Geçen hafta İzmir'de idim.
İzmir'e gidilir de Alsancak sahili boyunca Konak'a doğru yürünmez mi ?
Ve belki de yüzlerce defa durup seyrettiğim Gazeteci Hasan Tahsin'in heykelinin karşısındayım.. Her defasında böylesine vatanperver ve cesaret timsali bir insana,  daha muhteşem bir anıt ile yer verselerdi diye düşünüyorum.. Zira O, öyle bir heykelin duruşuna falan sığacak bir insan değil.. Milli Mücadelenin ilk ayağa kalkan cesaret timsali bir efsane..  

Heykelin tam altında iken,  "Hasan Tahsin adını, cesaret ve yiğitliğini gelecek nesile bir nebze daha taşımak için; araştırıp, özel bir yazı yazarsam; okuyucularım da bu vesileyle Onu bir kez daha anmış olurlar.. Belki peşinden bir fatiha okuyan olur ve benim de içim biraz daha rahat eder.." diye düşündüm.

Çok şeyler yazıldı hakkında.. Ancak toplumun çoğunluğunun, Onu sıradan bir gazeteci ve yaptığını da tesadüfi bir olay olarak bildiğini anlıyorum..Yani sadece bir heykelin seyrinde senede bir gün hatırlanıyor ve biraz da yüzeysel bakılıyor gibi.. Bu da toplumsal farkındalığın bazı detayları kaçırmasına neden oluyor.

Oysa İLK KURŞUN olayının tarihine baktığımızda görülüyor ki; 

1919 yılının 15 Mayıs sabahı..

Mustafa Kemal'in Samsun'a çıktığı 19 Mayıs'ın 4 gün öncesi..   
Evet, belki münferid bir olay; ancak Anadolu insanının emperyalist güçlere karşı ayaklanmasının ilk önemli adımlarından birisi.. Bunu hiç unutmamak gerek..  
.....

İlgili resimPeki kimdir Hasan Tahsin ?..
Üzeri örtülen yönleriyle bir de ona bakalım..  
1888'de Selanik’te dünyaya geldiği,
Asıl adının OSMAN NEVRES olduğu, 
Orada Fevziye Lisesi’ni bitirdiği, 
1904 Yılında Osmanlı Devletinin "Teşkilat-ı Mahsusa" adlı istihbarat teşkilatına kabul edildiği;
Bu dönemde yine Teşkilat-ı Mahsusa'ya çalışan Hasan Tahsin adlı bir başka kişinin kimlik bilgilerini kullanmaya başladığı,
1908'de II. Meşrutiyet’in ilanı üzerine İttihad ve Terakki Cemiyeti’ne girdiği ve Talat Paşa’nın sivil muhafızları arasına katıldığı tarihi kayıtlarda yer almıştır.  

Devlet sınavını kazanıp Paris’te Sourbonne Üniversitesi Siyasi İlimler Akademisi’ne kayıt yaptırarak siyasal bilimler öğrenimi de görmüş. Bu devrede, Trablusgarp’ı işgal eden İtalya’yı protesto amacıyla, öğrenci lideri Mısır'lı Şeyh Dayef ile beraber mitingler organize ederek, o isyanın seslerini yükseltmişler.

İstanbul’a döndükten sonra, Osmanlı Devleti aleyhine Balkanları karıştıran İngiliz gazeteci Buxton kardeşlerin bu faaliyetlerini önlemekle görevlendirilmiş.. Bükreş’te 15 Ekim 1914 günü, Romanya Kralı Carol'un cenaze töreninde Buxton kardeşlere  bir suikast düzenlemiş; ancak yakalanarak 10 yıla mahkum edilmiştir.. 2 yıl hapis yatmış ve Bükreş’in Osmanlı Devleti ve müttefiki Almanya tarafından alınmasından sonra salıverilmiştir. Vatana dönen Hasan Tahsin, verem tedavisi için İsviçre'ye gitmek zorunda da kalmıştır.   

Teşkilat-ı Mahsusa'nın verdiği bir görevle bu defa İzmir’e gelerek bu ile yerleşmişti..
Osmanlı Sulh ve Selamet Cemiyeti’nin sözcülüğünü yapan "Hukuk-u Beşer" (İnsan Hakları) Gazetesi’nin başyazarı oldu..   
İzmir'i Yunanlılara karşı savunmak amacıyla kurulan “Redd-i İlhak Heyeti Milliyesi” derneğine girdi..
.....

Gelelim o büyük tarihi olaya;
14 Mayıs 1919 gününü, 15 Mayıs 1919’a bağlayan gece çok sayıda İzmir’li, Maşatlık Meydanında toplanmıştı.. Yunan zırhlı gemilerinin İzmir Körfezi’nde beklemesi tüm İzmir halkını tedirgin ediyordu. Meydanda toplanan binlerce insana hitap eden isimlerden ikisi; dönemin belediye başkanı Hacı Hasan Paşa ve gazete köşe yazarı Hasan Tahsin’di..

Hasan Tahsin, etkili bir konuşma yaptı ve tarihe geçen o hitabını şöyle bağladı;
“Burayı Yunan’a vermeyeceğiz. Vermek isteyen kuvvetle paylaşacak kozumuz var!” 
İşte bu iki önemli şahsiyet, İzmir halkını direnişe ve başkaldırıya davet ediyorlardı..
O gece Hasan Tahsin önderliğinde hazırlanan direniş bildirilerinde, İzmir halkının düşmana karşı birlik olması, isyan etmesi ve kendini göstermesi isteniliyordu..

