Macaristan lideri Viktor Orban, ulus üstü kurumların egemenliğine meydan okuyor!

Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor... Viktor Orban...  

Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın 'barış misyonu' kapsamında yaptığı Rusya ve Çin ziyaretleri Batı'nın tepkisini çekti. Orban'ın bu ziyaretleri AB Dönem Başkanlığı görevini üstlendiği bir dönemde yapması tepkilerin odağında yer alırken Macar lider ulus üstü kurumların egemenliğine meydan okuyor.

Avrupa'da egemen olan genel siyasi çizginin dışında bir portre sergiliyor. Milliyetçi muhafazakar olarak tanımlanabilecek Orban çizgisi, uluslararası siyasette ulus devletleri merkeze alan ulusüstü kurumlara mesafeli yaklaşan bir hatta yer alıyor. Orban özellikle ABD, AB ve NATO'nun Ukrayna için Rusya'ya karşı savaş dayatmalarına karşı çıkıyor. Kendi ulusal çıkarlarına uygun olmadığını düşündüğü savaş politikasının küresel merkezler tarafından desteklendiğini düşünen Orban, Ukrayna için Macar kanı dökmeyeceklerini vurgulayarak 'Macaristan, Brüksel, Washington ya da George Soros tarafından satın alınamaz' demişti.

Başta Ukrayna cephesi olmak üzere Avrupa'yla pek çok kriz yaşayan Orban, AB'nin Dönem Başkanlığını 1 Temmuz'da devraldı. Macaristan'ın egemenliğini korumak için gerekirse Brüksel'i (AB'nin merkezi) siyasi olarak işgal edecekleri'ni ilan etmiş olan Orban bu hedefine ulaşmış görünüyor.

Ancak AB Dönem Başkanlığını devraldığı süre sadece 17 gün olmasına rağmen Orban mevcut AB yönetimiyle ciddi krizler yaşıyor. Orban'ın Ukrayna-Rusya Savaşı'nı sona erdirmeye yönelik çabalarıyla Çin ile ilişkiler geliştirmeyi denemesi AB'nin merkezinde yer alan liberallerin tepkisini çekti.
Orban Dönem Başkanlığını devraldıktan sadece 4 gün sonra Moskova'ya gitti. Viktor Orban, 5 Temmuz'da ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bir araya geldi. Kremlin Sarayı'ndan yapılan açıklamaya göre, görüşmenin basına açık kısmında konuşan Putin, Orban ile Moskova'da görüşmekten memnuniyet duyduğunu dile getirerek, "Buraya yalnızca uzun dönemli ortak olarak değil, aynı zamanda (AB) Konseyi dönem başkanı olarak geldiniz." dedi.

Macaristan Başbakanı Orban, Rusya Devlet Başkanı Putin'i "süper rasyonel, soğukkanlı, çok dikkatli ve dakik bir politikacı" olarak nitelendirerek övmekten de kaçınmadı. Bu, Ukrayna'daki savaşın başından beri Avrupa'da geliştirilen Rusofobi'ye açık bir meydan okuma.

TRUMP VE ERDOĞAN ÖVÜGÜSÜ: BARIŞ MİSYONU 5.0
Öte yandan Orban, sadece Putin'i övmüyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve eski ABD Başkanı Donald Trup da Orban'ın övgülerinden nasibini aldı.

NATO Zirvesi için bulunduğu ABD'nin başkenti Washington'da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen Macaristan Başbakanı Orban, Ukrayna'da savaşın başlamasından bu yana Türkiye'nin, barışın sağlanması için vazgeçilmez bir aktör olduğunu belirterek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Rusya ve Ukrayna arasında Karadeniz'de tahıl anlaşmasını yapabilen tek başarılı devlet adamı olduğunu ifade etti.

12 Temmuz günü ise Donald Trump ile bir araya gelen Orban, NATO Zirvesi için ABD'nin Washington kentinde bulunan Orban, sosyal medya hesabı X'ten yaptığı paylaşımda, Trump'la yaptığı görüşmeyi "barış misyonu 5.0" olarak nitelendirdi. Orban, Trump ile yaptığı görüşmeden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, "Barışı sağlamanın yollarını görüştük. Günün iyi haberi, (Trump) çözecek." ifadesini kullandı.

