Ukrayna’yı işgal etme girişiminin bedelini Rusya’nın ödeyeceği artık dillendirilmeye başlandı. Bunu Avrupa Birliği’nin tarihteki davranışlarına baktığımızda görmekteyiz.

Avrupa istikrarlı bir yaşam sürecini eski yunan İskender ve Roma imparatorlukları döneminde yaşamış ve Hristiyanlığın doğuşu ile şato devletler birbirine düşmüş, bunun sonucunda da sefalet ve açlık yükselmiştir. 900’lü yıllarda ki kuraklığa çözüm olarak papa tanrı ile yaptığı görüşme sonucunda çözümü açıklamıştır.

Haçlı Seferleri ya da Haçlı Akınları, 1096-1272 yılları arasında, Avrupalı Katolik Hristiyanların, Papa'nın isteği ve çeşitli vaatleri üzerine, genellikle Müslümanların elindeki Orta Doğu toprakları (Kutsal Topraklar kabul edilir) üzerinde askeri ve siyasi kontrol kurmak için düzenledikleri akınlar bütünüdür. Bu seferlerde elde edilen yağma ve ganimetler bu birliğini ihtiyaç duyulduğunda tekrarlanmasını sağlamıştır.

Memlûk Devleti'ni 1250 ve 1382 yılları arasında kurucusu Türk aile olan Bahrî Memlûkler idare etmiş, 1517'ye dek ise Çerkez ailesi Burcî Memlûkler yönetimi ele almıştır.

Son Bahri Sultani Kutuz avlanmak maksadıyla karargâhtan uzaklaştığında Baybars ona yaklaşarak Aynicâlût'ta ele geçirilen Moğol kadınlarından birini kendisine ihsan etmesini istedi. Kutuz onun bu isteğine olumlu cevap verince Baybars buna karşılık elini öpmek bahanesiyle Kutuz'un elini tuttuğu anda daha önce kararlaştırıldığı üzere arkadaşları da harekete geçerek Kutuz'u atından yere yıkarak öldürdüler. Türk töresine göre Kutuz'un öldürülmesinden sonra onu öldüren kişinin sultan olması da tabii idi. Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Memlûk_Devleti

Bu töreyi en iyi anlatan yarı belgesel Rus yapımı filmi izlemekte yarar var. https://www.youtube.com/watch?v=Oi_zKw3Obkc

Bahri döneminde önem verilen dış ticaret anlaşmalarla kurala bağlanmış ve uygulanmıştır. Ticari antlaşmalardaki maddeler genel olarak; gemiler ve kişiler, eşya, vergi ve yabancı uyrukluların sahip oldukları binalar kriter alınarak kategorilere ayrılabilirler.

Birinci grup, bir fırtına sonucu olarak bir İslam ülkesine sürüklenen Venedik gemilerine, -geminin içerisindeki- kişilere ve bir deniz kazası sonucunda batan gemi enkazının Müslümanlarca bulunması durumuna göndermede bulunur. Her durumda Venediklilere yardım edilmeliydi ve onların eşyaları korunmalıydı: onlara ait olduğu konusunda kuşku olmayan ve sahile vurmuş her şey İskenderiye’deki veya Şam’daki Venedik konsolosluğuna verilmeliydi (1302, 1375). Şayet bu iki konsoloslukla irtibata geçmek mümkün değil idiyse, eşyalar Venedikli bir tüccara verilmeliydi (1344, 1355, 1361).

İkinci grup ticari hükümler genel olarak Venedikli tüccarlara yöneltilmişti. Venedikli tüccarlar istedikleri yere gidip ticaret yapmakta serbestti. Eğer onlardan biri Dar-ül İslâm’da (İslam toprağında) ölseydi, iki ihtimal vardı: eğer ölen tüccar bir miras bıraktıysa, mirasın gereği yapılmalıydı; eğer ortada bir miras yok idiyse onun eşyaları ya bir Venedik temsilciliğine (örneğin İskenderiye’deki konsolosluğa veya Acre’deki bailoluğa, 1254) veya diğer Venedikli tüccarlara verilmeliydi (1254, 1344, 1355, 1361). Ceset her durumda kişinin öldüğü ülkede toprağa verilmeliydi.

