BURSA ARENA / Haber Merkezi
Bugün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün 2021 yılı basın özgürlüğü endeksinde Türkiye, 180 ülke arasında 153'üncü sırada yer aldı. Meslek örgütleri tarafından bugüne ilişkin yayımlanan açıklamaların ortak noktası ise "gazetecilere yönelik şiddetin ve sansürün son bulması çağrısı" oldu.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), 1 Nisan 2020 ile 1 Nisan 2021 dönemini kapsayan "Basın Özgürlüğü Raporu"nu yayımladı.
Gazetecilere yönelik hak ihlallerinin, habere yönelik engellemelerin ve medya kuruluşlarına yönelik baskıların devam ettiğini hatırlatan TGS, "Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde maalesef bir düzelmeden söz etmemiz mümkün değil" dedi.
'43 gazeteci cezaevinde, 322 basın kartı iptal edildi'
TGS raporuna göre Türkiye'de 43 gazeteci, gazetecilik faaliyetleri nedeniyle cezaevinde. Son 1 yıl içinde 57 gazeteci toplam 144 gün gözaltında kaldı, 6 gazeteci gözaltındayken darp edildi. Aynı sürede 128 farklı davada 274 gazetecinin yargılandığını aktaran rapora göre, bu davalar sonucunda da gazetecilere toplam 226 yıl 8 ay 25 gün hapis cezası verildi.
Ayrıca, TGS raporunda gazetecilere yönelik şiddete ilişkin şu sonuçlar öne çıktı:
- 44 gazeteci fiziksel saldırıya uğradı
- 23 gazeteci sözlü olarak tehdit edildi
- 57 gazeteci toplamda 144 gün gözaltında kaldı
- 6 gazeteci gözaltında darp edildi
TGS'nin "Basın Belada" başlığıyla yayımladığı açıklamada da "Türkiye'de medya özgür değil. Gazeteciler sansürleniyor, kovuluyor, hapse atılıyor. Böylece toplum haber alma hakkını, ülkemiz demokrasisini kaybediyor. Çünkü basın beladaysa, demokrasi askıda. Basın beladaysa, herkesin başı belada" ifadeleri yer aldı.
Raporda aynı zamanda gazetecilik mesleğindeki işsizliğe de vurgu yapıldı. Raporda güvencesiz ve sigortasız çalışanların da dahil edilmesiyle gazetecilik mesleğinde işsizlik oranının yüzde 35-40 seviyesine çıktığı ifade edildi.
'Türkiye'de özgür basından söz edemiyoruz'
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) de hükümeti, "gazetecileri özgür bırakmaya, gazetecilere yönelik fiziksel saldırıları engellemeye, sorumlularını bulup cezalandırmaya" çağırdı.
TGC'nin açıklamasında, "Medya kuruluşlarının yüzde 90'ının iktidarın denetimi altında olduğu, 12 bin gazetecinin işsiz bırakıldığı, yazdıkları ve düşünceleri nedeniyle haklarında binlerce dava açıldığı, 43 gazetecinin hapishanede olduğu Türkiye'de özgür bir basından söz edemiyoruz" denildi.
'İlan kesme cezası ekonomik bir sopa olarak gösteriliyor'
TGS raporuna göre son 1 yıl içerisinde 62 haber sitesine ve 1411 haber içeriğine erişimin engellenmesine karar verildi; RTÜK tarafından toplam 7 milyon 488 bin 851 TL idari para cezası ve 41 defa yayın durdurma cezası verildi; 322 basın kartı iptal edildi ve Basın İlan Kurumu (BİK) gazetelere toplam 212 gün ilân kesme cezası verdi.
BirGün ve Cumhuriyet gazeteleri de BİK'in ilan kesme cezası verdiği gazeteler arasında.
Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya konuya ilişkin BBC Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, yaptıkları haberler nedeniyle 2020'nin Kasım ve Aralık aylarında 55 günlük ilan kesintisi cezası aldıklarını söyledi.
Söz konusu haberlerin büyük çoğunluğunun da İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un Kuzguncuk'taki eviyle ilgili haberler olduğunu dile getiren Küçükkaya şunları söyledi:
"Sene sonu olduğu için Kasım ve Aralık aylarındaki BİK ilanları her gazete için çok önemlidir. Bu dönemde bize verilen 55 günlük ceza ekonomik olarak bizi etkiledi. 2 aylık bir ceza, gazetemizin aylık tüm giderlerini karşılayabilecek bir tutar. Ancak ilan kesme cezaları ekonomik bir sopa olarak bize gösteriliyor."
Yeni bir 55 günlük cezanın daha BİK'in gündeminde olduğunu hatırlatan Küçükkaya, "Türk basını, en kötü dönemlerinden birisini yaşıyor. Fakat biz Cumhuriyet olarak gerçekleri yazmak için tüm gayretimizi gösteriyoruz. Bu gayreti gösteren başka basın kuruluşlarının olduğunun da bilincindeyiz" diye konuştu.
'BİK, destek kurumu olmaktan çıktı, sansür kurumuna dönüştü'
BBC Türkçe'ye konuşan BirGün gazetesi Yayın Koordinatörü Yaşar Aydın da, haberleri sebebiyle BİK cezaları aldıklarını ancak ceza verilen haberleri hakkında herhangi bir yargı kararının ya da tekzibin olmadığını belirtti.
