Şehrimiz Kırıkkale bir bisiklet yarışmasına sahne oldu.
Herkesin övgü ile bahsettiği Bisiklet yarışmasını ben eleştiriyormuşum.
Dostlarımız bu yüzden bize kızar oluyormuş.
Zira iyi yapılan bir şeyin karşısında duruyormuşum!
.
Eleştiri neden yapılır.
Eleştiriler olmadan doğru yola varılır mı ?
Eğer eleştiri özden olursa,
Hakikatler dile getirilirse,
Çözüm yolları üretilirse
Eleştiri her zaman insanı doğruyu bulmaya yöneltir.
.
Bisiklet yarışmasını neden eleştiriyorum ?
Bu gün Kırıkkale'de herkes Valilik binasının yapıldığı yerden şikayetçi.
Kimden dinlediysem herkes aynı şeylerden yakınıyor.
Neden?
Şehrin ortasına kurulmuş şehrin esen havasını kesmiştir,
İnsanlar ihtiyaçlarını görmek için vardıklarında park sıkıntısı çekmektedir,
Şehrin işleyen yolunu tıkamıştır.
Kırıkkale’de yapılacak başka yer mi yoktu?
Bu işin ayrı bir cevabıydı.
Aynı şekilde Adliye’nin de şehir içinden alınıp yine şehir içine yerleştirilmesi de aynı düşünceleri taşımaktadır.
Keza, şehir içine yapılan ucube köprülerden herkes şikayetçi.
Bunlarda hem fikir miyiz ?
.
Ben de bu şikayetçi arkadaşlara sesleniyorum ;
“Neden zamanında uyarıda bulunmadınız? “
Uyarı yapacak insan kıtlığı mı yaşıyor bu şehir.
İşte önümüze bir seçim gelecek. Ne yapacağız !
Demek ki bu eleştiriler zamanında yapılmış olsaydı hiçbir şikayetiniz olmayacaktı.
Yapılan uyarı ve ikazlar göz önüne alınıp pürüzler giderilmiş olsaydı şikayet etmeye bahis olan konu da kendiliğinden ortadan kalkacaktı.
Bir kere bisiklet sporu pahalı bir spor ve Kırıkkale emekliler şehri.
Bir kişiye bir bisiklet alınırken, bir topun peşinde 22 insan koşmaktadır.
Bu insanlara yatırım yapılacak bir eğilimin içine girilmelidir. Zemin uygun değilse o tohum orada tutmaz.
İkinci olarak şehrin cadde ve sokaklarının bu işe uygun olmadığını kendisi de söyledi.
Kırıkkale’nin öncelikli yapılması gereken iş programının tekrar gözden geçirilmesine bir sebep teşkil etmiştir.
Karacalı’nın tepesine nasıl getirip çeltik ekemezseniz,
Kırıkkale’nin gençliğini de getirip bisiklete özendiremezsiniz..
Kimse yanlışının eleştirilmesini istemiyor.
Ama her şeyin bir kaidesi kuralı var.
Eskiler şöyle derdi;
Sünnetten önce vacip var. Vacipten önce farz var.
Terkibi erkan ile yapılan her iş mutlaka semeresini verecektir.
Yanlış olan bir iş de günü geldiği gün karşınızda sırıtacaktır.
Ama o an iş işten geçmiş olacaktır.
Şoförlerin uzun süreli bir yolculuğa çıktığı dönemlerdi.
Şoförün birisi yükünü yüklemiş, eşi ve iki çocuğuyla helalleşip yola çıkmış.
Döndüğü zaman aradan 3 yıl geçmiş.
Adam eve gelip yatmış.
Sabah katlığında çocuklar oturmuş yemek yiyor.
Ortada üç çocuk var. Adam sormuş;
O yoğurt yiyen kim? Kadın cevap vermiş.
Karıştırma elin yoğurt yiyenini!
Dönülmez bir akşamın ufkuna girmiştir artık yollar…