Batı Trakya Makalemize Türk Şairi Yunus Emre'den öğrendiğimiz "Her dem değişiriz, Bizden kim usanası" görüşü ve Mevlana'nın "Ne kadar söz varsa düne ait, dünle beraber gitti cancağızım, şimdi yeni şeyler söylemek lazım" sözünden hareketle, “Batı Trakya Türk Varlığı” hakkında yeni fikirler ortaya koymak istiyoruz.

30 Ocak 1923’te Türkiye ile Yunanistan arasında "Halkların Mübadelesi Sözleşmesi" imzalandı. Bu sözleşmeye istinaden Türkiye'deki 1 milyon 200 bin Rum Yunanistan’a, Yunanistan’daki 500 bin Türk de Türkiye'ye göç etmiştir.

Mübadil, muhacir diye adlandırılan, küçümsenen bu insanlar hakkında Mustafa Kemal Atatürk 1931’de şöyle demişti: "Muhacirler kaybedilmiş ülkelerimizin milli hatıralarıdırlar" Atatürk bu sözün gerekçesini, "Tarihin yazdığı savaşlarda en geriye kalanlar, yani düşmanla sonuna kadar dövüşenler, çekilen ordunun ricat hatlarını sağlamak için kendilerini vatanları için feda edenler ve düşman karşısında kaçmak, çekilmek nedir bilmeyenlerdir" şeklinde açıklamış idi.

Elbette Batı Trakya Türk Azınlığı Davası her Türk Vatandaşının da milli davasıdır. Ama Batı Trakya Davası için 1986’da "Batı Trakya Halkının Haklarının gasp edilmesinin önüne geçilmesini" ve "Türk'e Türk'ten Başkası Türkçe Öğretemez" inancıyla hareket eden, 29 Ocak 1989’da da "Biz Türk’üz Bizi Kimse Sindiremez" düşüncesiyle hareket eden Büyük Dava Adamı Dr. Sadık Ahmet'i bu vesileyle rahmetle anmalıyız.

Yıllar geçmesine rağmen Batı Trakya kimliğinin korunması, Müslüman Türk Azınlığın hak ve hukukunu koruyucu önlemlerin alınmasında kalıcı ve yenilikçi çözümler üretilememiştir. 29 Ocak olaylarında işyerleri tarümar edilen camları kırılan Müslüman Türk Azınlığına, davaları kazanmalarına rağmen tazminatları maalesef ödenmemiştir. Batı Trakya Türkleri hala baskı altında yaşamaya devam etmektedir.

Batı Trakya’da neden bir Türk zengin olamıyor, neden refah içinde yaşayamıyor? sorusunu kendimize sormamız gerekiyor. Bir zamanlar Milletvekili olan Galip Galib'in bile bir deniz yatının olmasını çekemeyenler tarafından yakılmasını nasıl izah edeceksiniz!

Ne Türkiye’den gönderilen öğretmen sayısı çoğaltılmış, ne de müftü sayısı on beşe çıkarılabilmiştir! Asimilasyon politikalarının devam ettiği Batı Trakya’da Müslüman Türk Azınlığı öz kültürünü, dinini, dilini, milli kimliğini korumalıdır. Diplomatik alanda, kamu diplomasisinde Batı Trakya Türkleri daha güçlü olmak zorundadır. Türkiye'ye duyulan güven ile ayakta durmaya çalışan Batı Trakya’da gençlerin eğitimine, soydaşlarımızın refah içerisinde yaşamasına vesile olacak çalışmalar yapılmalıdır.

60 bin kişinin vatandaşlıktan iskat edilen politikalara karşı mütekabiliyet esasına göre aynı politika uygulanmalı, 1913 Atina Antlaşması’na göre hareket edilmesinin de sağlanması gerekir.

2019’da Rodop'tan Kınal üyesi İlhan Ahmet, İskeçe'den Syrizalı Hüseyin Zeybek ve yine Kınal’dan Burhan Baran, Kur’an-ı Kerim’e el basıp yemin ederek milletvekili görevlerine başladılar. Ancak Batı Trakya’da en azından 4-5 milletvekili çıkarmak için stratejiler geliştirilmelidir. Çünkü Batı Trakya’da her zaman göze çarpan olay, “Türk Azınlık nasıl küçültülür ve imha edilir” şeklinde devam etmektedir. Bugüne kadar Batı Trakya’da doğru politikalar uygulanmış olunsaydı şu anda 150 bin olan Türk Azınlık en az 750 bin olabilirdi!..

Gümülcine'deki Celal Bayar Lisesi ve ek binasının tamiratı bile on beş yıl önce dile getirilmişken, çok yakın zamanda tamir edilebilmiştir. Özellikle yerel yönetimlerde Türk Azınlıktan kimselerin çalıştırılmaması, iş verilmemesinin önüne geçilmemiştir. Batı Trakya nüfusuna kayıtlı ama Türkiye’de yaşayan birçok kişinin Avrupa ülkelerine giriş izni verilmeyişini de neyle izah edeceksiniz?

Günümüzde Türkiye'nin büyük şehirlerinde Batı Trakya Davasında birlik içinde olan 18 adet Lozan Mübadilleri Derneklerinin ve birçok Batı Trakya Derneklerinin birlik ve dirlik için çalışmalarına da destek olmak, her Türk Vatandaşının görevidir.

Balkanlarda Toplumsal Barışa hizmet eden her hareketi desteklemek aynı zamanda bütün Doğu Avrupa'nın ve Balkan ülkelerinde yaşayan her insanın da uygulaması gereken ideali olmalıdır.

Sonuç olarak, Mustafa Kemal Atatürk'ün 1935’de TBMM’nde ifade ettiği "Dünya vatandaşları çekememezlik, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak biçimde eğitilmelidir" anlayışı ve görüşü Balkan ülkelerinin tamamında barış, istikrar, güvenlik ve demokrasi değerlerinin temelini oluşturmaktadır ve iyi bir strateji niteliğindedir. Etnik hareketlilik, dini ve medeniyet farklılıkları yerine barış ve istikrarı koruyucu temelinde insan sevgisine dayanan bir düzen oluşturmaktan geçer. İnsan Hakları çerçevesinde de Batı Trakya politikaları yeniden ele alınmalı ve bütün eksiklikler giderilmelidir. Duygusal ve heyecanlı sözlerle Batı Trakya Türkleri avutulmamalı, gerçeklerle yüzleşilmelidir. Uluslararası ortamlarda Batı Trakya Türklerinin hak ve hukuku anlatılmalı sosyal medyada çözümlerle ilgili ekip çalışmaları yapılmalıdır.

Saygılarımla..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Cengiz Bilgili 4 yıl önce

Milli meselelere bu derece akıcı ve milli bir duruş göstererek gece gündüz çalışma ve gayretlerinizi görmek bizleri gururlandırıyor. Allah sizin gibi milli hassasiyetleri olanların sayısını arttırsın.