BURSA ARENA / Haber Merkezi
İran halkı yeni cumhurbaşkanını seçmek üzere sandık başına gitti. İran’da resmi olmayan seçim sonuçlarına göre, muhafazakar aday Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi ülkenin 8. Cumhurbaşkanı oldu. İran ve Ortadoğu Uzmanı, Araştırmacı Yazar Arif Keskin, İran’daki seçimleri, sayısı 40 milyonu bulan Türk nüfusu açısından QHA’ya değerlendirdi. Keskin, bu seçimlere de “Türklük damgasını vurdu!” dedi.
İran’da dün 13. Cumhurbaşkanlığı Seçimleri gerçekleştirildi. İran İçişleri Bakanlığı Seçim Merkezinin verilerine göre, yaklaşık 83 milyon nüfusa sahip ülkede, 59 milyon 310 bin 307 seçmen oy kullandı. Ülkede seçmenler, 13. Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin yanı sıra yerel meclis seçimleri için de oy kullandı. İran’da dün yapılan seçimlerin resmi sonuçlarının İçişleri Bakanlığı Seçim Merkezi tarafından açıklanması beklenirken resmi olmayan sonuçlara göre Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi, seçimleri garantiledi. İran ve Ortadoğu Uzmanı, Araştırmacı Yazar Arif Keskin, bugün QHA‘ya (Kırım Haber Ajansı) verdiği röportajda, İran’daki 13. Cumhurbaşkanlığı Seçimlerini, sayısı 40 milyonu bulan Türkler açısından ele aldı. Keskin, İran’daki cumhurbaşkanı adaylarının oy arayışı içinde iken Türk seçmenlerden duyduğu destek ihtiyacını dile getirme şekillerinden ve tartışmalarından Türk nüfusunun ne kadar belirleyici bir rol oynadığını vurguladı. İran tarihinin en düşük katılımlı cumhurbaşkanlığı seçimlerinden biri olan bu yarışı, İran İslam Cumhuriyeti açısından büyük bir başarısızlık olarak nitelendiren Keskin, “5 milyon geçersiz oy” kullanılarak yapılan seçim protestosunun önemli ölçüde başarıyla gerçekleştirildiğini kaydetti. Keskin, bu seçimlerde adayların, Türklerin oyuna duyduğu muhtaçlıktan ötürü, bu seçimlerde de “Türklük damgasını vurdu” dedi.
İran ve Ortadoğu Uzmanı, Araştırmacı Yazar Arif Keskin
Kırım Haber Ajansının İran ve Ortadoğu Uzmanı, Araştırmacı Yazar Arif Keskin ile İran Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair gerçekleştirdiği röportajın tamamı:
TÜRKLER SEÇİMLERDEN ÖNCE DE VAR OLDUKLARINI BÖYLE İSPAT ETTİ!
QHA- İran’daki Türkler, seçimler hakkında ne düşünüyor?
Türkler, hem sayı hem de tarihi olarak İran siyasi hayatının en etkili ve belirleyici gruplarından biri olarak Çağdaş Tarihe de damgasını vurmuştur. Geriye dönük bakıldığı zaman da Türkler önemli değişimlerin öncülüğünü de yapmıştır. Bu çerçevede baktığımız zaman, bu seçimde Merkez Bankası Başkanı Abdulnasır Himmeti ve reformist siyasetçi Muhsin Mihralizade adında iki Türk aday vardı. Mihralizade, adaylığı onaylandıktan sonra seçimler yaklaşırken toplumsal alanda bir ilgi görmediği için adaylıktan çekilmek zorunda kaldı. Türkler, bu isimleri kabullenmediler. Mihralizade, Tebriz’e gittiğinde insanlar onu dinlemeye gelmedi. Bunun nedeni ise bu isimlerin görev süreleri boyunca Türklüğe dair herhangi bir şey yapmamaları, Türklükten ve Türklerden uzak durmaları oldu. Toplum, bu durumu yanıtsız bırakmadı. Türkler, seçimden önce de Türklerin var olduğunu, sadece seçim döneminde hatırlanmalarına bu şekilde tepki gösterdi.
“TÜRKLER, SADECE TÜRKÇE KONUŞABİLİYORLAR DİYE OY VERMEYECEKTİR”
Türkler bir anlamda, “Seçimden önce biz yok muyduk?”, “Seçimde mi akıllara geldik” dedi. Böylece her iki aday da, Türklerden ilgi ve destek görmedi. Sonuçta Türkler açısından; bu adaylar, kendileriyle ilgili en azından görev süresince Türklük kimliğine dönük hassasiyetini göstermiş olmalılardı. Böyle de olmayınca adaylar, sadece Türk kökenli oldukları ve Türkçe konuşabiliyor oldukları için destek göremeyecektir.
TÜRKLERİN, İRAN’DA TÜRK ADAYLARI DESTEKLEMEME NEDENİ NEDİR?
Türklerden ilgi ve destek görmemelerinin bir önemli nedeni daha var. O da şudur ki; Türk seçmenler, Türk hassasiyeti yüksek olan biri de cumhurbaşkanı olsa “Ne olur ki?” sorusunu ve inancını taşıyor. Türkler açısından Cumhurbaşkanlığı kurumuna topyekun bir güvensizlik var. Cumhurbaşkanları değişebiliyor, ancak istenilen değişimi sağlayamıyor, verdikleri sözleri yerine getirmiyorlar. Bir yönüyle de İran’daki cumhurbaşkanlarının yetersizlikleri, beceriksizlikleri şahıslardan ve adaylardan bağımsız olarak tüm seçmenler açısından da bu güvensizlik atmosferini tetikliyor. Bu İran’ın genelini kapsayan bir durum.
