FDA, FED, İMF, BM, NATO, Bankalar Devletleri ve İnsanlığı Esir Almış Durumdalar!
KÖLE MİYİZ? PATRON KİM?
Modern yaşamın köleleri miyiz?! Zengindik! Gönlümüz zengin, soframız zengindi. Diz dize sofranın etrafına dizilip iştahla yenen yemeklerimiz sofralarımız vardı bizim!
Soframızın başköşesinde aile büyükleri sonra çocuklar torunlar bazen komşularımız olurdu sofralarımızda! Soframızda çorba olurdu keşkek olurdu kimi zaman kuru fasulye yemeği bazen piyazı olurdu. Yazdan kurutulmuş fasulyeler, biber kuruları, tavanda asılı kurumuş etlerimiz, kilerde tereyağı küleği olurdu. Pekmezimiz olurdu şerbet yapılır pilavın yanında içilirdi. Her türlü meyvenin hoşafının lezzeti ve rayihası damakları doldururdu. Kış hazırlığı yapılırdı evlerimizde tarhanalar dökülür, işkefeler açılırdı. İşkefeler kışın vazgeçilmez böreği olur, bazen sofranın ekmeği olurdu. Herkes doyardı, herkes şükrederdi. Gaz lambası ışığında masallar çocukların hayretle dinlediği, meraktan hayaller ürettiği ve bazen de korkudan birbirine sarıldığı zamanlar olurdu.
Kışlık odunlar istiflenir, nar gibi kızaran sobanın üstünde yemek tencereleri olurdu. Ekmekler sobanın üstüne dizilir nar gibi kızarırlardı. Sönmeye yüz tutmuş sobanın içine patatesler atılır külde pişen patatesler ayrı bir lezzet ve sohbete vesile olurdu. Sobadan alınan közler mangala alınır soba olmayan odalar ısıtılırdı. Sobanın yanarken çıkardığı çıtırtılar insanın içini ısıtırdı.
Zaman değişti azizim zaman!
Zamanla insan da değişti,
Yaşam değişti,
Zengin olduk patron olduk sandık!
Oysa modern hayatın köleleri olduk! Hem de peşinden koşmamıza çırpınmamıza rağmen peşinden yetişemediğimiz modernitenin kölesi olduk.
Hani biz patron olmuştuk!
Hayatımıza moda girdi, modernite girdi. Teknoloji girdi! Ve sonsuz döngü başladı! Kölelik döngüsü.
Moda sadece kılık kıyafet üzerine belirleyici olmadı. Hayatımızın her alanını işgal etti. Evlerimiz kibrit kutusu gibi üst üste bindirildi, mahalle bitti, komşu bitti sonunda evlerimiz konut oldu. Bu da yetmedi evlerimizi teknolojik ürünler doldurdu. Dışı başka lüks içi başka lüks ve modayı yansıttı bu gelişmeler zaman içinde insanların elinde olanla yetinmemesini sürekli yenilik arayışı içine soktu bu da altından kalkılmaz insan hayatını ipotek altına alan yeni borçlanmaları doğurdu.
Misafirler pastanelerde veya lokantalarda ağırlanmaya başladı.
Moda, kıyafetlerdeki değişimi takip edilmesi zorlamakla kalmadı daha geçen ay alınan kıyafeti bu ay fonksiyonsuz hale getirdi. Gündelik yaşamın arkasından yetişilmez hal aldı.
Moda ve gösteriş o hale geldi ki asgari ücretle çalışanın cebinde son model üç dört asgari ücret değerinde telefonlar yer aldı. Oysa onun borcu bitmeden yeni modeli piyasaya sürülecekti!
Durun acele etmeyin! Bu da nereden çıktı demeyin!
Daha peynir zeytine sıra gelmedi!
Hasta, ilaç hastane sarmalı dünyanın başka belası haline getirildi.
Alıştırılmış reklam ve modernite sonunda yemek istediklerimizi değil yedirmek istediklerini yer hale geldik!
Zihinler işgal edildi! Köleleştirildi.
Ne yiyeceğimize, nerede yiyeceğimize, ne giyeceğimize onlar karar verir oldu!
Zihin işgalinin modern manivelası sosyal alem başka bir alem!
Hayal yaşayıp hayal üretim merkezi oldu.
Bizimle kedinin fare ile oynadığı gibi oynuyorlar!
Nasıl özgür oluruz, olabilir miyiz?
Küresel aklın ve düzenin ürettiği teknoloji, keşifler, icatlar, cihazlar gelişmiş kişi başı geliri yüksek ülkelerde bile insanları peşinden koşturduğu köleleri haline getirmiştir.
