Yıl 1877 ..
Erzurum’un üzerine de çöreklenmişti O koca devletin uğradığı hain rüzgarlar.
1877 – 1878 Osmanlı – Rus Harbinin getirdiği kargaşa ve yokluk günleri..
8 Kasımı 9 Kasıma bağlayan puslu bir gece..
Osmanlı’nın savaş sıkıntılarını fırsat bilen ermeni çeteleri Aziziye Tabyasına bir gece baskını düzenlemiş; gecenin yarısı uykuda olan Türk askerlerini haince katletmişler..
Böylece peşlerinden gelen rus askerleri de bir direnişle karşılaşmadan kolayca Tabya’ya girip yerleşmişler.
Baskından yaralı olarak kurtulan bir Mehmetçiğimiz bu hazin olayı şehir halkına ulaştırmayı başarır.. Sabah ezanlarıyla birlikte Erzurum’un tüm minarelerinden “Moskof Aziziye Tabyasını ele geçirdi” şeklinde halk direnişe çağrılır.. Ve tüm Erzurum halkı o erken saatlerde sokağa dökülür..
Tabancası, av tüfeği gibi silahları olanlar silahlarını alır, olmayanlar da ellerine ne geçtiyse,
Sopa, balta, kürek, taş, yani Allah ne verdiyse ..
Düşerler yola ve Tabya’nın bulunduğu bölgeye doğru koşturmaya başlarlar..
Kimse düşünmez Tabya’daki ağır silahlarla donatılmış düşmanın ne güçte olduğunu..
Kimse düşünmez aslında ölüme koştuğunu..
Herkes hedefe kilitlenmiş, kurulmuş robotlar gibi kaskatı..
Ve düşündükleri tek şey düşmanı vatan toprağından atmaktı..
*****
Birisi var o dadaşların arasında, erkekçe, yiğitçe dikmiş başını
Elinde silahı koşturuyor;
NENE HATUN..
Henüz 20 yaşında bir genç gelin..
Ağbisi Hasan daha bir gün önce cepheden dönmüş, derin yaraları nedeniyle birkaç saat önce kollarında şehit olmuş..
Nene Hatun önce 3 aylık bebeğini emzirmiş,
“Seni bana Allah’ım verdi, ben de Ona emanet ediyorum” diye kulağına seslenmiş,
Onu beşiğine yatırıp, diğer küçük çocuğunu da başına bırakmış..
Şehit ağbeyinin silahına sarılıp, dikmiş başını göklere..;
Artık azametli bir kartal gibi..
Hedef Aziziye Tabyası,
Hedef "ya vatan !.. ya da ölüm !.." olmuş..
Adı destanlaşıp tarihe yazıldı Nene Hatun’un..
Düşman milislere karşı kahramanca savaşmış; Onlar Aziziye Tabyasından atılırken Türk Kadını'nın vatanı ve namusu için ne yiğitlikler yapabileceğini ortaya koymuştu.
*****
Bu yazıyı yazarken Nene Hatun’un beşiğine bıraktığı 3 aylık kız bebeği ve diğer küçük oğlu geldi aklıma.. Sadece Allah’a emanet ve yalnızdılar orada..
Hani “Anne” deriz ya öyle kolayca dört harfi kullanarak..
İşte O da bir “Anne” idi herşeyden önce..
Ancak sabi - sübyan bebelerini evde yalnız bırakıp vatan savunmasına koşacak,
Ölüme yürüyecek kadar da koca yürekli bir sivil askerdi..
Şimdi, o beş harfte kolayca söylediğimiz “Vatan” kelimesini düşünelim biraz da..
O Nene Hatun’un; 20 yaşında bir küçük annenin, çocuklarını yalnız bırakarak savunmasına koştuğu O “Vatan” kelimesini..
Ve siz hiç böylesine yüceleşen bir anlamdan düşündünüz mü ?..
*****
Sevgili NENE HATUN..
Şimdi o canın pahasına,
bebeklerin pahasına savunduğun
Aziziye Tabyasında yatıyorsun,
Aslında bu Milletin gönlünde yaşıyorsun..
Ruhun şad, yolun aydınlık, mekanın Cennet,
Ve bir de; “Anneler Günün” kutlu olsun..
*****
Sizleri de unutmadım;
Melek Raşit Hanım,
Fatma Seher (Karafatma),
Şerife Bacı,
Nezahat Onbaşı,
Gördesli Makbule,
Onbaşı Halide Edip,
Melek Reşit,
Kamacı Fatma,
Veli Onbaşı Kızı Ayşe,
Yörük Ali Efe Kuvvasından Emir Ayşe,
Besim Kızı Şükriye,
Tayyar Rahmiye,
Hacı Osman Kızı Fatma,
Nafize Kadın,
Musa Kızı Fatma,
Tarsuslu Adile Hala,
Satı Çırpan,
Onbaşı Kara Fatma,
Binbaşı Ayşe Hatun,
Molla İbrahim Kızı Fatma,
Kılavuz Hatice,
Trakyalı Havva ve Annesi Zehra Hanım,
Süreyya Sülün Hanım,
Halime Çavuş,
Sultan Hanım,
Yörük Emine,
Antepli Yirik Fatma,
Ali Kızı Alime,
Domaniçli Habibe,
Zeynep Onbaşı,
Çavuş Penbe,
Senem Ayşe Hatun,
Molla Hasan kızı Fatma,
Faika Hakkı.../...
Ve bu vatanı bizlere armağan eden; (isimleri kayıtlara geçilememiş) diğer binlerce yiğit kadınlarımız, analarımız;
Sizlerin de ruhunuz şad, yolunuz aydınlık, mekanınız Cennet,
Ve bir de; “Anneler Gününüz” kutlu olsun..
TÜM ANNELERİMİZİN "ANNELER GÜNÜ"NÜ (her yılın 365 günüyle) KUTLUYORUM..
Mekanları cennet olsun. Sizden de Allah razı olsun.