Öğretmenler odasında sınav kağıtlarını okuyordum.
Bir yandan da kız öğrencilerin yanlış olan cevaplarını silip, sınıfı geçecek notu alacakları şekilde düzeltiyordum.
Bu durumum odaya giren bir beyefendinin dikkatini çekmiş.
‘Neden kız üğrencilerin cevaplarını düzelttiğimi sorunca şunu söyledim:
“Bu kızlar eğer sınıfta kalacak olurlarsa babaları okuldan alıp 12-13 yaşlarında evlendirecek. Ama sınıflarını geçerlerse evlilik yaşları en az 15-16 olacak. Hem en tembel öğrenci bile derste mutlaka bir şeyler öğrenir.”
Yarım saat kadar sonra okul müdürümüz beni yanına çağırdı.
Öğretmenler odasında ne yaptığımı sordu. Sınav kâğıtlarını okuduğumu söyleyince müdür:
“Peki, bir bey gelmiş yanına ona ne söyledin ?”diye sordu .
Öğretmen Okulundan yeni mezun olmuştum. İdealist bir yapıya sahiptim
Gençliğin verdiği güçle kızgın bir şekilde
“Size beni mi şikayet etti o bey?” deyince, müdür, o beyin müfettiş olduğunu, yanına gelip kendisine:
“Müdür bey benim sizi teftiş etmeme gerek yok, sizin zehir gibi gencecik öğretmenleriniz var, kendisine teşekkürlerimi iletin” dediğini aktardı.
(BİR KÖY ÖĞRETMENİN ANISI)
İYİLİĞİN DİNİ, RENGİ, IRKI YOKTUR
Küçük bir kız çocuğu eczaneye girer:
- MUCİZE var mı amca?
- MUCİZE mi? Ne yapacaksın ki?!
- Kötü bir cisim kardeşimin başında gittikçe büyüyor. Babamın söylediğine göre ancak bir MUCİZE onu kurtarabilirmiş. Ben de bütün paramı getirdim ki MUCİZE alayım.
Eczacı üzüntüyle:
- Yavrucuğum sana yardım edemeyiz. Burada MUCİZE satmıyoruz ki.!
Kızın gözleri dolar:
- Ama kardeşim ölüyor! Lütfen ne olur bana bir MUCİZE verin.
Birden arkadan bir el çocuğun başını okşar ve yumuşak bir sesle:
- Gel bakalım, ne kadar paran varmış görelim der
Paraları saydıktan sonra:
-Aman Allah'ım tam da kardeşine bir MUCİZE alabilecek kadar paran varmış.
Çocukla biraz konuştuktan sonra:
- Şimdi beni evine götür de bakalım kardeşine, bir MUCİZE bulabilecek miyiz?
O adam dünyaca ünlü beyin cerrahı bir profesördü!
İki gün sonra, hiç bir ücret almadan ameliyatı gerçekleştirdi. Bir müddet sonra da çocuk iyileşti.
Bu olayı Almanya The Hannover Hastanesi dekanı, bir ilmi konferansta anlatıyordu:
İyiliğin ne dini, ne rengi, ne de ırkı yoktur .
Bu profesör, hem ülkemizde hem de dünyada tanınan İranlı Madjid Samii'ydi.
BITCOIN VE BİN DOLARA MAYMUNCUK ÖYKÜSÜ
Bir köyde çok sayıda maymun yaşıyormuş.
Bu maymunları satın almak için köye bir tüccar gelmiş.
Tüccar, maymunların tanesini 100 dolara satın alacağını ilan etmiş.
Köylüler adamın deli olduğunu, akıllı birinin başıboş maymunların tanesine 100 dolar ödemeyeceğini düşünürlermiş.
Buna rağmen bazı köylüler bir kaç maymun yakalayıp tüccara vererek 100’er dolarlarını almışlar.
Bu haber kısa zamanda köyde yayılınca, halk maymunları yakalayıp tüccara satmaya başlamış.
Bir kaç gün sonra tüccar, maymunların tanesini 200 dolara alacağını ilan etmiş.
Tembel köylüler kalan maymunları yakalamak için koşuşturmuş.
Yakaladıkları maymunların satarak, her biri için 200 dolar almışlar.
Daha sonra tüccar, maymunların tanesini 500 dolara alacağını duyurmuş.
Uykusu kaçan köylüler, kalan 6-7 maymunu da yakalayıp, her biri için 500 dolar almış
Köylüler merak içinde yeni duyuruyu beklemektedir.
Tüccar, bir hafta için evine gideceğini ve dönüşte maymunların her bir adedini 1000 (bin) dolara alacağını’ duyurur.
Köylüler çok üzgündür. Çünkü ortalıkta bin dolara satacakları maymun kalmamıştır.
Tüccarın bıraktığı eleman, elindeki maymunları gizlice tanesi 700 dolardan satabileceğini söylemiş.
Haber yangın gibi yayılmış. Tüccar, maymunun tanesini bin dolardan alacağına göre, işin içinde maymun başına 300 dolar kâr vardır.
Ertesi gün köylülerin tümü maymun kafesinin önünde kuyruğa girer. Tüccarın elemanı maymunların tümünü, adedi 700 dolardan satar. Zenginler topluca maymun alımı yapar. Fakir köylüler ise maymun alabilmek için tefeciden borç para alır.
Maymunlarına iyi bakarak bekleyen köylüler, tüccar gelmeyince yardımcısına koşar. Fakat o da tüymüştür.
Köylüler hiç bir işe yaramayan, kimseye satamayacakları başıboş maymunların her birine boşuna 700 dolar ödediklerini anlarlar.
Bitcoin de günümüzdeki maymun ticareti işidir.
Bu ticaret birçok insanı batırırken, bir kaç kişiyi zengin etmektedir.
KRİPTO, DİJİTAL PARA: Aptalın elindeki gerçek parayı alarak, yüksek kâr vaadiyle ahmaklara hayal satmaktır. Bu aç gözlülük varken memleketin ahmağı da tosuncuğu da bitmez.
Sistem böyle işlemektedir.
DEDELERİMİZİN MEZAR TAŞI!
Değerli tarihçi, Profesör. Dr. Halil İnalcıklı anlatıyor:
Delikanlı heyecanla ayağa kalktı, ‘Hocam, dedemizin mezar taşını okuyamıyoruz’ dedi.
‘Dedenin mezar taşı var mı?’ diye sordum, ‘yok’ dedi.
‘Bak delikanlı’ dedim. ‘Senin köylü dedene yazılı mezar taşı dikmek Osmanlıda kimsenin aklına gelmezdi. Böyle taşlar pek bulamazsın. O, hat işi mezar taşları Saray çevresi ve devşirme paşalar içindir. Anadolu köylüsünün çoğunun, bırakın meza taşı, mezar yeri dahi bilinmezdi. Kimbilir hangi cephede hangi siperde can verip kefensiz defnedilirlerdi. İmparatorluğun asker yükünü çekerlerdi onlar.’
FİLİSTİN YİNE KAN AĞLIYOR
Yılların bitmeyen sorunu: İsrail barbarlığı ve toprakları giderek küçülen Filistin.
Madalyonun bir yüzünde zorbalık, diğer yüzünde ise: Zamanında kendi topraklarını satmanın ibret verici bedeli, inancı gereği kutsal saydığı ayda (ramazanda) bile özgürce ibadet edememek.
(Umarım bundan, yabancıya toprak satan yöneticilerimiz ders alır.)
---
İYİ BAYRAMLAR
remzidilan_48@hotmail.com
Iyi bayramlar. Aynen yazdığın gibi...