İnsanların kişisel borçlarındaki sarmalın daha acımasızı, ülkeleri esir etmiş durumda. Ülkeleri esir almak için alt yapı oluşturulmuş ve İMF, FED, FDA (ABD ilaç ve Gıda Dairesi), NATO, BM ve bankalar insanlığı esir almış durumdalar!
Küresel siyonist kapitalist düzen, küresel aklın para ve bilgiyle kurulan eseri. Sermayenin ve bilginin kaynağı, küresel aklın finanse ettiği ve yön verdiği bilim ve teknoloji. Trilyon dolarlar kazandıran keşif ve icatlar, ilaç, aşı ve teknolojiler, cihazlar, uçaktan internete kadar tüm keşifler... Küresel düzen denilince anlaşılması gereken siyonizmin kurduğu sistemdir. Küresel akıl denilince anlaşılması gereken organize siyonist akıl birikim organizasyon demektir. İşte bu küresel akıl bunlardan elde ettiği sınırsız servetin gücüyle dünyayı yönetecek vakıflar, kurumlar, örgütler kurmuşlar, İMF, FED, FDA, BM, NATO bankalar, küresel şirketler ve sayısı belirsiz yüzlerce kurum ve örgüt, bu paranın gücüyle kendi koydukları kurallar ile her istediklerini yapıyorlar. Gelişmiş denilen ülkelerin bile bu güce karşı borcu yüzlerce trilyon doları aşmış bulunuyor. Bu borcun ilginç yanı ise ödedikçe artıyor olması! Bireysel borçlar ise katrilyon dolarlar düzeyinde.
Organize küresel gücün karşısında bireylerin hür iradeleri ile bağımsız çözümler üretmesi ve bunları uygulaması mümkün mü? Bize dayatılan hayata karşı durmamız mümkün müdür? Başkalarının kurguladığı hayatın figüranı olmaktan başka çaremiz yok mu? Bizi hiçe sayan küresel yaşam tarzına teslim mi olacağız? Esir alınan kendi irademiz ve hayatımız ne olacak?
Buna cesurca cevap veremiyorsak emin olun bize dayatılan modernitenin köleleri olmaktan öteye gidemeyiz.
Postmodern köleler olmamalıyız!
İnsanlar yüz şekillerine kaşlarına dudaklarına neler yaptırıyor neler! Peki neden!? Neden kadınlar dudaklarına yanaklarına operasyon yaptırıyorlar! Neden? Zihinler işgal edilmiş, insanlar kendilerine sunulan şekilde yaşamayı amaç edinmişler! Sonuç koskoca bir sıfır, koskoca mutsuzluk! Ondan sonra bir ömür yüzüne dudaklarına yaptırdığını sürdürebilmek için köle gibi peşinden koşmak! Koşmak! Nereye kadar!
İçinde bulunduğumuz dayatılan yaşam tarzına karşı savaşmalıyız. İrademizi ele geçirmeye çalışan zihinsel esarete karşı savaşmalıyız! Bu savaş irademizin özgürlük savaşıdır. Bu savaşın galibi, insan bedenine ve onu yöneten beynine hükmedecektir. Bu savaşı; modern köleler haline getirilenler bizler kazanacağız ve gerçek anlamda özgür olacağız, ya da ipleri dış dünyanın eline teslim edilmiş olarak modern köleler olacağız. Yaşam tarzının beynimize ve bedenimize dolanan zincirlerini ya derin irademizle, kültürümüzle, aile bağlarımızla keseceğiz ya da küresel robotlar olacağız.
Şükürden uzaklaştık!
Doyumsuz hale geldik,
İsteklerimizin sınırı yok,
İçine yuvarlandığımız hayat köleliktir!
Patronun kim olduğuna karar vermeliyiz!
Sahi patron kim?
Ömürden bir yıl daha gitti!
2022 yılının son saatlerini yaşamaktayız umarız 2023 yılı daha huzurlu geçsin! Bu öncelikle kendi yaşam alanlarımızda kendimize düşeni yapmak, daha sonra başkalarından beklenti içine girmemiz ondan sonra ise, başka millet ve başka emperyal organizasyonlara baş kaldırı ve mücadele ile olacaktır! Kimse bizlere alın size huzurlu bir ortam demeyecektir!
Dünya “gücü hak sebebi” sayan zihniyetin esareti altındadır.
Doğu Türkistan’da Arakan’da Kırım’da ve nerede mazlum insanlar varsa 2023 yılında kurtuluşa ermelerini dilerim.
Vesselam..