“İRAN’DAKİ SEÇİMLERE TÜRKLÜK DAMGASINI VURDU”
Bunun ötesinde bir şeyi rahatlıkla söyleyebiliriz ki; bu seçimlerde daha önceki seçimlerde de olduğu gibi Türklük damgasını vurdu. Adaylar, Türklerin oylarını alabilmek için birbirleriyle kıyasıya yarıştılar. Türkçe konuşmaya başladılar, Türk olduklarını hatırladılar. Bu adaylar bu tutumlarıyla bir anlamda İran’daki Türklerin ne kadar önemli bir belirleyici faktör olduğunu kanıtlamış oldular. Seçim dışında geçen süreçte İran, Türklerin üzerini örtmek, yok saymak istiyor. Hatta bunu Türk değil “Azeri” dayatmasıyla yapmaya çalışıyor. Kendilerince Türk olmadıklarını vurguluyor. Tüm bunlara rağmen seçim dönemi gelip çatınca, İran devletinin asimilasyon siyasetinin gayet de dışına çıkılabiliyor. Bu çelişkili durum, İran’daki Türklerin, Türk bilincinin, Türk kimliğine Türklerine verdiği önemin ne kadar belirgin ve güçlü olduğunun göstergesi oluyor. Bu da toplumsal anlamda Türklük bilincinin çok geniş bir tabanı ve karşılığı olarak karşımıza çıkıyor. Bu mücadele sürecinde Türklerin oyuna ve desteğine duyulan muhtaçlık, Türklerin ne kadar etkin bir rol oynadığını gözler önüne seriyor. Türklerin desteğine ne kadar muhtaç olduklarını açıkça gösterdiler. Sonuç olarak bu seçimde de Türklük ve Türk kimliği; Himmeti gibi birine “Ben Türk evladıyım bana oy verin” dedirterek, cumhurbaşkanlığı adayları arasında tartışmalara neden olacak kadar önemli ve İran’ın asimilasyon politikalarına rağmen üstü örtülemeyecek bir gerçekliktir.
“TÜRK BÖLGELERİ, EN AZ KATILIM GÖSTEREN YERLER ARASINDA”
2- Güney Azerbaycan’da sayısı 40 milyonu bulan Türklerin ihlal edilen anayasal haklarına dair ciddi sorunları var. (Okul, anadil vs.) Türklerin, seçim sonuçlarından herhangi bir olumlu beklentisi var mı? Neler olabilir?
İran’daki geçmiş dönemlerdeki tecrübelere dayanarak Türklerin bu seçimden kendileri açısından bir beklentileri yok. İbrahim Reisi’den de böyle bir beklentileri yok, olumlu bir değişim, kabulleniş olmayacağından eminler. Bu açıdan İran’daki seçimlerin sonuçları Türkler açısından mutlu bir sonuç getirebilecek, kabul edilebilecek, desteklenebilecek bir seçim değil. Buna göre de Türkler, seçime en az katılan kesimlerden oldu. Türk bölgelerinde de katılım çok düşük kaydedildi. Ülkedeki seçmenler 13. Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin yanı sıra yerel meclis seçimleri için de oy kullandı. Yerel seçimler farklı bir anlam ve destek taşıdığı için katılım bu yerel oylamalar için oldu. Genele bakıldığında katılım yüzde 40’ın altında gözlemlendi. Bu da seçimden beklentinin ve ilginin ne kadar düşük olduğunu açıklıyor.
İRAN’DA TÜRKLER HANGİ ADAYLARI DESTEKLEDİ?
Türkler hiçbir adayı desteklemediler denilebilir. İran’da (Güney Azerbaycan) çok güçlü ve aktif faaliyet gösteren Türkçü hareket bile bu seçimlere destek çağrısı yapmadı. Türklük anlamında siyasette aktif olan gruplar seçimlerde protesto duruşu sergileyerek oy kullanmaya gitmedi.
3-İbrahim Reisi Türkler açısından nasıl bir isim?
Güney Azerbaycan Türkleri, İbrahim Reisi’yi sevmezler. Reisi, Türkler açısından büyük bir anlam ifade etmiyor. Türkler biliyor ki; Reisi kendileri için bir şey yapmayacak. Reisi, yargı mensubu olduğu süreçte birçok Türk’ün, özellikle Türklüğünü isteyen insanların hapsedilmesinden yargılanmasına kadar önemli rol oynayan bir isim. Reisi, Türkler açısından bir umut değildir, hatta tam aksidir, İstedikleri bir isim değildir.
İRAN TARİHİNİN EN DÜŞÜK KATILIMLI SEÇİMLERİNDEN BİRİ OLDU: 5 MİLYON GEÇERSİZ OY PROTESTOSU
4-Seçimlere ilgi nasıl gözlemlendi? İran tarihinin en düşük katılımlı cumhurbaşkanlığı seçimi olduğu söylenebilir mi?
Evet. En düşük katılımlı seçimlerden birisidir. Bu seçim katılım bakımından, İran İslam Cumhuriyeti için büyük bir başarısızlık. Birçok insan seçime gitmemek için protesto başlattı ve bana göre bu tavır ezici bir çoğunlukla uygulanmasa da başarılı oldu. İçişleri Bakanlığının yayımladığı 28 milyon oy rakamının 5 milyonu geçersiz oy. Bu 5 milyonu geçersiz oy bilinçli verilmiş protesto amaçlı oydur. Bu geçersiz oyu kullanmak için gösterilen katılım rakamlarından bir düşüş hesaplanırsa, bu da yüzde 40’lık bir katılıma denk geliyor. Demek ki; muhaliflerin protesto anlamında daha özgüvenli ve kararlı bir yol izleselerdi daha güçlü bir sonuç alma şanslarının olduğu görülüyor.
QHA