"HER İKİ TARAFLA DA GÖRÜŞEBİLEN ÜLKE SAYISI AZALIYOR"
Putin ile yaptığı görüşmede Orban, "Bununla ilgili her iki tarafla da görüşebilen ülke sayısı gittikçe azalıyor. Yakında Macaristan, Avrupa'da her iki tarafla da görüşebilen tek ülke olacak. Sizinle bazı önemli konuları görüşmek ve Avrupa için bazı önemli konularla ilgili pozisyonunuzu duymak istiyorum." diye konuştu.
Orban'ın bu ziyareti yaparken Batılı ülkelere karşı temel argümanı barış seçeneğinin masaya getirilmesi bunun için de her iki ülkeyle de görüşmekti. Orban bu bağlamda Ukrayna ile de bir görüşme yaptı ancak AB yetkililerinin odağında bugüne kadar hep Moskova görüşmesi vardı. Kendisini AB'nin eleştiri oklarından korumak isteyen Macaristan, Orban'ın bu ziyaretleri AB Dönem Başkanı olarak değil de Macaristan Başbakanı olarak yaptığını duyurmuştu. Ancak Putin'in de görüşmede vurguladığı gibi Orban'ın ziyaretinde AB Dönem Başkanlığı kimliği ön plandaydı. AB yetkilileri de Orban'a eleştirilerini buradan yöneltti.

AB YETKİLİLERİ SAVAŞ İSTİYOR: "PUTİN YATIŞTIRILARAK DURDURULAMAZ"
AB Konseyi Başkanı Charles Michel, "AB dönem başkanlığının AB adına Rusya ile temas kurma yetkisi yoktur." uyarısında bulunmuştu. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, ziyaretle ilgili değerlendirmesinde, "Orban, Moskova'yı ziyaret ediyor. Putin, yatıştırılarak durdurulamaz. Ukrayna'da kapsamlı, adil ve kalıcı bir barışın yolunu ancak birlik ve kararlılık açacaktır." ifadesini kullanmıştı.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de "Başbakan Orban, Moskova'yı ziyaret etmek için AB Konseyinden herhangi bir talimat almadı. Bu pozisyon, AB ile (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin arasındaki resmi temasları kapsamıyor. Dolayısıyla Macaristan Başbakanı, hiçbir şekilde AB'yi temsil etmiyor." demişti.

ORBAN DURMADI: "BARIŞ MİSYONU 3.0 PEKİN"
8 Temmuz'da Orban’ın yeni durağı Çin’in başkenti Pekin oldu. Orban, sosyal medya platformu X hesabından, Pekin havalimanının fotoğrafını paylaşarak, “Barış misyonu 3.0. Pekin” diye yazdı. Çin Merkez Televizyonu’nun haberinde, “Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, 8 Temmuz sabahı Pekin’deki Diaoyutai Devlet Konutunda Macaristan Başbakanı Orban’la bir araya geldi” ifadesine yer verildi.

SUİKASTA UĞRAYAN FİCO'DAN BAŞKA DESTEKÇİSİ YOK
Slovakya Başbakanı Robert Fico dışında AB ülkelerinden hiçbir lider Orban'ın bu girişimlerini olumlu karşılamadı. Ayrıca Avrupa Konseyi’nin Orban’ı Moskova’ya ve Pekin'e Avrupa Birliği’nin bir temsilcisi olarak değil de Macar bir politikacı olarak ziyaret ettiğini vurgulayarak Macaristan Başbakanı’ndan elini tam anlamıya çektiğini hatırlattı.

AB BÜYÜKELÇİLERİNDEN ORBAN’A "SARI KART"
AB üyesi ülkelerin Brüksel’deki büyükelçileri, 10 Temmuz’da Orban'ın Rusya ve Çin ziyaretlerini ve dönem başkanlığının geleceğini görüşmek için toplandı. “Ziyaretlerde dönem başkanlığı ve AB simgelerini kullanarak 27 ülkenin birliğine zarar verdiği ve antlaşmalara aykırı davrandığı" için Macar lideri kınayan büyükelçiler, Macaristan'ın dönem başkanlığının başlamasından bu yana düzenlediği diplomatik ziyaretlerden duydukları rahatsızlığı dile getirdi. Orban'ın eylemlerini "kuralların ihlali" olarak nitelendiren büyükelçiler, dış politika yetkisi olmayan AB Konseyi dönem başkanlığını yürüten ülkenin diğer üye ülkelerle işbirliği içinde hareket etme yükümlülüğünün altını çizdi. Toplantıya katılan bir diplomat, yapılan görüşmenin Orban’a “sarı kart” anlamına geldiğini ifade etti.

Bazı üye ülkelerin ise Macaristan'ın 6 ay sürecek dönem başkanlığında yapacağı bakanlar düzeyindeki gayriresmi toplantıları boykot etmeyi bireysel olarak değerlendirdiği iddia edildi.

