Değerli hemşehrim Erdoğan Aslıyüce’nin başkanlığını yaptığı bir Vakıf var İstanbul’da;
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı ..
Bu Vakfın üyeleri ve dostları, her hafta sonu bir geleneksel kahvaltıda buluşuyorlar.
Haftada bir tarih, kültür ve edebiyatla ilgili bir etkin konu veya şahsiyetin anlatımı ve sohbetler.. Ne güzel..
Yesevî, Türk insanını İslâmiyet ile buluşturma yolunda ciddi hizmetler, eserler vermiş, çok kıymetli düşünürler yetiştirmiş; dinimizin, "insanların birbirlerine ve Allah'a sevgisine dayalı gerçek yüzünü" tanıtmaya çalışmış bir büyük manevi önderdir..
Ben bir Orta Anadolu insanıyım. Aileden, sosyal çevreden ve eğitim sürecimden aldığım terbiyenin özünde Ahmet Yesevi felsefesinin etkisini hep farketmiş; bazen kendimi sorguladığım zaman, özümde böyle bir ekolün etkilerini her zaman hissetmişimdir..
“Gönlü kırık zavallı ve garip birini görürseniz,
Yarasına merhem koyun, yoldaşı ve yardımcısı olun..”
Diyor O büyük düşünür..
Ve gerçekten ömrümün her aşamasında bir "garip" gördüğüm zaman, sanki genetik bir reflekse bağlanmış gibi olurum.. O, garip bildiğim her insana, “bir ibret ve sınanmak için karşıma çıkarıldı..” inancıyla sarılır; Varsa imkanlarımı, yoksa gönlümü ve o kardeşçe insanlık sevgimi amade kılarım..
İşte böyle ve benzeri ne konular vardır ki, bizlere “Hoca Ahmet Yesevi, düsturumuz, üstadımız ve pirimizdir..” dedirtmiştir yıllar boyu..
Tabii günümüz insanının ne kadar yozlaştığını ve samimiyetten uzaklaştığını da dikkate almak gerekir.. Vahşi kapitalizmin sistematiği; sürekli bencil, putlaştırdığı o paranın kölesi olmuş ve kendi dünyasını sadece kişisel menfaatlerinin üzerine kurmuş, yapay zekalı insan modellerini üretmeye devam ediyor.. Hem de otomatik bir tezgahın seri üretimi gibi..
Bu olumsuz gelişime göre toplumsal ilişkilerde, bazen 'çok fazla mütevaziliğin de çok fazla istismar ve rezilliklere vesile olduğu'nu unutmamakta fayda vardır.
Yani garibe arka çıkayım derken, garip görünenin de malzemesi olmamak gerekir..
Bu bağlamda “gerçekten gariple / garip görüneni” ayırt etmeyi de bilmek önemli.. Ki bu noktada özellikle okusa da / okumasa da cahil kalmışlar ve daha kötüsü “yarı cahiller” öne çıkmaktadır.
Onlar insanı yıpratırlar;
İyiye, gelişmeye ve yenilenmeye doğru bir adım atsalar tamam, eyvallah da; sabit fikirlerine çakılı gibidirler.. "Ağacın inatçı bir budağına balta vurmak" gibi; ya da "akıntıya karşı kürek çekmek" gibidirler.. Hem zaman hem de emek israfıdır sonucu..
Bu mizanseni düşünürken yüzyıllardır haklılığı yaşanmış bir düsturu çıkıyor karşımıza Ahmet Yesevi’nin;
“Ey dostlar! Sakın ha cahil olanlarla dostluk kurmayınız..”
Bir kısım canlı örneklere bakınca anlıyorsunuz bu vurgunun ne kadar haklı olduğunu..
Ve rahmetli babamın, gençlik yıllarımda kulağıma üflediği o öğütleri de geliyor aklıma;
“..Oğlum, ben güveniyorum ki sen; Allah’ına, Devletine ve Milletine uymayacak kötü işler yapmazsın.. Ancak, çok fazla arkadaş canlısı ve düşkünüsün.. Ne olur kimlerle oturup kalktığına dikkat et.. Zira kimlerle oturur kalkarsan onlarla anılacaksın, onlarla birlikte sorgulanacaksın.. Bu konu yaptığın işlerden daha önemli.. Özellikle cehaletini karakter haline getirenlerden uzak dur.. Hiç bir şey yapmasalar da yorarlar, üzerler seni..”
İşte birisi Türk Milletinin toplumsal dedelerinden merhum Hoca Ahmet Yesevi Hazretleri,
Diğeri de şu garibin merhum babası Abdullah Taşdemir..
Hep bir aklı selim çizgide buluşmuşlardır benim gönlümde..
Ruhları şad, mekanları cennet olsun..
Ahmet Yesevi’den bir veciz cümleyi nakledeyim ki, sizlerin de aklında olsun..
Zarar görmez, bilakis buna uydukça daha huzurlu ve mutlu günlerle karşılaşırsınız eminim..;
“Kafir bile olsa hiç kimsenin kalbini kırmayınız,
Kalp kırmak, Allahu tealayı incitmek demektir..”
Ne kadar güzel değil mi ?
Toplumsal ilişkilerde sadece biraz sabıra dayalı bir davranış;
Ne para istiyor, ne emek, ne de başka bir bedel.. Ve ne kadar kolay değil mi ?
Yarınların “kalp kırmanın Allah’ı incitmek” anlamına geleceğini hiç unutturmayacak; huzur, kardeşlik ve sağlık dolu günler getirmesi dileğiyle..
Sağlıcakla kalın..
Eyvallah şık'ım, eyvallah.. senin kulvarın farklı görüyorum, fakat baktım ki, ne söylediysen beni de kucaklıyor. Bizde ağır bir cümle fakat yakışıyor sana: Eyvallah Şık'ım..