BURSA ARENA / Haber Merkezi
Akademisyen ve Yazar Prof. Dr. Tufan Gündüz, karda donarak ölenlerin, donduğunun farkında olmadan tatlı bir uyku haline girdiğini hatırlatarak, “Karda uyursanız öldüğünü fark etmezsiniz. Tarihi unutmak karda uyumak gibidir” dedi.
Türkiye’nin önemli düşünce ve bilim insanlarını Bursalılarla buluşturan Büyükşehir Belediyesi’nin Düşünce Akademisi, Prof. Dr. Tufan Gündüz’ün “Tarih Bizi Çağırıyor” semineriyle Tayyare Kültür Merkezi’nde başladı. Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tufan Gündüz, Bursalıların yoğun ilgi gösterdiği programda, Göktürklerden bugüne Türklerin tarih sahnesindeki konumunu anlatırken, toplumları ayakta tutan şeylerin moral değerler olduğunu vurguladı. Toplumların kendini mutlu etmek için her zaman pozitif noktalara bakmak istediğini hatırlatan Gündüz, “Genellikle büyük şahsiyetler, kahraman hükümdarlar ve büyük zaferler hatırlanır. ‘Bugünkü imkânlarınız ve donanımızla tarihin hangi döneminde olmak istersiniz?’ desem, büyük çoğunluk Kanuni dönemi, Yavuz dönemi veya İstanbul’un Fethi’nde bulunmak istiyorum.’ der. Bunlar zaten parlak dönemler. Neden bugünkü imkânlarla gideyim, Genç Osman’ın hayatını kurtarayım, diye kimsenin aklına gelmez? Çünkü toplumsal psikoloji böyledir. Yüksek moral veren yerde bulunmak isteriz. Buna tarihî derinlik diyoruz. Derinliği arttıkça moral değer artıyor.” dedi.
Siyaset yapılmaz, ibret alınır
Konuşmasında Bursa için de önemli bir parantez açan Prof. Dr. Gündüz, “Bursa’yı almak Osman Gazi için bir hayaldi. Elindeki sadece 3-5 kasabaydı ve Bursa ideal bir şehirdi. Osman Gazi’nin kızıl elmasıydı Bursa. Diğer önemi ise imparatorluğumuzun doğduğu şehirdir Bursa. Üzerinde ciddiyetle durmak gerektir ki İstanbul Türkçesine şekil veren şehirdir. Dil, kültür, sanat ve edebiyat başkentlerden çıkar. Millî Mücadele sırasına beklenmeyen şey Bursa’nın işgalidir. Bursa’nın işgali kimsenin aklına gelmez. Herkes şok oluyor; İstanbul ve Anadolu karışıyor. Böyle bir şey nasıl olabilir?! Hatta Meclis kürsüsüne siyah örtü atılıyor. Daha dramatik şeyler yaşanıyor. Yunan komutan Sofokles, Osman Gazi Türbesi’nde sandukaya ayağını koyup fotoğraf çektiriyor. Mehmet Âkif bunun üzerine Bülbül şiirini yazıyor. Eğer bu şiirin Bursa’nın işgali üzerine yazıldığını bilerek okursak; tokat gibi, yumruk gibi çarpar yüzümüze. Siz Ertuğrul Gazi’nin Türbesi’ni gördünüz mü? Panjurlarında hâlâ Yunan’ın kurşun delikleri var. Ne dediler; ‘Keşke Yunan kalsaydı dediler.’ Bu ayıp bize yeter, kimse kusura bakmasın. Hangi şart altında olursa olsun bazı şeyler söylenmez. Bursa’nın işgali siyasi mesele değildir, tarihî bir meseledir. Bunun üzerine siyaset yapılmaz, bundan sadece ibret alınır. Karda donarak ölen adamlar, donduğunun farkına varmazlar. Tatlı bir uyku hâline girerlermiş. Karda uyursanız öldüğünüzü fark edemezsiniz. Tarihi unutmak, karda uyumak gibidir.” diye konuştu.
Tarih bizi zorluyor
Sultanların her zaman yenilebileceğini ve devletlerin her zaman toprak kaybedebileceğini dile getiren Prof. Dr. Gündüz, asıl meselenin ordunun ve devlet adamlarının psikolojik direncinin kırılması olduğunu belirtti. Osmanlı’da 1677’ye kadar ‘Sultanımızın gözünün gördüğü ve atının toynağının değdiği her yer benimdir.’ anlayışı, 2. Viyana Kuşatması ve 16 yıllık savaşın sonunda ‘Nereyi tutabiliriz?’ anlayışına dönmüştür. Ordu, Fatih ordulardan, kaçan ordulara dönüşmüştür. İşte 3. Selim’in orduyu değiştirme gayreti, yenilgi zihniyetini değiştirme çabasıydı. Çünkü ordu daha giderken ‘Yenileceğiz!’ diye gidiyordu. Bu ne zamana kadar sürdü? Kurtuluş Savaşı’na kadar, Büyük Taarruza kadar. Elde avuçta ne kaldıysa, yeni bir hamle yapıp, galip geliyorsunuz. Artık bu ordunun yenilmeyeceğini göstermeye başlıyorsunuz. Savaşta amaç kazanmak değil, yenilmeyeceğini göstermektir. Sonra ne oldu, elinde hiçbir şey yokken 1974’te Kıbrıs’a çıkıyorsun. Yıllardır teröristleri durmadan tepeliyorsun. El-Bab’a, Afrin’e, Suriye’ye ordumuz elini kolunu sallaya sallaya gidiyor. Tarih bizi çağırıyor diyoruz ya, imparatorluğumuzun gölgesi o kadar koyu ki biz onun altında eziliyoruz. İmparatorluğumuzun gölgesi bizi eziyor. Büyük tarihin altında kalıyoruz bu yüzden, zaman zaman ülkemizin başarılarını görünce mutlu oluyoruz. Neden? Çünkü biz kabımıza artık sığmıyoruz. Türkiye artık kabına sığmıyor. Bu kadar görkemli bir tarihimiz var demek, hikâyeden ibaret değil. Bunun bir de sorumluluğu var. Biz Kafkaslara, Balkanlara, Orta Doğuya, İran’a, Yemen’e sırtımızı dönemeyiz. Çünkü tarih bizi zorluyor. Türkiye artık pek çok olaya müdahale edecek, pek çok olayı engelleyecek veya başlatacak konuma gelmiştir” dedi.