LİBERALLER: "ORBAN'IN HAYDUTLUĞUNA BİR SON VERİLMELİ"
Avrupa Parlamentosundaki (AP) siyasi grupların liderlerinin de 11 Temmuz'da aynı sebeple toplantı düzenleyerek Macaristan dönem başkanlığının boykotu ve zamanından önce sonlandırılması dahil muhtemel yaptırımları görüştüğü basına yansıdı. Öte yandan AP’deki Liberaller (Avrupa’yı Yenile-RE) ile Yeşiller, Orban’ın dönem başkanlığından endişe duyduklarını bildirerek başkanlığın geri alınması çağrısı yaptı.

Liberaller yaptıkları yazılı açıklamada Orban’ın AB’nin benimsediği çizgiyi baltaladığı ve çıkarlara aykırı hareket ettiğini savunarak “Buna bir son verilmelidir. Viktor Orban'ın haydutça yaptığı dönem başkanlığını dizginlemenin zamanı gelmiştir.” ifadesine yer verdi. Orban’ın “barış girişimi” olarak adlandırdığı politikaların AB için “güvenlik tehdidi” olduğunu belirten Liberaller, grubun başkanı Valerie Hayer’in ilerleyen günlerde AB Konseyi Başkanı Michel’in huzurunda Macaristan’ın dönem başkanlığı hakkında acil bir tartışma yapılmasını sağlayacağını aktardı. Liberaller, konuya ilişkin AB Konseyi ve AB Komisyonunun sorumluluk alarak Macaristan'ın oy hakkının elinden alınmasına yol açabilecek 7. maddenin uygulanması için gerekli adımları atmasını talep etti. Yeşiller tarafından Michel, von der Leyen ve Borrell’e ithafen yazılan mektupta, Orban’ın Rusya ziyaretiyle AB Antlaşması’nın 4. maddesinde yer alan “samimi işbirliği” ilkesini açıkça ihlal ettiği savunularak bunun, Birliğin itibarına zarar verdiğini vurguladı ve Konsey ve Komisyon’un sahip olduğu tüm araçları kullanması istendi.

Öte yandan Avrupa Birliği’nin (AB) Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın Rusya ve Çin ziyaretlerini protesto etmek amacıyla, Budapeşte’de Ağustos sonunda yapılması gereken dışişleri bakanları zirvesi sırasında alternatif bir toplantı organize etmeyi planladığı belirtildi.

AB'NİN MÜDAHALESİ: DÖNEM BAŞKANLIĞI GİTMEDİ AMA...
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, Macaristan'ın dönem başkanlığında yapılacak "gayri resmi" toplantılardaki temsil seviyesini düşürdüğünü duyurdu. AB Komisyonu Başsözcüsü Eric Mamer, 15 Temmuz'da sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in, AB Dönem Başkanı Macaristan'ın başkanlığında yapılacak tüm gayri resmi toplantılarda Komisyon üyelerince değil, kıdemli memurlar tarafından temsil edilmesine karar verdiğini bildirdi.

AB dönem başkanlığı yürüten ülkeler, çeşitli konularda AB ülkelerinin bakanları ile AB Komisyonu'nun ilgili üyelerini bir araya getiren gayri resmi toplantılar düzenliyor. Mamer ayrıca, dönem başkanı ülkelere yapılan rutin Komisyon heyeti ziyaretinin, Macaristan'a yapılmaması için karar alındığını da ifade etti. Komisyonun Budapeşte ziyareti eylül ayı için planlanmıştı.

ORBAN VAZGEÇMİYOR: AB KOMİSYONUNA MEKTUP GÖNDERDİ
Alman Bild gazetesi, Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel’e Rusya ile diplomatik ilişkileri yeniden başlatılması çağrısı içeren bir mektup gönderdiğini bildirdi. Gazetenin haberine göre Macaristan Başbakanı Orban, AB Konseyi Başkanı Michel’e Çin ile ‘barış konferansı’ ile ilgili görüşmeye başlaması ve Rusya ile diplomatik ilişkileri yeniden başlatılması çağrısı içeren bir mektup gönderdi. Haberde, “Orban mektubunda Çin’le ‘barış konferansı’ müzakerelerine başlanması, Rusya ile diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılması ve ‘savaş ile ilgili tutumumuz nedeniyle saygısını kaybettiğimiz Güney ülkelerine yönelik ‘siyasi taarruza’ geçilmesi çağrısında bulunuyor” ifadelerine yer verildi.

Ayrıca Macaristan Dışişleri Bakanı Szijjarto, Avrupa Birliği (AB) yönetiminin Macaristan’la görüşmeyi reddetmesi ve boykot tehdidinin, Budapeşte'nin Ukrayna'daki çatışmayı çözmeye yönelik barış misyonunu durdurmasına neden olmayacağını kaydetti.

