Yaklaşık dört yıl once bir makale yazmıştım..
Adı da “Filler de doymuyor develer de..” idi..
Şimdi geriye bakıyorum da dört yıl önce ortadoğuya bakışımız aynı kalmış ve gelişen olaylardaki vehamet de işaret ettiğimiz gibi gelişmiş ve gittikçe büyümüş..
Halen emekli ve o devrede NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri Komutanı görevindeki Oramiral James Stavridis; “Nato’nun, Libya’da izlediği adımları Suriye için de takip ettiği, Libya’da attığı adımların aynısını Suriye için de atmaya hazır olduğu” nu açıklamıştı..
Oramiral Stavridis Pentagon’un resmi sayfasında özetle;
“NATO’nun Suriye’ye askeri müdahale etmek için Güvenlik Konseyinin kararıyla birlikte bölgesel ittifak ve NATO üyesi 28 ülkenin onayının da gerektiğini, şu anda Türkiye’nin Suriye sınırını korumaya odaklandıklarını ve o bölgeye bunun için Patriot füzelerini yerleştirdiklerini, zorunlu halde Libya’da olduğu gibi Suriye’ye de müdahaleye hazır olduklarını belirterek; bu bölgede durumun her gün daha da kötüye gittiğini ve bu savaşın sonunu görmediklerini..” de beyan etmişti..
O zaman ben de anılan makalemde “Tüm bunlara rağmen Amerikalı komutan, savaşın sonunu göremediklerini de itiraf etti. Bu noktanın analizi yapılırsa; Suriye’ye müdahalenin başlamasıyla ilk beklenen Rusya ve İran’ın sıcak yaklaşımı noktasıdır ki, anladığımız kadarıyla Nato’yu ürküten öyle Suriye Devleti ve Esad güçleri falan değil, savaşın olası görülen boyutlarını kestirememek gibi tereddütler olsa gerek.. Çünkü Suriye, bu yönüyle öyle kolay yutulur bir lokma değil ve farklı bir ülke.. Ne Angola’ya benziyor, ne Somali’ye, ne de Libya ve Irak’a..” demiştim..
Şimdi geriye bakıyoruz;
Tahminim gibi Rusya atağa kalkmış, İran kısmen savaşa gönderdiği muhafız alayının ötesinde ordu ağırlığını bölgeye yöneltmeye başlamış, Türk Askeri Kıbrıs Harekatından bu yana ilk kez olmak üzere Fırat Kalkanı Harekatıyla fiziken bölgeye girmiş; tüm bunların ötesinde Kazakistan, Azerbaycan ve Çin gibi devletler de ara ara açıklamalarla Amerika ve Nato için ümit alanını daraltmaya başlamışlar; Türkiye, Rusya ve İran’a bu aşamada en azından moral desteğine geçmişlerdir.
Evet, bu geçen dört yılda Amerikan askerleri bir türlü çıkamadılar sahneye..
Çoğu bizim İncirlik Üssünde beyzadeler gibi besleniyorlar..
Yine geçen haftalarda Irak’ın El-Bağdadi şehrindeki Ayn-el Esed üssüne 4 bin amerikan askeri daha naklettiler.. Onlar da Nato’nun mali bütçesinden beslenecekler tabii ki.. Kıyak iş vesselam..
Peki nereye kadar mı ?
Sanırım Türkiye PYD’ye karşı daha güçlü, daha yok edici bir “balyoz” vuruşlarına girer ve Amerika’nın PYD’den ümidi kesilirse, belki o zaman.. Fakat ben yine de zannetmiyorum.. Niye derseniz, Amerika müttefik haldeki Türk ve Rus askeriyle birebir vuruşmayı göze alamaz; Amerikan kamuoyu da Afgan rezilliğinden sonra sanırım bu defa ayağa kalkar ve bu yönden amerikan askerlerinin kendi içinde birliğinin sağlanamaması riski dahi olasıdır.. Herşeyin ötesinde böyle bir fiziki savaşa Nato’nun bağlayıcı kural ve şartları da engel olur zaten..
DAEŞ ve PYD’nin tamamen yok edilme riski öne çıkarsa, bu sefer İngiltere, İsrail, Amerika, Almanya, Rusya, Türkiye ve İran başta olmak üzere, kurulacak çözüm masası nedeniyle görüntü yapsınlar diye çıkacaklardır ortaya.. Sanki o zamana kadar bölgede beslenir, yatarlar bu coniler..
