BURSA ARENA / Haber Merkezi
3000 yıllık kadim Türk tarihinin izlerine, uçsuz bucaksız Orta Asya bozkırlarının hemen her yerinde rastlamak mümkün. Günümüzde Moğolistan’ın Rusya sınırında, Sayan Dağları eteklerindeki Tayga ormanları arasında hayatlarına avcı-toplayıcı şekilde devam eden Dukhalar, Türklerin eski dönem yaşayışlarını ve sosyal ilişkilerini anlamak açısından korunup, üzerine çalışılması gereken yarı göçer kadim bir topluluk.
Sayılarının 500’ü aşmadığı tahmin edilen Dukhaların, Moğolistan devletinin son dönemlerdeki baskısı sebebiyle yaşayış biçimleri ve kültürleri bakımından yok olma tehlikesiyle karşı karşıya oldukları bilinmektedir. Bu yazının amacı elimizdeki kısıtlı bilgiler ışığında Dukhaların yaşayış biçimlerini, sosyal ilişkilerini, doğaya olan bakışlarını ve dış dünya ile entegrasyonlarını anlamaktır.
Dukha Türklerinin Kökenleri
Rengeyiği Türkleri olarak da bilinen bu kadim topluluk, 1940 yılında Sovyet Rusya kontrolü altında kalan Tuva Cumhuriyeti’nden, Sayan Dağları eteklerine göçmüş ve Rus-Moğolistan sınırının kapanmasıyla Moğolistan sınırları içerisindeki bu bölgede kalmıştır. 1950’li yıllarda Moğol hükümeti tarafından kimlikleri verilmiş ve günümüze kadar izole bir şekilde yaşayışlarını sürdürmeye devam etmişlerdir.
Civarda yaşayan yerel Moğollara göre, Dukhaların soyları Uygurlara dayanmaktadır. Çin kaynaklarında ise, günümüzde Rusya sınırları içerisinde yaşayan Tuva Türkleriyle ilişkilendirildikleri görülmekte. Bazı Türk araştırmacılar da Dede Korkut Hikayeleri’nde geçen “Duha Koca Oğlu Deli Dumrul” adındaki Duha adı ile bu kadim kavim arasında bir ilişki olabileceğini belirtmekte. Çok açıktır ki gerek konuştukları dil bakımından gerekse yaşayış biçimleri bakımından Moğollardan oldukça farklılar. Fakat günümüzde modernleşmenin de etkisiyle, avlanma ve yerleşim alanları kısıtlanmış, küçük yaşlardaki çocukların eğitime tabi tutulup Moğol dili öğrenmesiyle eski dili bilenlerin sayısı da azalmıştır. Obanın büyüklerinin konuştukları dil ise Sayan dilleri grubunun, Tuva Türkçesinin bir ağızı olarak tanımlanabilir.
NOT: Türkî diller 6 büyük guruba ayrılabilir. Bunlar:
- Güney-batı Oğuz Türkçesi (Anadolu, Azeri, Asya ve Irak Türkmenleri)
- Çuvaş Türkçesi.
- Kuzey-doğu Türkçesi (Yakut)
- Orta-Asya Türkçesi (Altay, Tuva, Uygur / Doğu Türkistan)
- Güney-doğu Çağatay Türkçesi (Özbek, Kırgız, Kazak)
- Kuzey-batı Kıpçak Türkçesi (Tatar, Başkırt, Karakalpak, Nogay, Kumuk, KaraçayBalkar, Hazar ve Gagavuz)
Yaşam Tarzları
Tipik avcı-toplayıcı toplumların özelliklerinin birçoğuna sahip olan Dukhalar, avlanma alanlarının kısıtlanması sebebiyle, bu özelliklerini zamanla kaybetmeye başladılar. Taşımacılıkta; binek hayvan olarak kullandıkları, beslenmede; et süt ve peynirinden yararlandıkları Rengeyikleri hayatlarının önemli bir parçası. Öyle ki isimleri bu geyiklerle özdeşleşmiş olan Dukhalar, Rengeyiği Türkleri olarak da bilinmektedir.
Biriktirme ve depolama alışkanlıkları pek gelişmemiş olan Dukhalarda, topluluğun her bir ferdi üretimin bir parçasıdır. Genç erkekler yetişkinlerle birlikte avlanmakta, kadınlar ise evde çocuk bakımıyla, ev işleriyle ve rengeyiklerinin bakımıyla ilgilenmektedir. Her bir bireyin bu üretim sürecine dahil olması sebebiyle, yakaladıkları bir avı, av ekipmanlarını veyahut bu hayvanlardan edindikleri herhangi bir ürünü sahiplenmeleri söz konusu değildir.
Paylaşımın esas alındığı bu küçük toplulukta, yaz aylarında yakalanan avlar uzun süre muhafaza edilememesi sebebiyle paylaşılır, bir kısım da kışın tüketmek için kurutulup saklanır. Fakat ifade ettiğim üzere Dukhalar, avlanma alanlarının kısıtlanması sebebiyle bu alışkanlıklarını yavaş yavaş terk edip, Moğol hükümetinden aldıkları ekonomik destek ve ticari faaliyetlerle hayatlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar.
