Bir dostum dert yanıyordu. Torununa “kelime oyunu” oynamayı her teklif ettiğinde, küçük çocuğun “Boş işler bunlar, basit şeyler” demesinden dolayı çok üzülmüştü.

Bilgisayarlarla futbol takımı, çiftlik kuran, hayali savaşlarda hayali kahramanları dövüştüren, keşfedilmemiş yeni dünyalara yolculuk yapan bu kuşak için türkçe kelime üretme oyununun bir anlamı olamaz. Bu yüzden gündelik konuşma dilimiz iyice yoksullaşacak, yeni nesilde “teknoloji literatürü” hakim olacak, üzücü ancak kaçınılmaz son.

Henüz yaşını doldurmamış bir yavrunun bile telefon ya da diğer aletlere ilgisinden dolayı şaşkınız. Niye şaşırıyoruz ki. Evlerimize ilk kez telefon, televizyon gibi çağın yenilikleri geldiğinde aynı ilgi bizde uyanırken, büyüklerimizin onları yorumlama şekli bir hayli komik gelmişti. Telefonda ve televizyonda cin olduğunu iddia edenler bile olmuştu. Her nesil zamanını kavrayacak akıl düzeyi ile geliyor. Bizim kuşağın bu kadar zorlanmasının, teknolojinin baş döndüren sarhoşluğundan sersemlemesinin sebebi bu.

Yeni kuşakların yapay zekâ ile neler yapabileceklerini aklımız almıyor. Başladılar bile. İnsanları ve toplumları rahatlıkla “manipule” edecekleri, yapay felaketler yaratarak dünya coğrafyasını yeniden düzenlemek istedikleri gibi akıl almaz planları bir gerçekken bırakalım bizim çocuklarımız da onlar kadar meseleyi kavrasınlar ama nerede o yerli bilim adamları?

Üniversite hocalarının birçoğu yeni dahil olan asistanlarının gölgesindeler maalesef. Bunu bizzat öğrenciler söylüyor. Zamanı yakalamak ve zamana ulaşmak yerine baskı ve mecburiyetler oluşturarak isimlerini ve o isimlerin onlara getirdiği avantajları kaybetmemenin derdindeler diyorlar. Vah ki ne vah!

Bir zamanlar “Eller aya biz yaya!” diye bir slogan vardı geri kalmışlığımızı anlatan. Teknoloji çağının getirdiklerinden yararlanamıyorsak elbette geri kalmış sayılırız. Gençlerimizin akıl düzeyi inanılmaz. Bunu biz değil yabancı araştırmacılar söylüyor. Yine ne acıdır bir şeyi savunurken yabancı kaynaklarla desteklemek, doğrulamak ihtiyacı hissediyoruz. Bizdeki sorun onlara yapışmış eskiyi güzelleyen sözde aydın kuşak. Bizim aydınlarımız hiçbir zaman kendilerinden sonrakilere yol vermediler. Tam tersine ayak bağı olmaya ve kendi “formatlarına” uydurmaya gayret ettiler. Öyle ki yanlış ve eksikleri ortaya çıkmasın diye çıkar grupları ile yol aldılar. Bilimde, dinde, edebiyatta hep onlar önde oldular ama öncü olamadılar. Öncü olmak derdinde olanları da silmek ve itibarlarını yerle bir etmek için elbirliği etmekte bir sakınca görmediler.

Yeni gençlerin yukarıdaki gibi bir sorunları olmayacak. Onlar birbirlerinden öğrenmenin lüksünü kavradılar. Çekişerek, çelmeleyerek yol alırlarsa eksik kalacaklarını gayet iyi biliyorlar.

Bir tuşa basarak tüm hesaplamaları yapan çocuklar için çarpım tablosunun hiçbir anlamı olamaz. Vakit kaybı saymaları tam da bu yüzden. Bu yüzden kelime oyunları anlamsız. Çünkü istediği sözcüğe ve anlamına bir tuş kadar yakınlar.

Eğitim köhne, tozlu ve geçerliliğini kaybetmiş bilgilerle hala böceklerin sindirim sistemi, zıplayan kurbağa problemleri ile uğraşsın dursun; Çin’de, Japonya’da, Kore’de, ABD ve diğer gelişmiş ülkelerde küçücük çocuklar yazılım problemleri ile meşguller. Bizim çocuklarımızın zekâları yetersiz değil, tam tersine eğitimle köreltiliyor. Hala akıl almaz disiplin yöntemleri ile çocuklar bir çemberde boğuluyor. Yeteneklerine göre yol alma fırsatı asla tanınmıyor. Öğretmenini geçen öğrenci gurur kaynağı olmalı iken, şişmiş egolar devreye girip gençler engelleniyor. Meslektaşlarım hiç darılmasınlar bizim zamanımızda saygı görmemizin nedeni öğrencilerimizden daha çok bilgi sahibi olmamızdı. Bilginin kaynağı bizdik. Bu söylediklerim hayal ya da gereksiz eleştiri değil.

Üç torun sahibiyim. İkisi lise birisi mekatronik okuyor. Ve onları, yaşıtlarını dinledikçe umudum artıyor, çünkü gelecekte bireyin nasıl olması gerektiği hakkındaki söylemleri umut verici. Onlar dünyayı ve zamanı iyi okumuşlar. Eleştirilerini dinlerken hak vermemek mümkün değil. Nereye baksalar çürümüş, hantal, gereksiz depolamalarla karşı karşıyalar. Evrensel ahlak normlarını benimsiyorlar. “Çalma, çelme takma, yol ver, senden iyi olanın öne geçmesini engelleme, o yol seni de başarıya taşıyacak, kıskanmak cehalettir” gibi temel ahlak kurallarını önemsiyorlar. Ayrıca Yüce Tanrı “Z kuşağı” dediğimiz bu yeni gençleri farklı bir düzeyde yaratmış. Kurallara karşı çıkmaları eskiyi reddetmekten çok anlamsız ve zaman kaybı olarak görmelerinden. Kar ve zarar hesabı yapıyorlar her eleştirinize. Neye zarar verdiklerine bakıp ikna olduklarında sizi doğruluyorlar. Onları dinledikçe daha çok hak verir oldum. Sorgulama şekilleri bizim terbiye anlayışımıza ters olabilir ama şu bir gerçek ki biz de eski kuşaklarla çatışmıştık. Eski, yenileşmeyi ve daha iyi olmayı engelliyorsa bırakalım yok olsunlar. Sistemi hala güncellemek gibi bir derdi olmayan, ağır ve tembel kuşağın zamanı geçti bana göre. Bu anlamda ben de gençlerle beraber eskiyi reddediyorum.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Yıldız Tek Gamlı 3 gün önce

Yeni nesil konusunda size katılıyorum hocam ve yeni nesile güveniyorum. Evet aylaklık yapan bir çoğunluk var ama gümbür gümbür gelen nesli de takdir etmemek mümkün değil

Avatar
ünal kar 3 gün önce

düşünen düşündüren harika bir yazı, kutluyorummm