AVRUPA'DA ORBAN RÜZGARI: "BİZ VATANSEVERLERİZ"
Macaristan’ın lideri Orban'ın AB Dönem Başkanlığını dahi kaybedebileceği riskli bir işe giriştiğini kabul etmek gerekiyor. Ancak Orban'ın kendi ülkesi dışında da destekçileri var. Viktor Orban'ın Avrupa'da kurduğu ittifaka İspanya ve Portekiz’den sonra Hollanda ve Belçikalı partiler de katıldı. Belçika'da aşırı muhafazakar Vlaams Belang (VB) ile Hollanda’da Geert Wilders'ın liderlik yaptığı Özgürlük Partisi (PVV), Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın başını çektiği Avrupa Birliği (AB) karşıtı ‘Avrupa'nın Vatanseverleri’ ittifakına katıldı. VB'nin lideri Tom Van Grieken, X hesabından yaptığı paylaşımda, Orban'ın Avrupa Parlamentosu'nda (AP) kurmaya çalıştığı yeni siyasi grup Avrupa'nın Vatanseverleri ittifakına katıldıklarını duyurdu.

Van Grieken, "Avrupa'da yeni bir rüzgar esiyor. Milliyetçi partiler her zamankinden daha güçlü. Avrupa'mıza sevgimizden dolayı daha az AB ve daha az göç zamanı" ifadesini kullandı. Wilders da sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda PVV'nin Avrupa'nın Vatanseverleri oluşumuna dahil olduğunu duyurarak, şunları kaydetti: "Biz PVV vatanseverleriyiz, güçlü ve egemen ulusumuzu seviyoruz. Yasa dışı göçe karşı direniyoruz. Barış ile özgürlüğü savunuyoruz ve Ukrayna'yı destekliyoruz. Yahudi-Hıristiyan mirasımızı ve ailelerimizi koruyoruz"

AVRUPA'DA SİSTEM KARŞITI PARTİLERİN YÜKSELİŞİ VE ORBAN'IN ROLÜ
Son yapılan AP seçimlerinde aşırı sağ olarak nitelenen mevcut neoliberal AB yönetimine muhalefet eden partilerin güçlenmesinin ardından siyasi partiler arası ittifaklar da şekillenmeye başlamıştı. Avusturya'nın başkenti Viyana'da, 30 Haziran'da bir araya gelen 'aşırı sağcı' ve AB karşıtı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), Macar Yurttaş Birliği (Fidesz) ve Çekya'daki Gayrimemnun Vatandaşlar Hareketi (ANO) partilerinin temsilcileri, AP'de "Avrupa'nın Vatanseverleri" (Patriots for Europe) adını verdikleri ittifak kurduğunu duyurmuştu.

Aşırı muhafazakar İspanyol Vox ve Portekizli Chega partileri de ittifaka katıldığını açıklamıştı. AP'de mevcut aşırı sağcı grup Kimlik ve Demokrasi'nin (ID) çatısındaki Fransız Marine Le Pen başkanlığındaki Ulusal Birlik (RN), henüz hiçbir siyasi grubun mensubu olmayan Almanya İçin Alternatif (AfD) ve İtalya Başbakanı Giorgia Meloni liderliğindeki Avrupalı Muhafazakarlar ve Reformistler (ECR) mensubu İtalyan Lega partilerinin ittifaka katılacak potansiyel adaylar olduğu düşünülüyor. Kurduğu ittifakı tanıtan Macar lider, "Çok yakında Avrupa'nın en büyük grubu olacağına inandığım bir siyasi oluşum yaratıyoruz. Bu birkaç gün içinde gerçekleşecek” ifadelerini kullanmıştı.

FPÖ lideri Kickl, "Avrupa siyaseti için tarihi bir an yaşandığını" ifade ederek, bu üç partinin oluşturduğu ittifakı tanıtmak üzere bu toplantıyı gerçekleştirdiklerini belirtti ve kendileriyle aynı görüşteki diğer partilere de bu oluşuma katılmaları çağrısında bulundu. Kickl, amaçlarının Avrupa Birliği’ni (AB) dağıtmak ya da parçalamak olmadığını ifade ederek Avrupa’nın süper devlete dönüştürülmeye çalışıldığını, üye ülke halkları tarafından yetki verilen parlamentoların değersizleştirildiğini, egemenlik ve kendi kaderini belirleme gibi ifadelerin boş sözlere dönüştüğünü vurguladı. Kickl, kurdukları ittifakla bu yaklaşıma karşı çıkacaklarını, yetkinin "Brüksel’den alınıp yeniden egemen üye ülkelere verilmesi" için çalışacaklarını söyledi.

Uğurcan Yardımoğlu / Odatv 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.