Bugünkü yazıma, bir önceki yazımın devamı niteliğinde olması düşüncesiyle destanlarımızdan söz etmek istiyorum. Dolayısıyla, "destan ruhu"na duyulan ihtiyaç sebebiyle ve "milli duyguları" ifade etmesi amacıyla, Arif Nihat Asya'nın "Fetih Marşı" şiirinden şu mısralarla başlamak, kendi şiirimle bitirmek istiyorum.

"Hadi artık, uyuyan destanını uyandır!" dediği mısraındaki bu şiirinde,

"Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden...

Senin de destanını okuyalım ezberden...

Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın...

Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!.." diyor.

Türk milleti olarak, "tarih" ve "kültür" konusunda çok zengin ve iddialı olmamıza rağmen, bazen "biz bu hallere düşecek millet miyiz?" dediğimiz durumlar da olmuştur.

Milletimizin destan zenginliği, tarihindeki ve sosyal hayatındaki yaşadığı olayların çokluğu neticesinde ortaya çıkmıştır. Destanlar, milletlerin yaşadıkları, etkisinde kaldıkları, unutamadıkları olayların anlatıldığı uzun, manzum hayat hikayeleridir.

Edebiyatımızda da destan ve şiir konusundaki üstünlüğümüz, kültür değerimiz ile yakından ilgilidir.

Bazı milletlerin destanı ya yoktur ya da çok az sayıdadır.

Edebiyatımızdaki destan ve şiir zenginliğimiz kültür değerlerimizle yakından ilgilidir.

En eski Türk destanı olan Altay-Yakut Türklerinin Yaratılış Destanı'nda, o dönemin inanışına göre kâinatın ve Türklerin yaradılışı anlatılmaktadır.

Saka Türklerinin Alp Er Tunga Destanı'nda İranlılar ile savaşlarda Saka Hükümdarı Alp Er Tunga'nın kahramanlıkları ve hile ile yakalanıp öldürülüşü anlatılır.

Şu Destanı'nda ise, Saka hükümdarı Şu'nun Büyük İskender ile olan mücadelesi anlatılır.

Hun destanlarından Oğuz Kağan Destanı'nda, Hun Hükümdarı Oğuz'un (Mete Han) Orta Asya'da Türk birliğini sağlayıp Hun İmparatorluğu'nu kurması anlatılır. Atilla Destanı'nda ise Avrupa'da devlet kuran Batı Hun Hükümdarı Atilla'nın hayatı ve kahramanlıkları anlatılır.

Göktürk destanlarından Bozkurt Destanı'nda, Türklerin dişi bir kurttan türemesi anlatılır. Ergenekon Destanı'nda ise Türklerin demirden dağı eritip bu bölgeden çıkarak Kutluk Devleti'ni kurmaları anlatılır.

Uygur destanlarından Türeyiş Destanı'nda, Uygurların erkek bir kurttan türeyişleri anlatılır. (Bozkurt Destanı'yla benzerlik gösterir.) Göç Destanı'nda ise Uygur Türklerinin birliğini sağlayan Kutludağ'dan tılsımlı kabul edilen bir kaya parçasını Çinlilerin götürmesiyle kıtlık, kuraklık, sefalet gibi felaketlerin başlamasıyla yerlerinden, yurtlarından göç etmeleri anlatılmaktadır.

Destanlar, yaşanmış olaydan doğmuş olması sebebiyle masaldan farklıdır. Olağanüstülükler, efsaneler vardır. Çünkü saz eşliğinde söyleyen ozanlar, hayal gücüyle olayları abartarak etkili olmasını amaçlamışlardır.

Mesela; kurttan türemek, kurdun hür ve asil olan özelliklerini aktarmak, benzerlik kurmak anlamında söylenmiştir.

Ergenekon Destanı'nda dağın eritilmesi, abartılmş gibi gelse de, İstiklal Marşı'nda, "yırtarım dağları" sözü ile belirtildiği gibi, Türklerin engel tanımayacağı anlamındadır.

Oğuz Kağan Destanı'nda, Oğuz'un 40 günde büyümesi, tasviri, canavarı öldürmesi, bizlere Türk'ün gücünü anlatan sembolik ifadelerdir.

Bu destanın, Türklerin İslamiyet'i kabul etmesinden sonraki, "Oğuz Kağan'ın annesine Müslümanlığı kabul etmesi halinde sütünü emeceği" şeklinde söylenmesi ise inanışa verilen önemin ifadesidir.

İşte destanlar ve destanlardaki bu motifler birer kültür unsurlarıdır. Çok önemli tarihi vesikalardır ve sosyal belgelerdir.

