Yirminci yüzyıla doğru siyasal çekişmeler fazlasıyla hızlanmaya başladıkça, Siyonizmin yönlendiricisi olan para babaları İsviçre ya da Macaristan gibi orta Avrupa ülkelerinden çıkarak batılı sömürge imparatorluklarının dünya kıtaları üzerindeki sahil kentlerinde yerleşmeye başlamışlardır. Bu aşamada Museviler kendi ulus devletlerini kuramadıkları için sömürge imparatorluklarının dünyaya yayılan topraklarını yeni yapılanmalar için kullanmaya başlamışlardır. Özellikle deniz kenarı şehirlerin, orta çağ döneminde olduğu gibi devletleştirilmesi bugün gelinen yeni aşamada imparatorluklardan ulus devletlere geçiş aşamasında Yahudiler ekonomik düzen açısından dünyanın önde gelen büyük sahil kentlerini öne çıkarınca, uluslaşma süreçleri durdurulmuş ve yeni dönemde sahil kentleri üzerinden bir küresel süreç örgütlenerek kara ülkeleri üzerinden kurulamayan küresel birliktelik arayışı öne çıkarılmış ve İngilizce Pervane adı verilen örgütlerin sahil kentleri üzerinden uluslararası bir dayanışma seferberliğine yönelmeleri ile de dünya kıtaları üzerindeki şehir yerleşimleri küresel bir işbirliğine dönüştürülerek, yerleşik bir Yahudi nüfus yapılanması, denizler üzerinden yeni bir düzene doğru gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. On milyar insan nüfusu barındıran dünya emperyal ülkelerinin önümüzdeki dönemde, Büyük İsrail ya da Büyük Orta doğu gibi ya da Avrupa Birliği gibi sömürgeci imparatorluklar çatısı altında toplanamaması deniz yollarının kullanılmasını gündeme getirmiştir. Kıtalar üzerinden yeni dönemde yeni bir ipek yolu projesi öne çıkarılırken, Atlantik emperyalizmi İngiltere ve Çin arasında çizilen yeni bir yol olarak “bir yol –bir kuşak” adıyla yeni emperyalizm yoluna yönelerek, büyük devletlerin sınır boyları üzerinden bütünleşme girişimleri uluslararası gelişmeleri geleceğe doğru yönlendirmiştir. Yeryüzüne insanlığın yerleşimleri zamanla kıtaların üzerini doldurmuş ve bu nedenle bir merkezi coğrafya sorunu diplomasinin önüne gelmiştir. Siyonizm’in dünya devleti olma öyküsü bugünün siyasal sorunlarını gererken, insanlık hem karalar hem de denizler üzerinden yeni bir dünya düzeni kurabilmenin çabası içinde olmuştur. Avrupa tarihi içinde yer alan iki bin yıllık bir zaman dilimi içinde bir Yahudi devleti Avrupa kıtası üzerinde kurulamamış ama Balkan savaşları sonrasında doğu Avrupa üzerinden bir nüfus kaydırması gerçekleştirilerek Doğu Akdeniz kıyılarında ve Orta Doğu toprakları üzerinde kurulmuştur.
Dünya nüfusu arttıkça ve bu doğrultuda nüfuslar çeşitli kara parçalarını yurt edinerek dünya topraklarına yerleşmeleriyle, Avrupa kıtasında kurulamayan Yahudi devletinin hangi ülkede kurulmasının mümkün olabileceği tartışma konusu olmuş ve kıtalar üzerine yayılmakta olan insan topluluklarının kontrolü amacıyla dünya sermayesini kontrol eden, Siyonist lobilerin denetim altına alınabilmesini hedefleyen bir yeni açılım yeni dönemde güçlenerek öne çıkınca batılı emperyalist imparatorluklar kendi kontrolleri altındaki dünya topraklarının Siyonizm’e devredilerek küresel bir dünya devletinin merkezi olabilecek Yahudi devletinin vatansızlıktan kurtulmasını sağlayacak devlet projeleri, on dokuzuncu yüzyılın başlarından itibaren teker teker ele alınarak değerlendirilmiştir. Dünya çapında bir siyonist yapılanmanın merkezi olabilecek düzeyde gündeme getirilen Yahudi devleti önerileri, emperyalist imparatorlukların girişimleriyle şu şekillerde siyaset sahnesine yansımıştır.
