24 Kasım Öğretmenler Günü, Türkiye’de öğretmenlik mesleğini onurlandırmak amacıyla her yıl kutlanan bir gün...
Niyet belki bu ama bugün gelinen nokta mesleğe saygı, eğitime verilen önem anlamında hangi noktada? Tartışılır.
Biz yine de üzerimizde emeği olan/olmayan, bu mesleği layıkıyla icra eden/etmiş bütün öğretmenlerimizin günlerini şimdiden kutlayarak devam edelim.
Efendim, bilindiği ya da bilinmesi gerektiği gibi…
Eğitim konusu özelleştiğinden bu yana bu onurlu mesleğin neferleri, farklı normlarla bölündüler.
- Özel okullarda kaderleri patronların iki dudağı arasına sıkışmış öğretmenler…
- Atanamayan (engelli-engelsiz) öğretmenler…
- Atanan şanslı(!) öğretmenler…
Bu arada öğretmen olmak için dirsek çürütmüş genç öğretmenlerin önlerine konan KPSS ve mülakat gibi barikatlar da cabası… Mülakatta, anca şeytanın aklına gelebilecek puan oyunları…
Öğretmenlerimizin bir çırpıda dile getireceğimiz, ivedilikle çözülmesi gereken sorunları var.
- Atanamama
- Mobbing (Bezdiri)
- Velilerin işlerine çok karışması
- Mesleğin toplumda yeteri kadar değer görmemesi
- Kamuda ek ders ücretinin yerinde sayması
- Sıra tayini olmaması
- Norm fazlası olan öğretmenlerin resen atanması
Mevcut iktidarın her okulu “imam hatip” yapma sevdasından kaynaklanan “kalabalık sınıf sorunsalı” büyüyerek devam etmekte…
Mesela mahallesindeki okul imam hatip yapılan ama çocuğunu imam hatip yapılan okula göndermek istemeyen veliler çocuklarını başka okullara kaydettirmek zorunda kalıyor, bu da sınıf mevcutlarını şişiriyor.
Zorlamayla nereye kadar?
Olan çocuklara olmakta…
Son 22 yılda eğitime ve öğretmenlere bakışı malum iktidarın yaptığı olumsuz propagandaların sözde seküler olduğu iddiasındaki kesimlerde de karşılık bulması üzücü…
Popülist yaklaşımlarla öğretmenin itibarının zedelenmesi, diken üstünde görev yapmaya zorlanması da öyle…
“Bir harf öğretene 40 yıl köle olma” çok söylenip hiç yaşanmayan düsturlardan biri yalnızca. Tamam kölelik kalktı da en azından iyi yaşatsaydın, okul zamanlarının dışında da etkinliği devam eden mesleğin doğasındaki -asla üç ay olmayan- tatiline laf edip göz dikmeseydin değil mi?
Atanamadığı halde ısrarla bu şerefli mesleği icra etmek isteyen, özel okul patronlarının insafına terkedilmiş öğretmenlerimizin durumları ayrı bir can yakan konu…
Kâğıt üzerine devletin ön gördüğü taban maaşı yazıp vermeyen ya da resmiyette verip geri alan özel okulların varlığı kulağımıza gelmiyor değil…
“Devlet takip etsin” diyorsunuz değil mi?
İyi de aynı devlet atamadığı öğretmenleri, mevsimlik işçi gibi sözleşmeli öğretmen olarak sömürüyor.
Kimi, kime şikâyet ediyorsunuz?
Sendikalar deseniz… Sarının her tonunda…
Sonuç olarak eğitimin de öğretmenlerin de sorunları çok!
Daha acısı…
Bunları çözmeye, eğitimin kalitesini, öğretmenin refah düzeyini arttırmaya niyetli bir iktidar da yok!
Haftanın Notu:
Eğitimde feda edilecek bir fert dahi yoktur! (Mustafa Kemal Atatürk)
Türkiye Cumhuriyeti ile hesabı hatta husumeti olandan, tarikatçıdan, cemaatçiden Millî Eğitim Bakanı olmaz! Diyeceksiniz ki ülkenin 22 yıldır başındaki bela ne? Eh, siz de haklısınız!
Ordumuzun tüm fertleri, Atatürk’ün yani cumhuriyetin askeridir. Bunu ifade edenin ceza alması bize sadece işgal günlerini hatırlatır. O kılıç ve ritüelin kime battığı ne kadar da ortada değil mi?