Venedikli tüccarlar arasında sultanın hükmettiği topraklardayken bir kavga -ihtilaf- çıkmış olsaydı, ihtilafın tek çözüm yeri konsolosluk olurdu. Fakat konsolosluk kan dökülen vakalardaki katilleri ve yaralamaya sebebiyet verenleri yargılayamazdı.

Kaynak: https://www.altayli.net/bahri-memluklerle-venedikliler-arasindaki-ticari-antlasmalar.html

Çerkez Memlûk Devleti olarak da adlandırılan Burciler döneminde vergilerin ağırlaştırılması, doğu Akdeniz de ticaretin bozulmasına neden olmuştur. Bu durumda geçmişte Haçlıların mücadele birliği devreye sokularak Akdeniz’de korsan birliği oluşturulmuş, Müslüman tacirlerin gemileri yağmalanmaya başlanmış ve Kıbrıs adası korsan adası haline getirilmiştir. Çerkez Memlükler Kıbrıs’ı ele geçirmeye çalışmışlar ve kısmen de olsa işgal etmişlerdir. Bunun üzerine korsanlar şövalye ünvanı ile Rodos adasına yerleşmişler ve ayni eylemleri sürdürmüşlerdir. Bununla da yetinmeyip Çerkez Devleti’nin nüfuzunda bulunan bölgelerdeki dâhilî ve harici ticaret gemileri üzerinde hâkimiyet kurmak için çaba gösteren Kıbrıslılar, Rodoslular, Katalanlar, Cenevizliler ve Portekizlilerin temsil ettikleri Avrupa 1517 yılına kadar 148 yıl uyguladığı ekonomik ambargo ile Memlükleri çökertmiştir. Kaynak: https://cerkesfed.org/tarih/crksmemlukler/misira-uygulanan-hacli-ekonomik-ambargosu-karsisinda-cerkes-memlukleri/

Çaresiz kalan Çerkez yönetimi 1517 yılında Yavuz Sultan Selim’i Mısır’a davet ederek Halifeliği ve kutsal emanetleri teslim ederek kendilerini koruma altına almayı ve Avrupa Koalisyonuna karşı savunulmasını sağlamıştır. Osmanlı Korsanlarla mücadeleye girişerek Kıbrıs adasını ele geçirmek için çok uzun süre mücadele vermek zorunda kalmıştır. Bu arada 1488 yılında Portekiz’li kâşifler Ümit burnunu dolaşarak Hindistan ile baharat ticaretine hem daha ucuza mal alarak hem de vergisiz ve harçsız olarak başlamışlar. Bu deniz yolu Süveyş Kanalı'nın açıldığı 1869'a kadar Avrupa ile doğu ülkeleri arasındaki tek deniz yolu olarak kalmıştır. Kaynak : https://tr.wikipedia.org/wiki//Ümit_Burnu

Doğu Akdeniz de ticaretin azalmasını önlemek için Bahri Memlük Sultanlığı’nın Venedik ile yaptığı anlaşmanın benzerini Kanuni Fransa ile yapma ihtiyacı duymuştur. Tarihimiz de bu anlaşma Kapitülasyonlar olarak anılmaktadır. Fakat Avrupa’nın Kuzeyi, yeni kıta ile olan ticaret ve seyahatleri işgale dönüştürmüş ve elde ettiği sömürge varlıkları ile aşırı bir zenginliğe kavuşmuştur. İhtiyaç duydukları iş gücünü de Afrika da sömürgeleştirdikleri ülkelerin insanlarını köleleştirerek sağlamışlar ve daha fazla zenginleşmişlerdir. Osmanlı’nın, mali gelir sıkıntısını aşmak için Avrupa içlerine yaptığı seferler de başarısız olmuş ve daha fazla mali sıkıntıya düşülmüştür. Bunun üzerine Avrupalılar Deli Petro’ya verdikleri destek ile başlatılan 1686-1700 Osmanlı-Rus Savaşı, 1683-1699 Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşı'nın bir parçasıdır. II. Viyana Kuşatması sonrasında çok sayıda Avrupa ülkesi Osmanlı İmparatorluğu'na karşı birleşerek saldırıya geçti. 1686 yılında Rusya da Kutsal İttifak ülkelerine katıldı. 1687 ve 1689 yıllarında Kırım'a, 1695 ve 1696 yıllarında ise Osmanlılara ait Azak'a saldırıya geçtiler. Kırım'da başarılı olamayan Rusya, Azak'ı ele geçirmeyi başardı. Savaş 1700 yılında İstanbul'da imzalanan bir antlaşmayla sona erdi. Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/1686-1700_Osmanlı-Rus Savaşı

