El-Vedud esması Cenab-ı Allah’ın, çok seven ve çok sevilen; sevilmeye lâyık olan anlamına gelirken, temenni etmek, arzu etmek ve istemek gibi manalara da gelir.
Cenab-ı Allah, hiçbir şey yokken var olan, varlığı Kendiliğinden, evveli olmayıp daima var olan, varlığı sonsuzluk ve sınırsızlık içeren aşkın bilinç, aşkın akıl, aşkın kudret, aşkın irade sahibi olduğu gibi aşkın sevgi sahibidir de. Zahirî anlamda, zahirlik olan dünyada bulunmayan ve hiçbir şey olarak ifade edilen tüm yaratılmışlıklar, Allah’ın Kendi irade ve kudretiyle mecburiyet içermeksizin, tamamen öyle olmasını dilemesiyle yarattığı varlıklar sonradan ve tâbilik içeren varlıklardır. Asıl varın var ettiği ve varlığı asıl vara dayanan, kendilik içermeyen varlıklar, varlıklarında başlangıcı olduğu için sonluk da taşımaktadırlar. İşte, Cenab-ı Allah’ın yarattığı varlıklar, var oluşlarında Allah’ın Vedud esmasını da barındırırlar çünkü varlığın varlık âleminde var olmaya başlamaları, Allah’ın Kendisine olan sevgisini muhabbet etmesiyle gerçekleşirler yani Cenab-ı Allah, her yarattığını Kendisinden var ederken Kendisine olan sevgisiyle, sevgiyle var etmiştir.
Cenab-ı Allah’a ait olan her şey Allah ile birlikte, Allah’a ait olan özellikler olduğundan, Allah ile tevhit halindedirler. Bu sebeple, Allah aşkın varlık olduğu için tümü de aşkın özellik kazanır. Allah ile tevhit edilen ilim, kudret, irade, akıl da aşkınlık anlamı kazanır. İnsan için ilim insanın bildiği kadar, kudret gücü kadar, iradesi cüzzü kadar olurken Allah ile Allah’a ait olarak zikredildiğinde sınırsızlık anlamı giyinirler. Allah’ın Kendisine olan aşkın sevgisi, Kendisi olan Kendi özelliklerinde işlevsel olarak bulunduğundan sevgi, seven ve sevilen özeliği kazanarak faal olmaktadır. O yüzden Allah’ın yarattığı, Kendisinden var ettiği yani Kendisinde Kendisini sevdiği halden, sevgiyle zahire gelen olgulardır. Yaratılmış her şey sevgiyle yaratıldığı için, içinde bu sevgiyi taşır. Allah’ın sevgisini tüm yaratılmışlıkta zikretmek yerine sadece tanımlanmış belli başlı birkaç varlıkta zikretmek, gerçekten yoksun olan noksan aklın yanılgısıdır çünkü bu, kayıtlamak olup kayıtlanan Allah ve El-Vedud esması olur ki Allah kayıtlanamaz!
Allah’ın sevgisi yarattığı her şeyde mevcuttur ama sadece insan bu hakikate arif olacak özelliktedir ve bu sevgiyi kendisinde görülür kılma sorumluluğu olandır. İnsanın, Allah’ın kulu olarak zikredilmesinin sebebi ve bu kulluğun insandan istenmesi, kendisinde mevcut bulunan Allah sevgisinin farkına varıp bu sevgiye arif olma özelliğinde bulunmasındandır. Bir değerin taşıyıcısı olmakla yaşayanı olmak farkı kulluk ile müşriklik, ariflik ile cahillik farkıdır. İnsanın taşıdığına cahil olması, taşıdığından habersiz olması taşıdığının onda bulunmaması demek değildir. Bunu şu örnekle anlayabiliriz,
Peygamberimiz, hicret esnasında Sevr mağarasına sığındığında Ebû Bekir’e, “Korkma, Allah bizimledir” buyurmuştu. Bazı cehalete tâbî ve gerçeği peşinen inkâr etme aklına sahipler, “Hani, Allah her yarattığıyla birlikteydi, mağaranın önüne gelenlerle de birlikte değil mi?” diye cahil akıllarınca çok büyük bir açık yakalamışçasına sorarlar. Bunun cevabı, “Evet Allah onlarla da birlikte çünkü onları da yaratan Allah’tır ama onlar Allah ile birlikte değiller. Onlar da Allah ile birlikte olsalar, Peygamberini, Habibini öldürmeye değil biat etmeye gelirlerdi” olacaktır.