BİK'in kuruluş amacının basın organlarının kamu tarafından korunması olduğunu vurgulayan Aydın, "Reklam üzerine dönen bir gazete değil BirGün. Dolayısıyla BİK bizim gibi kurumlar için hayati önem taşıyor" dedi.
Ceza verilen haberlerinin yanlış ya da yalan olmadığını aktaran Aydın, çoğunlukla haber dilleri sebebiyle ceza aldıklarını belirtti. Aydın sözlerini şöyle sürdürdü:
"Haber doğru olsa bile, yapılan tanımlamaya, atılan başlığa da müdahaleler geldi. Mesela "Jandarma köylüyü dövdü" dediğimizde, 'jandarmayı böyle gösteremezsiniz' denilerek yoruma dayalı cezalar verildi. Bizim ne yazıp ne yazmayacağımızı denetleyen bir sansür kurumuna dönüşmüş durumda BİK. Artık bir destek kurumu olmaktan çıktı ve bir sansür kurumuna dönüştü."
'Emniyet genelgesi hukuk dışı'
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Avrupa Gazeteciler Birliği (AEJ) Türkiye Temsilciliği ve DİSK'e bağlı Basın İş Sendikası'nın ortak yayımladığı yazılı açıklamada, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün kamusal olaylarda "ses ve görüntü kaydı alınmasını engellemek için" yayımladığı genelgeye dair duyulan endişe ifade edildi.
Genelgenin hukuk dışı olduğunun belirtildiği ortak açıklamada, "Görev ve sorumlulukları yasa ve hukuk sınırlarıyla tanımlanan emniyet güçlerinin hukuk dışı uygulamalarına kaynaklık edecek niteliktedir" ifadeleri yer aldı.
BBC Türkçe'ye konuşan TGS Genel Sekreteri İlkay Akkaya da genelgeyle gerçeğin gizlenmesi, haber alma hakkının yok sayılması ve gazeteciler üzerinde bir otosansür yaratılması konusunda endişeli olduklarını söyledi.
Akkaya'ya göre Türkiye'de gazetecilik sıkıntılı bir süreçten geçiyor:
"Tüm dünya dijital haberciliğe geçişi konuşuyor. Biz de bunu konuşmak isterdik. Gazete baskılarındaki sayı ve düşüş meslek için bazı riskler barındırıyor. Umarım biz de yakın bir zamanda bunları konuşacak duruma geliriz.
"Meslek, işsizlik, güvencesiz çalışma kıskacında. Bunlar basın özgürlüğünü de yansıyor.Gazeteci iyi koşullarda çalışabilirse ancak öyle haber peşinde koşabilir. Tüm bunlara rağmen Türkiye'de gazeteciliğin itibar kaybettiğini düşünmüyorum. Ama böyle bir çaba içinde olunduğu açık."
'Yeni formlara merak salmak lazım'
DİSK Basın İş'ten Yönetim Kurulu Üyesi Elif Akgül de BBC Türkçe'ye yaptığı açıklamada, daha iyi bir basında okurların da rolü olduğunu söyledi.
Haber okurlarının, kendi siyasi görüşlerine yakın mecralardan dahi doğru ve objektif haberi talep etmelerinin bir gereklilik olduğunu söyleyen Akgül, öte yandan tüm baskılara karşı gazetecilerin örgütlenmesi gerektiğinin de altını çizdi.
Akgül şöyle devam etti:
"Mesleğimiz zor bir meslek. Dünyanın her yerinde böyle. Ama ben, 'Artık çok umutsuzum' diyen insanlara katılmıyorum. İyi gazetecilik yapanlar var. Farklı ekonomik modeller de yaratılıyor yeni teknolojilerle birlikte. Geleneksel medyanın bazı handikaplarından kurtulmak gerekiyor. Yeni formlara merak salmak lazım."
'İktidar baskısını 2004'ten bu yana ağır bir şekilde sürdürdü'
TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş ise yaptığı değerlendirmesinde, gazetecilerin fiziksel şiddetle karşı karşıya kalmasına rağmen iktidarın bu şiddeti durdurmak yerine gazetecileri engellemeye çalıştığını savundu.
Güneş, AKP'nin 2002'de iktidara gelmesinin ardından 2 yıl basınla olumlu bir ilişki kurduğunu belirtti ve şunları söyledi:
"2004'ün sonundan itibaren iktidar, oyuyla geldiği vatandaşların hangi haberleri okuyup okumayacağına kendisi karar verdi. İktidar, basın özgürlüğünü gazete ve dergi, TV ve internet sitesi sayısıyla ölçüyor. Bu çok sorunlu bir bakış açısı. Yayınların yüzde 95'i iktidar kontrolünde. Demokratik toplumlarda halkın haber alabilmesi ve tercihlerini sağlıklı bir şekilde yapabilmesi için iktidar ve ortaklarının kamu yararına olmayan faliyetlerinin vatandaşa ulaştırılabilir olması lazım. İktidar gazeteciler üzerindeki baskısnı 2004'ten bu yana ağır bir şekilde sürdürdü. Gelinen noktada yüzlerce yayın organı kapandı, 12 bin gazeteci işsiz kaldı. Tek bir hakim kararıyla yayınlar durduruluyor. Kitaplar toplatılıyor."
TGS'den Akkaya da basının iktidar açısından da elzem olduğunu belirterek, "15 Temmuz'da gazetecilerin çektiği görüntülerle birçok şey günyüzüne çıktı. Bunları gazeteciler başardı. Toplumun gazetecilere ihtiyacı var" diye konuştu.
BBC Türkçe