve birikim bakımından dünyada önemli devlet adamlarındandır.

Ayrıca şahsının yönetme kabiliyeti ve özelliği sayesinde bugün Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin aksaklık ve noksanlıklarının Sayın Cumhurbaşkanı tarafından absorbe ve telafi edilmesi kimseyi yanıltmamalıdır.

CIA Ajanı Paul Bernard Henze gibilerin ülkemizde yönetim zafiyeti beklentisini çelik iradeyle bertaraf edeceğimize inancım tamdır.

Ancak tedbir ve düzenlemeler herhangi bir gerekçe ile ihmal edilmemeli, savsaklamak isteyenlere fırsat verilmemelidir.

83 Milyonun kardeşliğine, birlik ve beraberliğine halel getirilmemelidir.

Devletin kurumlarında, öncelikli olarak da emniyet güçlerinde, orduda, yargı kurumlarında hiçbir nam ve  mensubiyet, etnik köken, mezhep, tarikat yapılanması ve ayrıcalığı kabul edilemez.

Yeni ve sinsi paralel yapılanmaları kimse hayal dahi edememelidir.

Her daim müteyakkız olmak zorundayız.

Ordu milletin ordusu, yargı, emniyet güçleri ve diğer kurumlar 83 milyon milletimizin hizmetindedirler.

Çıfıtlıklara ve fitneye meydan verenlere de müsaade edilmeyecektir.

Hükümetimiz, meclisimiz, ordumuz, yargımız ve pek tabii Milli şuur sahibi aziz milletimizin.

“TÜRKİYE’DE BIR FEDERAL DEVLET” hayali güdenlerin hayalini, zafiyet umutlarını bir daha akıllarından geçiremeyecekleri şekilde tarihin çöplüğüne gömeceklerine inancım tamdır.

Bunun  için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde yaşanılan tecrübenin işığında gerekli düzenlemeler yapılmalı, daha önce önermiş olduğum “Yarı Başkanlık Modeli” yönetim organizesinde  değerlendirilmelidir.

Sakıncalı bulduğum Cumhurbaşkanının partili olması tekrar değerlendirilmeli. 

Yarı Başkanlık ve Başkanlık Sistemlerinin uygulandığı ülkelerin tecrübesi ve aksaklıkları da göz önüne alınarak mükemmele yakın bir sistem inşa etmeye hukukçularımız ve kanun koyucularımızin muktedir olduğuna inanıyor ve önerimi önemine binaen tekrar ifade ediyorum.

Bir vatandaşlık görevi olarak, daha önceki davetimi tekrar yapıyorum ve “Tarihi Göreve Davet” ediyorum.

Ancak geç kalınmamalıdır önümüze kader nasıl bir ağ örer bilememekteyiz.

Vakit su gibi akıp gitmektedir.

21. Yüzyıl Türkiye’nin yüzyılı olacak, Tarihin seyri değişecektir. insanların, devletlerin hesapları olacaktır.

Ancak Allah’ın hesabı bütün hesapların üstündedir.

Vesselam.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.