Yunan'ın işgalci ordusu İngilizlerden aldıkları cesaret ve destekle İzmir limanına gemilerini yığmıştı.. Sabah saat 9.00 civarında ise Pasaport Limanından piyade askerler kordon boyunca yürümeye başlar.. İzmir'de yerleşik rum vatandaşlar ise daha önceden hazırladıkları yunan bayraklarıyla gemilerden inen rum askerlerine tezahürat yapıyor, alkış tutuyorlardı. Yunan bayraklarıyla donatılmış olan Kordon boyunca bir kortej oluşturulmuş; Yunan Efzun Alayına eşlik eden bir bando takımı bile devreye sokulmuştu.. Önlerinde din adamı başpapaz Hristamos..
Rum kızları danslar ederek yürüyorlar, grup grup gelen Yunan askerlerinde de şımarıklığın, züppeliğin bini bir para..

Sabah saat 7.30 sularında Hasan Tahsin, Konak Meydanının Kordonboyu kısmında, bir kahvenin önünde bekliyordu.. Saat 09.00 gibi işgalci askerler ve onlara eşlik eden yerli rumların yürüyüş kolu tam da önlerine gelmişti.. Sahaya gittikçe gerginleşen gürültülü bir hava hakim olmaya başlamıştı.. Hasan Tahsin birden kalabalığı yararak ön taraflara geçti..

Ve gürleyen bir sesle bağırıyordu; 

"Olamaz, olamaz… !.. Böyle ellerini sallaya sallaya giremezler !!..”

Derken belindeki revolver silahını çekerek ateş etmeye başladı.
Ortalık birden karışmıştı..
Kaçmadı Hasan Tahsin..

O kargaşada istese çok kolay kaçabilirdi.

Ancak kaçmadı..

İlk atışlarında Basile Delaris ve Jorj Papakostos adlı iki rum askerini vurmuştu. Aniden başlayan bu saldırı ve kargaşa karşısında önce paniğe uğrayan Yunanlı askerler gerilediler. Kalabalığın arasından denize düşenler de görüldü. Fakat karşılarında ateş edenin yalnızca "bir kişi" olduğunu farkeden Yunan Efzun Alayı hemen karşı ateşe başladı. Silahlardaki kurşunları bitince de, Hasan Tahsin'i süngü darbeleriyle şehit ettiler. Hırslarını Hasan Tahsin’in vücudunu paramparça etmekle de alamadılar; sağa sola tüfekle, mitralyözle ateşe başladılar; hatta denizden Yunan torpidoları da ateşe katıldı.. Bu sırada sivil halk arasından çok sayıda can verenler oldu.
Olay bastırıldıktan sonra Hasan Tahsin'in naaşının, saat kulesinin altına atılmış olduğu da söylenmektedir.. Ki bu çok zoruna gidiyor insanın..

Yine Akif'in Çanakkale Şehitlerimiz için seslenişi geliyor aklıma;
"Vurulmuş tertemiz alnından uzanmış yatıyor,
  Bir hilal uğruna, Ya Rab! ne güneşler batıyor !.."

.....
Şehit edildiğinde 31 yaşında bir gençti O..
Kut-ül Amare'deki, Anafartalar, Sakarya ve Kahramanmaraş'taki, Gaziantep'teki yüzbinlercesi gibi tereddütsüz ölüme yürüyen vatan sevdalısı bir genç.. 
Cenazesinin ailesi tarafından Harmandalı’da bir çiftliğe gömülmüş olduğunu ve gıyabi mezarının İstanbul’da yapıldığını da öğreniyoruz.

Bu bilgileri aldığım muhtelif kaynaklarda bir rivayetten bahsedilmektedir ki, dikkat çekici gördüm ve kısaca onu da anlatayım; Çerkez Ethem, efeleri işgale karşı topladığı bir gün, Demirci Efe yerinden fırlayarak şunları söylemiştir; "Bir genç düşmana ilk kurşunu sıkmış, bundan sonrası da bize düşer !.."
.....

Hasan Tahsin olayının hemen peşinden İzmir ve Ege bölgesinden başlamak suretiyle özellikle Aydın, Denizli ve Balıkesir yörelerinde Anadolu insanının başkaldırısı şahlanmış, müteakiben de Kuvay-i Milliye güçlerinin mücadelesi dalga dalga yayılmıştır.. 

Güler yüzlü ve neşeli bir vatansever olarak anlatılıyor Hasan Tahsin;  yüreğinin sesini dinleyip tek başına da olsa koca bir rum alayına silah çekecek kadar cesur..  Mekanı Cennet, yolu hep aydınlık olsun..
.....
Anadolu'nun Hasan Tahsin'leri hep olmuştur, olacaktır da.. Adına "Derin Millet" dediğimiz o cesur yüreklerin vatan sevdası, ilelebed yaşayacaktır.
Yüzyıllar geçse, şehitlerin adları değişse, düşman kılıktan kılığa girse ne farkeder!.. O Derin Millet, Vatanını savunmak adına ilelebed hep hazır ve nazırdır. 
..... 


Yararlanılan Kaynaklar:
Türk Ansiklopedisi - “Hasan Tahsin” 
Ş. Süreyya Aydemir - Tek Adam 2. cilt 
www.akintarih.com  
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi
tr.wikipedia.org
Nurhan Taçalan - Ege’de Kurtuluş Savaşı Başlarken
Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Mehmetefendioğlu (APİKAM -tarafından düzenlenen 'İzmir'in İşgali ve Kuvay-i Milliye' konulu paneldeki konuşması-2009)

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Mehmet Özdemir 4 yıl önce

Çok güzel ve aydınlatıcı bir yazı. Böyle vatansever, kahraman ve onurlu insanları her fırsatta anmak gerekiyor. Rahmetle, saygıyla ve minnetle anıyoruz.