Avrupa bu savaş ile Rusları Osmanlı üzerine salarak Avrupa içlerine saldırmasına da engel olmuştur. Fransa da kadınlar arasında yayılan Kürk modası Rusların ekonomisinin canlanmasına sebep olduğu gibi Sibirya bölgesini ele geçirmelerini de sağlamıştır. Sanayi devriminin başlaması ile Buharlı geminin yapılması İngilizleri Avrupa liderliğine getirmiştir. İngilizlerin Ortadoğu ve Uzakdoğu projeleri yüzünden Rusları daha fazla Osmanlı üzerine salmasına neden olmuştur. Bazen Ruslar ölçüyü kaçırdığında Osmanlı’dan yana tavır alarak 1853 Kırım Savaşı’nda olduğu gibi gereken dersi vermiştir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngilizler dünya liderliğini perçinlemişlerdir. Ruslar yaptıkları devrim ile kabuklarına çekilmiş, arada bir ataklarla kendilerini öne çıkarmaya çalışmışlardır.

Sovyetlerin dağılma döneminde İngilizlerin önderliğinde Rusları kurtarma çabası çok fazla idi. İkinci Dünya Savaşı’nda Berlin’e Rusların sözünde durmayarak erken girmesi ve yağmalaması bağışlanmış olduğu için, aynı davranışı Kırım’ı işgal ederek göstermiş; bir tepki görmeyince de işgal işlemlerini sürdürmüştür. Fakat Avrupa’nın gazabını ölçememiş olmanın bedelini yaşayarak öğrenmektedir.

Batı, Ukrayna’ya her türlü desteği anında vermedi. Kademe kademe artırarak verip Rusya’nın yapabileceklerini tespit etti. Rusya’nın silah ve mühimmat yeteneğini ölçtüler. Farkına varan Putin “daha bilmediğiniz çok değişik ve etkili silahlarımız var” diyerek iddiasını sürdürme çabasında.. Batı doğrudan ilk müdahaleyi artık yapmıyor. Bir aracı devlet (İran-Irak savaşı) veya terör örgütleri (Işid, Pkk gibi) ile gereken testleri yapıyor, sonra bu bilgilerin ışığı altında son müdahalede bulunuyor. Bu müdahale bazen uzun zaman sonraya uzarsa gizli görüşmeler adı altında günü kurtaran anlaşmalar yapılarak öpüyorlar ve sakinleştirip bildiklerini yapmaya devam ediyorlar. Rusya elindeki enerji kozunu ticaret dışı tehdit amacıyla kullanması onlar için affedilmez bir davranıştır.

Batı attığı imzanın arkasında çoğunlukla durur. Yeşil pasaport ve Ankara anlaşmalarına uyduğu gibi. Yeni enerji türü ve taşıma hatları ile birkaç yılda bu sorunu çözdüğünde Rusya’ya uygulanacak ambargonun Memlükler’den daha kötü olacağı kanaatindeyim.

Rusya'nın artık eski gücünü toplaması imkânsız gibi bir şey. Eskiye dönebilmek için vereceği tavizler yeterli olmayacaktır. Son imparatorluk olarak tarihte yerini alacağı kanaatindeyim. Rusya’nın etkisindeki Kıbrıs Rum Kesimi’nin ve Yunanistan’ın silahlandırılarak koruma altına alınması, Akdeniz’i şekillendirmenin başlangıcı olarak görülebilir. Şimdiki Rus liderler yapmasa da yerine gelecek olanlar mecburen kabullenecekler ve bütün zararları tazmin edeceklerdir. Tüm Ortadoğu ve Asya ülkelerinin bunu görerek kendilerine yeni bir yöntem belirlemelerinde fayda var.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.