30 Ağustos Zafer Bayramı..
 
30 Ağustos 1923 tarihi; Yunan askerlerinin Afyon üzerinden Polat’lıya, Fransız askerlerinin Gaziantep'e, Kahramanmaraş'a kadar geldiği bir dönemde Türk Milletinin yeniden toparlanarak ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün başkumandanlığında ayağa kalkarak; vatan, namus ve hürriyet adına birlik ve beraberlik içerisinde başlattıkları “Büyük Taarruz”un tarihidir..  
Bu ayağa kalkış günü ilk olarak  Afyonkarahisar, Denizli, Kahramanmaraş, Ankara ve İzmir bölgelerinde kutlanmış olsa da,  Resmî “Zafer Bayramı” ilân edilmesi, Atatürk’ün sağlığında yani 1935 yılının Mayıs ayında olmuştur.
 
Bu yıl da Zafer Bayramı, tüm yurtta törenlerle kutlandı;  Devlet erkânı ve vatandaşlar, Anıtkabir’i, diğer anıt ve şehitlikleri ziyaret edip, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve silâh arkadaşlarına şükranlarını sundular, dualarla andılar.. Devlet törenleriyle resmi geçitler ve kutlama şenlikleri yapıldı..
 
Bu bilgiler artık herkesçe malum bilgiler olsa da devamında şunu görmek önemli; Türk Milleti tarihinin her döneminde,  “bitti – dağıldı - çöktü” denildiği her defasında kendi küllerinden yeniden alevlenmeyi, ayağa kalkıp yeniden “devlet” olmayı daima başarmış bir Millettir. Bugün de böyledir, yarınlarda da böyle olacaktır. Bu noktada esas olanın o “bitti – dağıldı - çöktü”  sahnelerine fırsat vermemek; devleti daima ayakta ve diri tutmayı bilmekten geçer ki; bu da en önce devleti yönetenlerimizin asli görevlerindendir.
 
Özellikle gençlerimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın nedenleri ve sonuçlarına ilişkin yeterli anlayış ve bilinçte olmaları çok önemlidir. Ki Cumhuriyet gençlere emanet edilmiştir. 
“Zafer Bayramı”mız kutlu olsun !..
 
*****
 
Kurban Bayramı..
 
Bu yıl peşpeşe gelen bayramlarımızdan ikincisi ise “Kurban Bayramı” dır. Dinimizde tarif edilen hayvanları sadece Allah’a yaklaşmak ve O'nun rızasını kazanmak için ibadet maksadıyla her yıl kurban etmekteyiz. Kökü Hz İbrahim ve Hz İsmail arasında gerçekleşen “kurban kıssası”ndan gelmiş olsa da, ilk olarak Hz Adem’in oğulları arasında başlayan ve insanlık tarihi gelişiminde devam eden bir ibadetimizdir.
 
Benim anladığıma göre, “Kurbanlık hayvan” bir simgedir. Allah ile kul arasına giren ve kul’un Allah’a karşı samimiyetini aksi yönde etkileyen; para, mal, mülk, mevki, şöhret gibi dünyalık değerleri temsil eden bir simge..
Burada da esas olan Allah ile aramıza giren, O’na samimiyet ve muhabbetimize engel teşkil eden her şeyi gözden çıkarmak ve kurban edebilmektir.
 
Bu noktada Kur-an’ı incelediğimde Hac suresindeki 37. ayette Allah şöyle buyuruyor; “Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşacak değildir. Fakat sizin takvanız (sorumluluk bilinciniz) O’na ulaşacaktır..”
 
Bazen de kendi kendime, bu bayramlarımızın öncelikleri çocuklarımız, fakirlerimiz, düşkünlerimiz, hastalarımız ve sahipsizlerimiz olmalıdır diyorum.. Aslına bakarsanız ki kökünden bayramın amacı da böyledir. Bir başlıkta okumuştum çok hoşuma gitti; “bayramlar sevindiğin kadar değil sevindirdiğin kadar bayramdır” diye..
Keşke bu bayramlarımızda, o hep kendimize ve nefsi tatminlerimize kullandığımız paralarımızı, mallarımızı, mevki ve şöhretlerimizi ihtiyacı olan birilerinin yüzlerinin gülebilmesi için kurban edebilmeyi düşünebilsek.. Ve o bayram günlerinden sonra da bu paylaşmayı sürdürebilsek.. Bayramlar işte o zaman gerçek amacına uygun bayramlar olacak; Kur-an’da bahsedilen “takva” kelimesi de, bu yollardan Allah ile muhabbete vesile olacak biçimdeki anlamlarına ulaşabilecektir.
 
Fakirleri, sahipsizleri, düşkünleri, hastaları, çocukları, yaşlıları ve muhtaçları başta olmak üzere; hep birlikte elele, gönül gönüle, sağlık, neş’e, barış, birlik ve beraberlik içerisinde nice "Kurban Bayramları"na ulaşabilmemiz dileğiyle..
 
*****
 
Dünya Barış Günü..
 
Tarih 1 Eylül 1939.. Naziler Polonya’yı işgal etmişler ve bu gelişme  2. Dünya Savaşı’nın başlama sebeplerinden birisi olmuştur. Sonuçlarında insanlığın görebildiği en kanlı savaşlardan birisi meydana gelmiştir. İşte bu nedenle Birleşmiş Milletler Teşkilatı tarafından 1 Eylül her yıl kutlanmak üzere “Dünya Barış Günü” olarak ilan edilmiştir.
 
Ancak bu tarih sadece Türkiye ve KKTC tarafından kutlanmaya başlanılmıştır. Oysa bu kutlamalar Birleşmiş Milletlerin diğer ülkeleri tarafından 21 Eylül tarihinde yapılmaktadır. Neden mi ?
2. Dünya Savaşı’nın başlama tarih olan 1 Eylül tarihi,  Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin ve Varşova Paktı’nın dağılması üzerine Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 30 Kasım 1981 tarihindeki 57. birleşiminde, “Genel Kurul’un açılış günü” olan her Eylül’ün üçüncü salı gününün “Uluslararası Barış Günü” ilan edilmesiyle değiştirilmiştir.
 
Her ne kadar ülkemizin hızlı ve değişken gündemin öyle çok yer almasa da “1 Eylül Dünya Barış Günü” olarak kutlanmalıdır düşüncesindeyim.. Zira o Birleşmiş Milletler’in dünya barışına zerre kadar faydası olmadığı gibi, bilakis dünya Milletlerinin (bizzat bu birlikteki bir kısım ülkelerin kanlı komplolarıyla) birbirine düşürüldüklerini, dünyada barış ve huzurun bir türlü tesis edilemediğini görmekteyiz..
 
O Birleşmiş Milletler dediğimiz birliğin bir kısım büyük üyeleri tarafından Ortadoğu’da oynanan kanlı oyunlar ortada; keza Filistin’de, Arakan’da, Kırım’da ve benzeri yerlerde oynanan emperyalist oyunlar ve sonuçlarında insan kanları ortada.. Bu noktada çok söze de gerek yok gibi..
İşte bu samimiyetsizlik ve iki yüzlülük nedeniyle bana göre “Dünya Barış Günü” ülkemiz ve KKTC’de olduğu gibi “1 Eylül” günüdür.
 
Tüm insanlığın huzur, barış ve kardeşlik içerisinde yaşamalarının idraki ve tecellisi anlamında (tarihi ne olursa olsun)  “Dünya Barış Günü” kutlu olsun..
 
Sağlıcakla kalın..
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.