Yaklaşık altı ay önce yayınlanan bir makalemde, Uluslararası Para Fonu (IMF)’in bayan Başkanı Kristalina Georgieva’dan bahsederken; koronavirüs salgını nedeniyle çökmesi muhtemel ekonomilere vurgu yaparak “Bir Fon yöneticisi için böyle ballı kaymak bulunur mu?..” demiştim.
Zira IMF'in internet sitesinden, "IMF olarak, 1 trilyon dolarlık kredilendirme potansiyelimizi üyelerimiz için hazır bekletiyoruz" diyordu bu şanslı başkan.
Geçtiğimiz yaz boyu neredeyse tüm insanlık terbiye edilmiş kölesi, tüm dünya ülkeleri de marabası oldu zerrecik bir virüsün.. Sadece korku, endişe veya ölen bir buçuk milyona yakın insanın yanı sıra, ülke ekonomileri de batmamak üzere çırpınmaya, direnmeye başladılar.
Başkan Georgieva bu sonuçları belki tahmin etmişti; belki de “biliyordu” desem ne olur bilemiyorum. Derken IMF’in 2020 yılına ait Yıllık Rapor’u yayınlandı. Bu rapora göre 2020 mali yılında 83 ülkeye 165 milyar Dolar’lık finansal destek sağlamışlar. “Finansal Destek” de ne kadar şirinleştirilmiş bir tabir değil mi? Ben daha anlaşılır bir dil ile söylersem “83 Ülkeye 165 Milyar Dolar Satmışlar”.. Yani yandım Allah diyen ülkeye dayamışlar yeşili..
Görünen bu tabii ki. Bir de ayzbergin görünmeyen tarafı var. Aklıma doğrudan "bu 165 milyar falan denilen belki de 500 milyardır kim bilir" diye bir şeyler takıldı. "IMF denetlenen bir kurum" mu dediniz. Onu kastetmedim; tabii ki bilançosuyla, sair kayıtlarıyla denetlenen yasal bir fon ortaklığı.. Bu Fon’un 2020'de sattığı para da 165 Milyar. Bu da tamam. Ben IMF’ten sonra devreye giren “gagası torbalı” ve bir türlü doymayan kuşları kastediyorum. Bir örnekle açıklarsam; kredi talebinde bulunan bir ülkenin 7 milyar dolar istediğini, ancak ülkenin aktüeryel yapısı, teminat yetmezliği vs gibi kıstaslarla fon başkanlığının sadece 2 Milyar Dolar tahsis edebildiğini düşünelim. Acaba diyorum, IMF’in pozisyona soktuğu bu ülkeleri, fon dışındaki bir takım başka kuruluşlar ya da belirli güçlü aileler, IMF’i izleyen sürelerde devreye girip onlar da kucakladılar mı?
Derim ya serde hinlik var. Var da finans dünyasının derinliklerinde de çok fırsatçılık ve acımasızlık var..
...
IMF’in 2020 Yıllık Raporu, 'Benzeri Olmayan Bir Yıl' başlığını da taşıyor.
Raporda, küresel ekonominin, yeni tip koronavirüs salgınının etkisiyle derin bir resesyonla karşı karşıya olduğu vurgulanıyor.
Ve hükümetlerin salgının etkilerine karşı ekonomilerini desteklemek için 'cesur adımlar attığı' da hatırlatılıyor.
IMF Yöneticilerinin bu yaklaşımını okuyunca, içimden bu defa da şu cümle geçti; “Ekonomini desteklemek için adımlarını cesur at ve korkma, zira tefecilerin kucağı hep sıcaktır"..
...
Şimdi de dünya basınına “önümüzdeki yıl kıtlık olacak” diye bir haber fısıldanıyor.
Dünya Gıda Programı (WFP) Direktörü David Beasley, verdiği mülakatta, “2021'de dünyayı büyük bir kıtlığın beklediği”ni söylüyor. Boş verelim söyleyenin niyetini falan da, aslında şu zor geçen 2020'den sonra ne kadar kötü değil mi? “2021'de Kıtlık”..
Allah gariban toplumlara salgın hastalık, savaş, kıtlık falan verirken, yaşanılan bu süreçler azınlıktaki birilerine de bolluk oluyor. Dünyanın bir yerinde birileri ne kadar fakirleşiyorsa, diğer başka bir yerinde daha zeki birileri de o kadar zenginleşiyor.. Biz yine “adalet mi bu ya..” falan diyerek, başımıza gelenleri ve nedenlerini bir 'kadercilik' öğretisiyle yükleriz Allah’a.. Ne kadar kolay değil mi?
İyi de IMF ve arkasındakiler ne yapsınlar, sömürmesinler mi?.. Hele ki para satmanın mantığı "hükümetlerin cesur adımlarına kucak açmak" gibi bir niyete dayandırıldı ise; ne yapsınlar, sömürmesinler mi?..
...
Ben bir kez daha dilerim ki:
Türkiye, bu salgınla yaratılan kaos ortamında IMF başkanının ve benzerlerinin cilveli gelişlerine yine aldanmaz; 2021 yılında ve devamında da, iç sorunlarını kendi iç kaynaklarıyla ve üretimiyle; yani bir yeni "Milli Mücadele"yle aşar gider. Ve umarım öyle olur..
Sağlıcakla kalın.