Aydın insan demek, yaşadığı çağın sorumluluğunu duyan, taşıyan ve çözüm üreten kişi demektir. Türkiye'mizi geliştirecek, değişime, yeniliklere ayak uyduracak, milletimize önderlik edecek aydın insanlara ihtiyaç vardır. Tembelleşmiş, tekelleşmiş, bencilleşmiş, hayal dünyasında yaşayan kurumların, siyasi yapıların içinde, meşhur samimi ve dürüst insanların gölgesinde yaşayanlar; güvenilir doğruluk limanında akıl ve bilim yolundan hareket etmedikleri gibi, fikri hür vicdanı hür olarak da hareket edememektedir. Değerli fikirler üretememekte emrivaki yaptırımlarla boş zaman geçirmektedir..
Halbuki Başkent'imiz Ankara, ülkemizin genelinde yaşayan toplumun, halkın en son ümidi, tutunacağı dalı ve sığınacağı en son kalesidir ve bütün vatandaşlarımızın ortak aklını ve moral değerlerinin tümünü ifade eder.. Bu bakımdan da Başkent Ankara'mızın Cumhuriyet Türkiye’sinde stratejik, sosyal, kültürel, iktisadi bir ağırlığı vardır. Başkent olma özelliği ile Ankara, her alanda yepyeni projelere imza da atmak zorundadır.
Zafer, sadece savaşlarda kazanılan bir değer değildir. Türk Milleti'nin Önderi Mustafa Kemal Atatürk'ün belirttiği gibi, "Zafer, bir fikrin hizmeti oranında değer ifade eder.Bir fikrin üretimine dayanmayan bir zafer yaşayamaz. O, boş bir gayrettir.."
Günümüzde fikir, görüş, proje, düşünce üreten önder ve liderlere Başkent Ankara’da daha fazla ihtiyaç vardır. Artık hattı ve sathı müdafaa gibi, en doğru fikirleri üreten "aklı müdafaa" da vardır.
Türk Milleti olarak, Cumhuriyeti, Hak ve Adaleti, Eşitliği koruma ve kollama da ayrım yapılmaksızın birlikte olmalıyız. Her konuda ideolojik ayrışma, kutuplaşma ve tekelleşmeye İzin vermemeliyiz. Dünyaya ve kendi dünyamıza Türk Töresini yücelten “insan sevgisiyle" bakmalıyız. Gerekirse Yesevilik - Ahilik - Bektaşilik Felsefesi ile Gandhi felsefesini birleştirerek dünyaya örnek insanlar yetiştirmeliyiz. Çünkü Gandhi Felsefesinde, "Bugün en güzel gün, korku en büyük engel, vazgeçmek en büyük yanlış, bencillik bütün kötülüklerin temeli, ümitsizlik en büyük çöküş, başkalarına faydalı olmak en mutlu şey, yalancı en tehlikeli kişi, bağışlama en güzel hediye, iç huzur en güçlü duygu ve sevmek de her kötülüğü yenen güzel bir davranıştır." Şeklinde özgün yapımıza uyan görüşler de mevcuttur.
Devlet ile Milletimiz arasında güven- itimat- çalışma grupları oluşturmalı, mutlu ve samimi, iyi ahlaklı, akıllı ve ufku geniş okuyan ve düşünen insanlarla güçlü millet güçlü devlet yapısını kurmalıyız.
Artık tasarım- beceri ve mesleki atölyeler kurarak, uygulamalı eğitim yaparak, mesleki eğitimde yenileşmeye gidilme zamanı çoktan gelmiştir. Şimdiye kadar çıkarılmamış olan Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkartılmalı, Başöğretmen sıfatlı sertifika alacak öğretmenler iyi bir eğitimden geçirilmelidir. Kültür yozlaşmasına uğrayan Türk gençlerine bir milyon mısra ile anlatılmış dünyanın en büyük destanı Manas Destanında anlatılmak istenen
"Özgürlük Mücadelesi ve Bağımsız Devlet Olma Ülküsü" gibi diğer destan ve edebi yazılarda, yazıtlarda, kültür değerlerimizde, Atatürk'ün yazdığı Nutuk’ta belirtilen değerler ve evrensel değerler, kazanımlar uygulamalı olarak öğretilmeli, yeni kuşaklar bilinçlendirilmelidir.
Kültür ve Turizmi birbirinden ayırmadan sadece "Güvenli Turizm Sertifikası Belgeleriyle" değil, güvenilir kültür belgeleriyle de donatarak kültür turizminin geliştirilmesini sağlamak gerekir. Özellikle milli teknoloji de stratejik kazanımları öngören planlı programlı projeler üretmek için de liyakatli insanlarımızın iş başına getirilmesi zorunludur.
Ülkemizin ve vatandaşlarımızın güvenliği her şeyin üstünde tutulmalıdır. Ticarette ise, Uygunluk Değerlendirme Sertifikası ile küresel ticaretin anahtarı olma hüviyetini kazananların ülke ekonomisine daha fazla katkıda bulunacaklarını da hesaba katmak ve bu tür firmalara öncelik verilmesini sağlamak gerekir.
Günümüzde Beyin göçünü önleyici tedbirlerin acilen alınması zorunludur.
Özellikle her bölgede Siber Güvenlik Akademileri oluşturulmalı, yazılımda gençlerimiz Hindistan, Japonya ve Güney Kore seviyelerine yükseltilmeli, turizm gelirleri mevcut rakamlardan 4-5 kat daha nasıl büyütülürün programları yapılmalıdır..
Şehirlerimiz öz kültür değerlerini yaşatarak geliştirilmeli, şehirlerden köylere yerleşim seferberliği başlatılarak gıda üretimlerinin yapılmasına, tarıma önem verilmesine ve her türlü şartta "sosyal barışın" tesis edilerek, bilinçli tarım eğitimi yapılmasına fırsat verilmelidir.
Ülkemizin maalesef akarsuların değerlendirilmesi projesi yıllardır yoktur ve bu konuda ileri bir adım da atılmamıştır. Üç tarafı denizle kaplı olan vatanımızın denize kıyısı olan kentlerde farklı öteler ortaya koyamaması düşündürücüdür.
Ekonomik mücadele de önemli yer tutan Köy Enstitüleri, Mesleki Okullar ve Çoban Okulları yeniden kurulmalıdır. Ülkemizin her yerinde organik ve yerel tohumlarla üretim yapan yöresel gıda üretimleri yapan çiftlikler kurulmalı, çiftlik turizmi de geliştirilmelidir.. Ayrıca çiftçilerimizce oluşturulacak bir bankanın da kurulması- istiklal istikbal ve istikrar- için önem kazanmıştır. Kutsal olan sosyal güvenliğimizi sağlayacak her türlü birlikteliğin ve üretimin gelişmesi için de tarım ve gıda ile ilgili kooperatiflerin çoğaltılması ve onlara gereken maddi ve manevi desteğin verilmesi Türkiye'mizi aydınlığa çıkarır ümidindeyim.