Avrupa’daki gelişmelere “yükselen aşırı sağ ve ırkçılık” gibi yorumlar gırla gidiyor.
Her kesimin öcüleri var, onu anlıyorum da… Sapla saman da fena halde karışmış durumda…
Kalıplarla, şablonlarla düşünmek insanı yanlışa düşürebilir. Hatta “düzensiz göçe verilen tepkiyi” dahi göremez olur insan…
Bu arada da “düzensiz göç ve sığınmacı karşıtıysanız aşırı sağcı/ırkçısınız.” çıkarımı zihinlere, benliklere kazınır. (Bir de bunun “emekten yana tavır gösterirseniz solcusunuz/sosyalist-komünistsiniz” versiyonu var.)
Ülkeyi yönetsin diye yetki verdiklerin sınırlarını delik deşik ettirmiş, milyonlarca kişiyi içine sokmuş/sokuyor; sana vermediği hizmeti, o milyonlara “bedava değil senin vergilerinden, senin kesenden” vermiş/veriyor. Bu anlayış zaman içinde “yaşasın sığınmacı, yaşasın ucuz işçi” diyen patron takımıyla eklemlenmiş, senin kanını, canını vererek sahip olduğun, var ettiğin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı işportaya düşürülmüş, sen bütün bunlara karşı çıkmamışsın. Şimdi tepki göstereni yaftalıyorsun.
Avrupa’da düzensiz göçe itiraz edenler, tepkilerinin karşılığını mutlaka alacaklar da sen ne yapacaksın, senin halin ne olacak?
“Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın” demişti Nazım…
Yoksa o kapının sahiplerince kapanması mı kaygılandırıyor seni Avrupa’daki olası gelişmelerin ardından?
Avrupa, sen oralarda hayat kurmayı düşünürken nasılsa, bugün düzensiz göçe ve sığınmacılara karşıyken de öyle...
Değişmediler ki!
Kalıpları değil koyu kırmızı çizgileri, alarm mekanizmaları var onların senden farklı olarak… Düzenlerini koruma adına…
Bozdururlar mı?
Yoksa sen de “nasılsa demografi değişti, Türkiye Cumhuriyeti’ni lağvedip değişen demografiye göre bir anayasa yapalım.” diyenlerden misin?
Azıcık kendi varlığını öncelesen, benliğini bilsen keşke…
Daha fazla yem olmadan!
Kendine azıcık güvensen keşke…
Daha fazla teslim olmadan!
Ülkene, vatanına, toprağına, insanına, cumhuriyetine sahip çıksan keşke…
Yaftalanmaktan korkmadan!
Bu arada memleketin dahilinde iktidara sahip olup “benden sonra tufan” diyenlerin, kendi iktidarlarını sürdürme dışında senin yanında ya da karşısında olduğun herhangi bir değeri umursadıklarını zannediyorsan ve bunda ısrarcıysan halen…
İnanç sömürüsü devam edecek…
Ve “sarı saçlım, mavi gözlüm; bir daha gel gel Samsun'dan” gibi romantik beklentiler içindeysen…
O “sarı saçlı, mavi gözlüyü” ve kurduğu cumhuriyeti hiç anlamamışsın demektir!
Haftanın Notu:
Gebze’deki olay, çeyrek asır önce mağduruz da mağduruz diye yeri göğü inletenlerin bugün neye evrildiklerini çok açık bir şekilde gösteriyor. Bu yaşanan ilkellik, kurban psikolojisinde olanların gücü ele geçirdiklerinde neye dönüşebileceklerinin en bariz örneği olduğu gibi yaşadığımız son 22 yılın geldiği en vahim noktalardan biridir de...
Şunu da söylemeden geçmeyelim.
Ah be müdür bey! Çulla çaputla bu kadar ilgileneceğiniz yerde eğitimin kalitesine dikkat etmiş olsanız… Ah evet, o makamda olmazdınız değil mi? Siz de haklısınız.
.....
Yazarın tüm yazıları için tıklayınız
.....
Gönlüne sağlık Alper. Günün özetini ne güzel koymuşsun ortaya,