İlk anda avlanmaları yanlış olarak değerlendirilebilir fakat unutulmamalıdır ki ulaşılması zor dağlık bir bölgede yüzyıllardır izole bir şekilde hayatlarını sürdüren Dukhalar, hayatta kalmak amacıyla avlanmaktadırlar. Öyle ki, Dukhalar üzerine çalışmalar yapan antropologların gözlemlerine göre, avlanmayı temel yaşam biçimi olarak benimsemiş bu topluluğun doğanın bütün unsurlarına karşı büyük bir saygı gösterdikleri ve ihtiyaç dışı avlanma alışkınlığına sahip olmadıkları çok açıktır. Bu sebeple günümüzde keyfi olarak avlanan insanlarla kıyaslanmamalı ve bulundukları hayat şartlar içerisinde değerlendirilmelidirler.
Liderlik ve Yönetim
Avcı toplayıcı toplumlarda, liderlik ve yönetim önemli bir husustur. Her kültürün geçmişten getirdiği bazı karakteristik özellikleri olmasına karşın, birçoğunda topluluğu ilgilendiren kararlar kolektif bir şekilde alınır.
Dukhalarda da günlük hayat içerisinde, göç etme dönemleri ve avlanma dönemleri gibi topluluğun bütününü ilgilendiren kararlar, fikir birliğine dayalı olarak kolektif bir şekilde alınmakta. Kadın ve erkeklerin eşit söz sahibi olduğu bu karar alma süreçlerinde, topluluğun büyüklerinin, tecrübeleri ve bilgi birikimlerinden ötürü, daha fazla etkilerinin olduğu söylenebilir. Ayrıca bireylerin karar verilecek konu üzerindeki yetkinliği ve tecrübesi de göz önünde bulundurulur. Fakat kararlar en nihayetinde fikir birliğine varılarak alınır.
Buna ek olarak Dukha toplumdaki her bir birey kendi hayatına dair kararları kendisi verebilmektedir. Bu bilgiler ışığında, Dukha toplumu içerisinde belirli bir liderin veya idare şekillinin olmadığı söylenebilir. Öyle ki Dukhaların konuştuğu dilde “lider” veya “yöneten” kelimelerini tam anlamıyla karşılayan bir kelime yoktur. Ama tabii ki topluluğun büyükleri karar alma süreçlerinde, kendilerine duyulan saygı ve deneyimlerinden ötürü daha çok söz sahibidirler.
Dukhalar üzerine çalışmaları ile bilinen antropolog Selcen Küçüküstel’in, seyahati sırasında konuştuğu Tuul isimli ileri yaşlı bir erkeğin söylediği bu söz, sosyal hayat içerisinde bireylerin eşitliğini anlamak açısından oldukça önemlidir.
“Er kişinin de gatay kişinin de gız kişinin de deksi erhelık.”
(Bu toplulukta kız veya erkek bütün kişiler eşittir)
Günümüzde Dukhalar Ne Yapıyor?
Modernleşmenin ve endüstriyelleşmenin, sebep olduğu olumsuz etkilere rağmen Dukhalar, Sayan dağlarındaki Tayga ormanlarında izole bir şekilde hayatlarına devam ediyorlar. Sayıları 500’ü geçmeyen bu kadim topluluğu tanımak ve korumak, Atalarımızın yaşayışları hakkında fikir sahibi olmamız açısından önem arz ediyor. İnsanoğlunun hayat telaşı içerisinde düştüğü ve doğayı acımasızca tahrip ettiği bu dönemde, Rengeyiği Türkleri doğaya ve birbirlerine gösterdikleri saygı açısından çok kıymetli.
Son zamanlarda avlanma alanlarının kısıtlanması sebebiyle Rengeyiklerini, çoğunlukla taşıma ve süt peynir üretimi için kullanıyorlar. Artık civardaki diğer yerleşimlerle daha çok etkileşim halinde oldukları söylenebilir. Eskiye nazaran doğaya olan bağımlılıkları da buna paralel olarak azalıyor. Modern çağın gereği olarak, Dukhalar da diğer tüm toplumlar gibi teknolojiden faydalanıyor ve ticaret yapıyorlar.
Topluluk içerisinde Dukha dilini konuşanların sayısı çok az, çocuklar ve gençler eğitime tabi oldukları için Moğolca’yı ana dil olarak benimsiyor. Birçoğu zorunlu eğitim çağı olan ilk okulu tamamladıktan sonra Sayan dağlarına geri dönüyor ve hayatlarına burada devam ediyor. Genç kuşaklardaki bu değişim kaçınılmaz olarak Dukhaların bütününü etkiliyor.
Antropologlar, Dukhaların önümüzdeki birkaç yıl içerisinde avcı-toplayıcı kültürlerini tamamen terk edeceklerini öngörüyorlar. Moğolistan’ın Kuzeybatı Rusya sınırını kendisine yurt edinmiş Rengeyiği Türkleri, gerek sosyal hayat içerisinde sağladıkları kadın erkek eşitliğiyle, gerekse doğayla barışık yaşayış biçimleriyle, 21. Yüzyıl İnsanına örnek teşkil edecek Kadim bir Türk toplumu olarak tarih sahnesinde yerini alıyor. Bizlere ise onları koruyup, atalarımızdan bize kalan bu değerleri sahiplenip gereken önemi vermek düşüyor.
Kaynak: https://www.stratejikortak.com/2020/05/dukha-turkleri-harita-kokeni.html