Buradan anlıyoruz ki, Allah’ın sevgisi yarattığı her şeyde var çünkü Allah yaratırken bir şeyi başka bir yerden alıp başka bir yere koymamış, bir şeyi başka bir şeye bakarak da yaratmamış, tamamen Kendisinden başka bulunmadığı için Kendisi, Kendisinden, Kendisine var kılmıştır ve bu var kılışı katıksız sevgisinden, sevgisiyle gerçekleşmiştir. Ankebut suresi, 44. Ayeti kerimede,
Allah gökleri ve yeri Hak olarak yarattı. Şüphesiz, bunda iman edenler için bir ayet vardır.
denilerek bu gerçek vurgulanır. Allah’ın gökleri ve yeri Hak olarak yaratmasında vurgulanan Hak, doğru olmak anlamıyla birlikte Allah'ın bir ismi ve sıfatı olarak da kullanılmaktadır yani Allah Hak ile yaratırken Kendisinden, Kendi özelliklerini zahire getirerek yaratmıştır hakikati vurgulanıyor. Burûc suresi13-14. Ayeti kerimelerde,
İnnehu huve yubdi-u ve yu’îdu. Ve huve-lġafûru-l vedûd.
O'dur insanı yoktan var eden ve sonra yeniden hayata getiren. Ve odur suçları örten ve çok seven.
denilerek de her yarattığını Kendisinden Kendisine, sevgisiyle zahir ettiği ve sevgisinden varlığın devamlılığını sağladığı vurgulanır. İnsanın, yaratılmış herhangi bir şeyi sevmesinin kaynağı da sevdiği varlığı, bu ister bir eşya, bir maden, bir bitki, bir mahlûk ya da insan olsun, sevmesi sevdiğinin içinde Allah’ın ona olan sevgisini taşımasındadır. İnsan aslında kendisinde mevcut bulunan Allah’ın sevgisiyle, içinde yine Allah’ın sevgisi bulunan yaratılmışı severken, sevdiği Allah’ın Vedud oluşudur yani sevgisidir ama bu hakikate cahilse sevdiğini eşya ya da yaratılmış bir varlık olarak zanneder de ikilik çıkartır. İnsanın yapması gereken, Hud suresi 90. Ayeti kerimede,
Vestaġfirû rabbekum śümme tûbû ileyhi inne rabbî rahîmun vedûd
Günahlarınızdan dolayı Rabbinizden bağışlanma dileyin sonra da isyandan, günah işlemekten vazgeçerek, tövbe edip itaate yönelin. Rabbim çok merhametlidir, sevgisi çok yüksektir.
anlatıldığı gibi günahlarımızdan dolayı Rabbimizden yani bizi sevgisiyle yaratan ve içimize Kendi sevgisini koyan Cenab-ı Allah’tan bağışlanmayı dilemek ve bir daha tövbe ettiğimiz işlerimizi yapmamak, Allah’ın rızası olan işler ve söylemler içinde bulunmaktır. Nedir günahımız? Günahlarımız, sevme özelliğimizi dünyevî olan gelip geçicilerde, eşyada, parada, malda, makamda, kısaca emmareden kaynaklı her şeyde kullanarak, Allah’ı değil de gayrıları ve gayrılar içinde egomuzu, küfrümüzü, şirkimizi, emmaremizi sevmektir. Asıl sevilmesi gereken Allah iken sevdiğimizin Allah olmamasıdır. Gayrıları sevmek, Allah’a isyandır. Allah’a inanan ve kulu olmak isteyen bizlerin yapması gereken şey, Allah’ı severken, Allah’ın sevgisiyle yarattığı ve içine sevgisini koyduğu yaratılmış her şeyi sevmek ve saygı duymaktır, değer vermektir. Allah sevmiş, seviyor ve değer veriyorken bizlerin sevmemesi, değer vermemesi ve saygı duymaması Allah’a isyandır, sitemdir!
Bizler, her yaratılmışlığı seveceğiz, severken Allah’ın sevgisini sevdiğimize arif olarak sevdiklerimizde Allah’ı seveceğiz. Yaratılmış her zerreyi sevmeyen, severken Allah’ı sevmiş olmayanın İslam’ın şartı ve Allah’ın kulluk farzı olan Kendisinden başka ilah olmadığına şehadet edenlerden olması mümkün değildir. Allah’ı ve yarattıklarını sevmeyenler, nasıl kendilerinden ve her yüzden gayrı ilah olmadığına şehadet etsinler? Sevmediğinde şehadet dilde bile olamaz. Allah’ı her zerrede sevmeyi başaranlar gayrı ilah olmadığına şehadete ererler. Şehadeti olmayanın henüz sevgisi yoktur, sevgisi olmayanın da şehadeti olamaz.