Nedenini şöyle açıklayayım.
Saltanatın kaldırılması önerisine Meclis’te saltanat ve halife taraftarlarınca itiraz edilirken, Mustafa Kemal Paşa müdahalede bulunarak şunları demişti:
"Egemenlik ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye; görüşme ile, münakaşa ile verilmez. Egemenlik, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk Milleti'nin egemenlik ve saltanatına el koymuşlardı; bu musallat olmalarını altı asırdan beri devam ettirmişlerdi. Şimdi de, Türk Milleti bu zorbaları uyararak, egemenlik ve saltanatını, isyan ederek kendi eline açıkça almış bulunuyor. Bu bir oldubittidir. Söz konusu olan; millete saltanatını, egemenliğini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız? Meselesi değildir. Mesele zaten olupbitti haline gelmiş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, mutlaka olacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce uygun olur. Aksi takdirde, yine gerçek gerektiği şekilde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir."
Burada meclisi kendi haline bırakan veya milletin önüne sandık koyan yaklaşım mı var, yoksa milletvekillerini tehdit eden yaklaşım mı?
Atatürk şu sözüyle de saltanatın, seçimle veya kendiliğinden yıkılacağından bahsetmiyor.
"Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur."
Atatürk, meclise önem verir ama bazı kararları da zorla aldırır. Ulusal egemenlik "halk bunu seçti, sandık ne diyorsa o" demek değildir. Çünkü şunu boşuna demiyor Atatürk:
"Özgürlüğün de eşitliğin de adaletin de dayanağı ulusal egemenliktir."
Özgürlük, eşitlik, adalet, demokrasi, vb soyut değildir. Ulusal egemenlik, milletin genel faydası, ülkenin bağımsızlığı, devletin ve milletin birliği sağlandığı durumda olur. Dolayısıyla özgürlük, eşitlik, adalet, seçim, sandık ulusal egemenliğe hizmet ediyorsa anlamlıdır.
"Sandık, seçim, demokrasi" diyerek şeriat, ağalık-şeyhlik düzeni veya ayrı devlet talebi, milletin direnme hakkıyla karşılaşır. Millet kendisinin, devletinin ayrışmasına, bölünmesine, özgürlüğünün elinden alınmasına bir takım kavramlar adı altında izin veremez.
Ulusal egemenlik buna izin vermez. Atatürk, 23 Nisan'ın özünü, ulusal egemenliği böyle anlamıştır.
O bakımdan Atatürk değil, sandığı, sihirli ilaç gibi görenler, 23 Nisan'ın özüne karşıdır.
Bu 23 Nisan'da seçim, sandık ile ulusal egemenlik üzerine daha fazla okumalıyız düşünmeliyiz..
.....
Yazarın tüm yazıları için tıklayınız
.....