Türklerdeki destan ruhu, kültür değerimizi ortaya koyarken, Yunanlıların dünyaca ünlü, Sophokles'in, "Kral Oidipus" destanının konusuna dikkatinizi çekmek isterim.

"Thebai kralı Laios'un, karısı İokaste'den olan oğlu Oidipus'un, kahinler tarafından babasını öldürüp annesiyle evleneceği haberini vermeleri üzerine, oğlunu dağa gönderip öldürülmesini ister. Çoban kıyamaz, bırakır, daha sonra kral olur, bilmeden babasını öldürür, canavarın sırrını çözer, annesiyle evlenir, bu yüzden kıtlık felaket olur. Tanrı Apollon'un kahininden ve çobanın itiraflarından gerçeği ortaya çıkarırlar. Kraliçe (anne) İokaste intihar eder, Kral Oidipus iğne ile gözlerini oyar ve şehirden çıkıp gider..."

Bu destan, olay-kurgu yönüyle zengin olabilir ama destanın, nesilden nesle aktarılan bir kültür değeri, yaşama tarzı ve ahlak anlayışı olduğu da unutulmamalıdır.

Türk destanlarındaki olağanüstülüklerden "saçma" diye söz edenlerin, kıyaslamak ve yorum yapmak isterken ahlak ve asalet değerlerini göz önünde bulundurmalarını tavsiye ederim.

Türk Milleti olarak, tarihimize, kültürümüze, dilimize, destanlarımıza kısaca milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmamız gerekir. Bu değerler, milli birliği ve güçlü olmayı sağlar.

Andımız, destanlarımız ve milli bayramlarımız ile "milli ruh" yeni nesillere aktarılmış olur. Tarihimizin (varlığımızın, birliğimizin) ve coğrafyamızın (yurdumuzun, vatanımızın) değiştirilmesine imkân ve fırsat vermemeliyiz.

Milli ve manevi değerlerimizi bilmek, yaşamak ve yaşatmak zorundayız.

Parmağımızı biraz telefonun tuşlarından kurtarıp kitap sayfalarını çevirmek için kullanmış olursak kendinizi daha iyi tanımış, pek çok şeyi daha iyi anlamış olacağız.

"Kır (ak) saçlıları (tecrübelileri) öne oturtun (değer verin), arkadakiler (yeni nesil) onları görsünler (tecrübelerinden faydalansınlar, izinden yürüsünler, ders alsınlar)..diyen Kutadgu Bilig'i (mutluluk veren, kutlu bilgi), Dede Korkut Hikayeleri'ni, Mevlana'yı, destanlarımızı, Çanakkale Zaferi ve Kurtuluş Savaşı ile ilgili tarihi eserleri mutlaka okumuş olmalıyız.

Yılmayalım, yorulmayalım, yıkılmayalım. Titreyip kendimize dönelim ve uyuyan destanımızı uyandıralım.

..

TÜRKÜN DESTANI

Orta Asya ana yurdum,

Üç kıtaya mühür vurdum,

Düş önüme sen umudum...

            Türk titresin, düne dönsün,

            Tan ağarsın güne dönsün.

Asenalar, Alperenler,

Bu toprağa can verenler,

"Dünya bana dar" diyenler..

            Nerdesiniz Başbuğlarım,

            Paslı kaldı tunç tuğlarım.

Akınların zafer sesi,

Dervişlerin gül nefesi,

Oğuz Kağan sülalesi,

            On altı Türk devletim var,

            Asil soylu milletim var.

Dede Korkut kitabınla,

Edebali hitabınla,

Dualarla sevabınla...

            Ruhumuza rehber Kur'an,

            Yürüyoruz hedef Turan.

Ergenekon, Çanakkale,

Destan yazdım dilden dile,

Tarih der ki; "beni dinle..."

            Bölünmesin yerim, yurdum,

            Ayağa kalk Anadolu’m.

Alparslan'ım, Atatürk'üm,

Türk birliği yüce ülküm,

Söylenecek benim türküm...

            Ozanımda sazın teli,

            Özlem kokar hasret yeli.

Nam salmışım tüm dünyaya,

Çin seddinden Viyana'ya,

Binbir yıldır atlı, yaya...

            Bu davete koşuyoruz,

            Dadaş, zeybek coşuyoruz.

Mostar senin, Tuna sensin,

Yankılanır mehter sesin,

Kürşadlarım "Yeter!.." desin.

            Bu sevdayı biliyoruz,

            Yola çıktık, geliyoruz.

Üç hilalim, ay-yıldızım,

Bitsin artık ağrım, sızım,

Birlik olsun oğlum, kızım...

            Türk milleti mutlu olsun,

            Kurultayın kutlu olsun.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.