Libya bugün ırk ve mezheplere dayanan 3 ayrı bölgeye ayrıştırılıyor, yani çatır çatır bölünüyor..
Stavridis’in söylediği gibi aynı adımlar Suriye’de de atılacak gibi görünüyordu..
Taa ki Rusya ve İran’ın fiziken öne çıkmalarına ve bölgedeki bu kıpırdanış karşısında Türkiye’nin de Fırat Kalkanı Harekatı’nı başlatana kadar.. Libya’daki adımları Ortadoğu’da atmadılar değil, bu defa atamadılar.. Her ne kadar Suriye konusunda Amerika ve Rusya arasında bir yazılı anlaşma olsa da, gelişen olaylarda İran ve hatta Çin’in bile bölgeye dahil olmasıyla, bu savaşın boyutlarının nereye varacağı kestirilemez durumda gerçekten.
Bu arada başkanlık seçimleri ve Obama’nın görev sonu da gelip, Amerikan sistemi birkaç aydır rölantiye girince; dış politikadaki atakları da iyice ağırlaştı.. Sadece DAEŞ’e örtülü ve PYD’ye de açıktan olan desteklerini / silah ve techizat satışlarını sürdürmede kaldılar.. PYD’nin batıya doğru yönelişine de Türkiye fiilen fırsat vermemişti. Amerika için terör örgütlerinin geri planında kalıp, post-modern tekniklerle atılan adımların bir yere kadar gidip tıkanacağı kesindi.. Zira elin yatağına üstelik elin pijamasıyla girersen olacağı budur.. Sırtın açıkta kalacaktır kesin, ya da en azından karnın ağrıyacaktır..
Bölgede ismi neredeyse hiç de anılmayan ve arada bir görüntü olsun diye DAEŞ’e bir iki uçakla sortiler yaptığı haberleri üfürülen İngiltere’nin; ayrıca bir türlü mertçe ayağa kalkamayan Amerika’nın ve ortalığı sessizce seyrettiği görüntüsü veren asıl aşçıbaşı İsrail’in; yani topyekün işbirlikteki güçleriyle B.O.P patronlarının; bölgede DAEŞ + PKK/PYD + FETÖ üzerinden kurguladıkları bu savaş oyunu artık iyice sıkışmış durumdadır.
Ancak çoğu zaman olağanüstü atakların da bu tür sıkışma noktalarından itibaren başlayabileceği de dikkatten kaçırılmamalıdır. Bakalım bu hassas aşamada hangi ipin üzerine çıkacaklar..
Bence bu oyunda bir açılım sağlamanın tek yolu, NATO adıyla ve maskesiyle kurulacak “Çözüm Masaları” aşamasını başlatmaktır.. Bu arada birisi geliyor aklıma; Çanakkale’de Türk Milletinden tokatı yeyince, soluğu anlaşma masalarında alan ve savaş alanında ulaşamadığı çok şeye o masalarda ulaşan W. Churchill..
O da Kut-Ül Amare’den Çanakkale’ye kadar ne sıkışmalar, ne sıkışmalar.. Kırk takla atmıştı kendi meclisinde, düştüğü rezilliklere mantık uydurmak için.. Hatta “Anlamıyor musunuz, biz Çanakkale'de Türk'lerle değil, Tanrı ile harp ettik ! Tabii ki yenildik...” gibi sıradışı savunmalara sığınmıştı..
Şimdi de sıra torunlarında..
Dilerim ki kimyasal silahlar kullanılmaz, Nato patroit füzeleri terörist gruplara verilmez ve bu savaş da bundan daha öteye gitmez.. Yine dilerim ki toprakları dağılmamış, demokrasinin seçimlerle geldiği, huzura kavuşmuş bir Irak ve Suriye çıkar karşımıza..
Aksi halde yine üzülerek söylüyorum ki;
“Bu emperyalist iki yüzlü filler de doymak bilmiyor, develer de..
Yine canhıraş ezilen hep çimenler oluyor bu sahnelerde..”
..::bu düzen böyle mi gidecek.. PİRELER FİLLERİ YUTACAK..karışık bir iş vesselam..İPE SAPA GELMEZ KELAM.." KIBRIS ...KKTC...SORUNU DA AYNI SORUNLARIN BİR PARÇASI DEĞİL Mİ ? " ben ve arkadaşlarım niçin savaştık..benim kahraman arkadaşlarım niçin şehit oldu..ben ve benim gibi onlarca "gazi" niçin varlar ?.. ...::: KIBRIS GAZİSİ :::...