Ağustos başından bugüne kadar yaklaşık 202 orman yangını çıkmıştır. Bu yangınların bazıları bilinçsizlik ve dikkatsizlik sonucu çıkmıştır. Bazılarını PKK terör örgütü, ülkeye zarar vermek adına çıkartmıştır. Bazıları araziyi imara açmak, otel ve konut yapmak için çıkartılmaktadır. Bazıları ise maden alanlarına yer açmak için çıkartılmaktadır. Otel, konut ve maden alanları için ağaç kesmek yerine, yangın çıkartmak, tepkiyi daha aza indirmektedir. Birçok yangında sabotaj olasılığının çok yüksek olduğu görülmektedir. Ancak neredeyse ormanlarımızı yakanların hiçbiri bulunamamaktadır.
.
Orman ve Su İşleri eski Bakanı Veysel Eroğlu 15 Haziran 2016 tarihinde yaptığı açıklamada orman yangınlarıyla mücadele için dünyanın en ileri teknolojilerinden birini kurduklarını bildirmişti. Orman yangınlarına karşı 2.300 kara aracı, 34 hava aracı ve 19.000 personelle mücadele edildiğini, ormanların 776 adet kuleden 24 saat gözetlendiğini, 97 gözetleme kulesinde 194 kamera kullanıldığını ve ülke genelinde orman yangınlarına müdahale süresinin 2015 yılı itibarıyla 15 dakikaya indirildiği değerlendirmelerinde bulunmuştu.
Bu yılın Haziran ayında bir yasa çıkarılarak, Tarım ve Orman Bakanlığı’na hava ve kara araçları dahil her türlü ihtiyacı doğrudan temin yolu ile satın alıp kiralayabilme yetkisi verildi. Böylece ihale yapmadan istediği firmadan ihtiyaçlarını karşılayabilme olanağı sağlandı. Bakanlığa verilen ihalesiz iş yapma yetkisinin sonuçlarını orman yangınlarında görmekteyiz. Tek adam rejimi hükümetinin bu uygulamasının sonucunda, Türk Hava Kurumu’ndan uçak kiralamak yerine, orman yangınlarını söndürme işi bir mimarlık firmasına ihale edilmiştir. İhaleyi alan firma yurtdışından helikopter kiralayarak, yangınları söndürmeye çalışmaktadır. İşte bu nedenle orman yangınları bir türlü söndürülememektedir. Orman yangını ne kadar uzun sürerse, ihaleyi alan firma o kadar para kazanacağı için, yangınlar günlerce sürmektedir.
Ülkemizde Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda 6 adet yangın söndürme uçağı, Türk Hava Kurumu’nda 6’sı çalışır durumda, 9 yangın söndürme uçağı bulunmaktadır. Üstelik Türk Hava Kurumu, yangın söndürmede uluslararası başarılara imza atmıştır, yaklaşık 40 yıldır bölgenin en iyi yangın söndürme filosu olarak görev yapmaktadır. Ancak bunlara karşın Tarım ve Orman Bakanlığı, orman yangını söndürme işinde özel şirkette ısrar etmektedir.
Türkiye, geçen yaz Yunanistan’da çıkan orman yangını için iki yangın söndürme uçağı göndermiş, İsrail, Ukrayna ve Suriye’deki orman yangınlarına da uçak göndererek yangınların söndürülmesine önemli katkıda bulunmuştu. Ancak kendi ülkemizde çıkarılan orman yangınlarına, uçak gönderememekteyiz. Ormanlarımız yanarken Türk Hava Kurumu uçaklarını hangardan çıkarttırmayan, yangınların söndürülmesi işini ilgisiz özel şirketlere vererek hem doğal, hem de ekonomik kaynakları peşkeş çeken Tarım ve Orman Bakanı olacak kişinin akıl ve bilim dışı, tutarsız, gerçeklerle örtüşmeyen söylemleri büyük tepki çekmiş ve ülkemiz adına büyük bir utanç oluşturmuştur. Böyle durumlarda istifa olgusu akıllara gelir ama bu olgu için onur ve gurur gerekir.
29 Ağustos 2007 ile 10 Temmuz 2018 tarihleri arasında görev yapan bakan Veysel Eroğlu’nun yaptığı açıklama ile şimdiki bakanın açıklamaları birbirileriyle çelişmektedir. AKP iktidarının bakanlarına güvenilmez ama arada bu kadar fark olması da düşündürücüdür. İşte bu, devleti şirket mantığıyla yönetmenin doğal sonuçlarıdır. Ormanlarımız yanarken gerekli önlemleri almayanlar, ihanet içindedirler.
Orman yangınları çok daha kısa zamanda ve en az zararla söndürülebilecek iken görevli ve sorumluların beceriksizliği, bilgisizliği nedeniyle binlerce hektar ormanımız yok olmuştur. Ormanlarımızda sadece ağaçlar yanmamıştır, hayvanlar, toprak canlıları, mikroorganizmalar yok olmuştur. Onlarca yılda büyüyen ormanlarımızı geri getiremeyiz ama bu olaylarda sorumluluğu olanları bularak, yargı önünde hesap vermelerinin sağlanması gerekir. Yasalarda ve yönetmeliklerde gerekli düzenlemelerin yapılması, ağır yaptırımlar getirilmesi ile bir daha böyle olayların yaşanmaması için mücadele edilmelidir. Ormanlarımız yaşam alanıdır, can damarıdır, ülkemizin geleceğidir; hepimiz korumak zorundayız.