Tüm televizyonlarımız bu haber için ayaklandılar;
“Avrupa parlamentosu yaptığı oylamada Avrupa Birliği-Türkiye müzakerelerinin askıya alınmasına karar verdi.. 638 Avrupalı Parlamenterin katıldığı oylamada 477'si bu yönde oy kullandılar.."
Şaşırmadım doğrusu, hatta bekliyordum da..
Avrupa Parlamentosunun süregelen endişelerinden kurtulmak için böyle bir karara varması, belki de öncelikle kendilerine bir canlılık kazandırır. Zira bu parlamento artık kafasını bir türlü kaldıramıyordu; bir derlenmeye ve toplu ivmeye ihtiyacı vardı.. Yine bu tekdüze gidişatlarına Türkiye’yi konu ederek yaklaştılar.. Bir de İngiliz Lobisine bir vuruş görüntüsü vermeliydiler..
Burada hemen söylemek istiyorum ki; ilgilenenler hatırlayacaktır ve biz de önemli bir haber olarak yayınlamıştık; 23 Haziran 2016 tarihinde İngiltere ve Cebelitarık'ta yapılan oylamada İngiliz vatandaşların yüzde 51'i AB'den ayrılma yönünde oy kullanmıştı. Başbakan Theresa May, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile yaptığı görüşme sonrasında Brexit müzakerelerinin hemen başlayabileceğini söylemişti.. Hatırladınız değil mi.. İngiliz devleti geleceği iyi kokluyordu.. Ve bu kararı aldı..
İşte Avrupa Birliğinin kafasına kaynar sular gibi dökülen ve başını yere eğip kara kara düşündüren asıl bomba olay bu idi.. İngiltere 2019 yılına kadar belirlenen bir takvim sürecinde Avrupa Birliği’nden ayrılıyordu. Yetim mi desem, öksüz mü desem hangi olsa yakışır; başlarını eğdiler o Avrupalı parlamanterler.. İşte bu olay Avrupa'nın geleceğine bakışlarını olduğu gibi çökertmişti..
Bu ayrılış kararı karşısında Avrupa Birliği Parlamenterleri ister istemez geleceklerini sorgulamaya başlamışlar; birliğin dağılacağına, yani ekonomik, siyasi ve sosyal yönden nasıl bir parçalanmaya gideceklerine yönelik endişeleri artık paranoyak korkulara dönüşmüştü.. Örneğin Alman Devleti ve Merkel, Bavyera Eyaleti başta olmak üzere en az üçe dörde yani kanton devletçiklere bölünmenin sancılarında sürekli kıvranmıyor mu ? Diğerleri de neredeyse farklı değil.. Ki bu eyalet sistemlerinin devletlere neden dayatıldığı çok fazlaca derin bir konu ve gerçekten müstakil incelemeye değer..
İşte böyle bir süreçteki psikolojik çöküntülerine çare umarcasına Türkiye hakkında bu müzakereleri askıya alma yoluna girdiler..
Vay babam vay !..
Hani bir laf vardır “sen kendi derdine yan kardeşim !..” diye..
Zaten parçalanmanın arefesindesin Avrupa; Türkiye ile müzakere etsen ne olur, etmesen ne olur ?.. Neredeyse yarım yüzyıldır bu Milleti ve Devleti oyalayıp, avutup, her fırsatta zayıf düşmesi ve bölünmesi için her sokuşturmayı yapanlar biraz da sizler değil misiniz ?..
AB Bakanımız Ömer Çelik veryansın ediyor; figanın bini bir para..
Raporun objektif olmadığı, bağlayıcılık niteliği bulunmadığı, 1915 olaylarının 100. yılıyla ilgili gündeme getirildiği ve 15 Nisan kararlarına atıfla tarihi çarpıttığı.. falan filan..
Boş ver Sayın Bakan, yorma kendini..
Bence söyleyeceğiniz tek bir cümle vardı ; “başınız pınar ayaklarınız göl olsun, siz kendi birlik sorunlarınıza yanın ey Avrupa !..”
Üzülmeye değmez; ipek gömlekleri, pahalı gravatları takınca kendilerini siyasi şövalye zanneden bu iki yüzlülere.. Değmez billahi..
Bu arada Avrupa Parlamentosunun bu kararı en çok kimin işine yaradı diye sorduğumda merhum Mahir Kaynak Hocanın kuramı geldi yine aklıma..
"Olayın sonuçları en çok kimin işine yaradı ?.."
Tabii ki en başta İngiltere’nin..
Evet, yanlış duymadınız..
İngiltere'nin..
Varlığını piyasaya aksettirmeden Türkiye’nin boynunu sürekli tutan ve aldığı her nefesi izleyen / sayan İngiltere’nin..
Avrupa Parlamentosundaki vekiller, Türkiye'ye vurarak İngiliz lobisine karşı duruş sergilediklerini zannetsinler; ancak bu üç buutlu oylama operasyonunda kimin eli kimin ensesini parlattı orası tartışılır..
Britanya Krallığı, 2019 yılına kadar Avrupa Birliğinden ayrılma sürecini dolu dolu işleyecek sanıyorum.
Türkiye - AB müzakerelerinin askıya alınması kararı, İngiltere’nin bu birlikten ayrılma takvimi salatasında, iyi bir çeşni oldu doğrusu.. İngiltere’nin elini kolaylaştırdı.. Ne de olsa bizi de kraliyet ailesinin bir uslu çocuğu gibi görmüyorlar mı ?
"Gel çocuğum gel, yanımda ol, ben seni daha iyi okşarım.." gibi bir cümleden başlayıp yanık bir türkü yazsam; olur mu, olur..
Bu yönden bakıldığında da Avrupa Parlamentosunda ağırlığını sürdüren İngiliz lobisi iyi çalışmış doğrusu.. Başka yönden kim ne yazarsa yazsın.. Parlamentonun derin boyutlarını düşündüğümüzde, alınan bu karar İngiliz Lobisinin bir başarı sonucu gibi görünmektedir. Ateşeler öyle yutkunup durmasınlar bu gerçek karşısında..
Tabii ki ucu yine bize dokunacak; hangi boyutlarda, konularda ve nereye kadar dokunur bu defa, onu da yakın zaman içerisinde göreceğiz.. İngiliz bu, işi gücü üç buutlu senaryolarda emperyal kazanımlar.. Ve yine farklı açılardan izlemeyi sürdürelim..
Şimdilik sağlıcakla kalın..
twit paylaşımdan ulaştım. olaya ben böyle bakmamıştım. teşekkürler