1-DOĞU AFRİKA CUMHURİYETİ - Böylesine yeni bir devlet yapılanması İngiltere’nin öncülüğünde, KENYA, UGANDA VE TANZANYA devletlerinin birleşmesiyle meydana gelecek bir Doğu Afrika Federasyonu olarak gündeme getirilmiştir. ABD’nin Afrika üzerinde etkisi artınca İngiltere eski konumunu kaybederek Doğu Afrika Cumhuriyetinin kurulmasından vazgeçmiştir. Bunun yerine Victoria gölü ile Klimanjora dağının içinde yer aldığı UGANDA Toprakları bir Yahudi devleti olarak düşünülmüş ve İngiltere’nin önerileri doğrultusunda Afrika’nın Filistin’i olabilecek bir devlet yapılanması öne çıkarılmış ama yeterli destek ve ortak bir fikir birliği elde edilemeyince bu proje geçerli olamamıştır. İngilizler Filistin’de bir Yahudi devleti istemedikleri için Uganda planı doğrultusunda çalışmalarını sürdürerek, Yahudileri bir Afrika ülkesinin çatısı altında toparlayabilmenin arayışı içinde olmuşlardır. İngiltere Uganda planı üzerinde de destek sağlayamayınca, diğer kıtalar üzerindeki sömürgelerinden Siyonistlere ülke teklifi yapmıştır.
2-MADAGASKAR PLANI - Dünyanın ikinci büyük sömürge imparatorluğu olan Fransız hegemonyası altındaki topraklara bakıldığı zaman, çok sayıda sömürgelere sahip olan Avrupa imparatorluklarından ikincisinin Fransa olduğu görülmektedir .Bugünün haritasında dünyanın üçüncü büyük adası olarak kabul edilen MADAGASKAR adasının sahip olduğu merkezi konumu üzerinden bütünüyle bir Yahudi adası olması ve bu doğrultuda Atlas ve Pasifik okyanusları arasında bir köprü görevi görmesi yüzünden bu büyük ada, Fransızlar Orta Doğu bölgesini İngilizlere bırakmamak üzere Fransız sömürge imparatorluğu aracılığı ile Siyonizm’in ana merkezi yapılmak istenmiştir. Çin, Hindistan, İran ve Avustralya gibi büyük devlet alanlarının bulunduğu bu bölgede, Fransızlar İngilizleri denetlemek üzere, MADAGASKAR alternatifini yeni bir öneri olarak dünya kamuoyuna sunmuşlardır.
3-BİCOBİCAN - Sovyetler Birliği Avrupa ve batı ülkeleri üzerinden kurularak Asya kıtasının tepesine oturtulurken, dünya Yahudi lobileri harita üzerindeki yerleri gezip görerek , geleceğin dünyasında kendilerine güvenli bir yer aramışlar ve batı bölgelerinin daha fazla güvenlik sorunlarına sahip olması nedeniyle doğunun önde gelen büyük devletlerinin topraklarından uygun bir yer seçerken, Kore ile Moğolistan arasında kalan geniş toprakların bir Yahudi yurduna dönüştürülerek, yeni dünya düzeni oluşumunda bazı sorunların çözüme kavuşturulması istenmiş ama böylesine bir yaklaşım batı ülkeleri nezdinde yeterli destek görmemiştir. Ayrıca Sovyetler Birliği’nin kurulduğu ve çalışmalarını sürdürdüğü eski dönemlerde Bicobican isimli toprak parçasının bir endüstri ve üretim merkezi olarak Sovyetler Birliği devlet yapılanmasına olumlu katkılar sağladığı görülmüştür. Sovyetler Birliğini bir diktatörlük rejimine dönüştüren Stalin, ABD’nin İsrail projesine karşılık, doğu Asya bölgesi olan BİCOBİCAN ‘da bir Musevi devleti kurulabilmesi için Sovyetler Birliğinin politikalarını hazırlayarak geçerli kılmak istediği aşamada yaşamını kaybedince, bu proje de geride kalmıştır. Sovyet rejimini kuran Bolşeviklerin içinde var olan Yahudi kökenli üyelerin Stalin’i desteklemesine rağmen Bicobican bir doğu bölgesi olarak dünya kamuoyunca desteklenemeyince geride kalmıştır.
4-KIRIM - Bugün Rusya Federasyonu sınırları içinde var olmaya devam eden Kırım yarımadası geçmiş tarihine bakılırsa, bir Yahudi devleti olduğu ve bu nedenle de Musevi asıllı nüfus gruplarına sahip olduğu görülmektedir. Bu çerçevede Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının bir araya geldiği Avrasya bölgesinde geçmişten kalan Musevi asıllı toplulukların Rus imparatorluğu çökerken, Rusya ve Osmanlı topraklarını terk ederek Avrupa ve Amerika kıtalarının bazı bölgelerine yerleştikleri ama daha sonraki dönemlerde tekrar eski yerleşim yerlerine dönerek, kendi kontrolleri altında bir devlet yapılanmasına yöneldikleri anlaşılmaktadır. Bu çerçevede Hazar, Kırım ve bazı başka bölgelerde de geçmişin izleri doğrultusunda alt kimliklerin öne çıktığı görülmektedir. Sosyalist bir siyasal yapılanmaya sahip olan Sovyetler Birliğine bağlı bulunan birçok şehir ve bölgelerde Hazar İmparatorluğu döneminden kalma yapılanmaların devam ettiği göze çarpmaktadır. Odesa, Kiev ve Kırım gibi bölgelerde eski Hazar uzantısı topluluklar bulunmakta ve bunlar zamanla bu bölgelerde eskisi gibi hegemonya kurma arayışı içine girerek, Osmanlı devletinin çöküşüne neden olan Kırım savaşı gibi benzer bir yıkıcı savaşın arayışı içine girdikleri anlaşılmaktadır.
5-AVUSTRALYA - Atatürk’ün İsrail’in gerçek anlamda kurulabilmesi için en elverişli alternatif olarak Avustralya’yı seçtiği, bu makalenin başlığında işaret edilen Avustralya kıtasını gelecekte en elverişli seçenek olarak gündeme getirmeye çalıştığı anlaşılmaktadır. Avustralya’nın eski bir İngiliz sömürgesi olarak Anglo-sakson dünyada yeri vardır, Yüz yıl önce on milyon civarında nüfusu olan bu büyük ama tenha kıta bugünün koşullarında bir İngiliz sömürgesi olmaktan çıkarak, ABD’nin Çin, Hindistan ve İran gibi büyük devletlere karşı kullandığı karşı büyüklük görüşünün uygulayıcısı bir Pasifik NATO’su devleti konumuna gelmiştir. ABD İngiltere ile Pasifik NATO’sunu kurarken, Atlantikçilere karşı bir Pasifik ordusunun en büyük ortağı konumuna gelmiştir. ABD Fransa ve Almanya ile yollarını ayırma noktasında İngiltere ve Avustralya ile Pasifik dayanışması kurarak dünya güvenliği için bir beş göz adı ile bilinen yeni bir savunma mekanizmasını geliştirmiştir. Ayrıca ABD son moda nükleer denizaltılarını da Avustralya kıtasının altındaki deniz garajlarında saklayarak, üçüncü bir dünya savaşı sırasında doğunun büyük güçlerine karşılık kullanmayı planladığı gibi çeşitli düşünceler tartışma konusu haline getirilmektedir. Atatürk iki büyük dünya savaşının cereyan ettiği merkezi coğrafya toprakları üzerindeki bir devletin kurucu önderi olarak, Siyonist çizgideki bir Armegeddon savaşının Türkiye’yi tehdit etmesini önlemek üzere Siyonizm’in devleti olarak İsrail’in Avustralya’da kurulmasını istemesi son derece doğal bir tavırdır. Ulusal bir Kurtuluş Savaşı verilerek kurulmuş olan bir ulus devletin kurucu önderinin, savaş konusu sorunları başka coğrafyalara taşıması yurtta ve dünyada barış ilkesine son derece uygun düşmektedir.
(Devam Edecek)
.....
Yazarın tüm yazıları için tıklayınız
.....