Ana ölümü ile erken yaşta yüreği bin parçaya bölünmüş minik çocuklar vardır...
Dağılan o yürek parçalarını bir araya hiç getiremezsiniz artık.
Yaşadıkları bu acıyı dindirecek tek şey İsa peygamberin ölen analarını diriltme mucizesidir.
Bu olamayacağına göre onların yaşam zevki, anası olan mutlu çocuklara göre seviye kaybetmiş hatta yere çakılmıştır.
Analarını erken yaşlarda kaybeden çocukların gözleri babalarını kaybedenlere göre daha buğulu hatta yağmurludur.
Açıklayalım;
8 ve 10 yaşlarında iki oğlan, ana sütü kokusu bedenine sinmiş 2 yaşında melek mi melek bir kız.. Ev halkının ağıtları ile uyandılar kerpiç evin ölü soğukluğundaki odasında.
Niye ağlıyordu bu insanlar, şaşkınlığı vardı çocuklarda..
İki oğlan hissetse de minik kız bilmiyordu Ana’larının ölümünü..
Anaları toprak sedir üstündeki şilte üzerinde upuzun ve hareketsizdi..1940’lı yılların çoğu evlerden kopardığı VEREM ölülerinden biriydi artık ANA’ları..
Üstüne örtülmüş BEYAZ örtüye takıldı gözleri çocukların..
Minik kız yürüdü birkaç badi adımlarla BEYAZ örtüye doğru.. Babaannesi tutup kolundan kucağına oturttu onu, başını okşayarak..
Bir süre sonra götürüldü BEYAZ örtü altındaki gördükleri, oğlanların tahmin edip, minik kız kardeşlerinin bilmediği ANA’ları..
Sonraki yaşam süreleri boyunca, renkli renkli akide şekerler verildi çocuklara. Gerdanına inci kolye takıldı minik kızın., bedenlerini süsleyecek giysiler sunuldu yavrucuklara.
Yaşayacakları anlık sevinçler, kaybettikleri analarının yerini tutup, kanamaya devam eden yürek yaralarına ilaç olacak mıydı?
Koyu karanlık gecelerin yalnızlığında kadife öpücüklü analarını yokluğu çökmeyecek miydi yüreklerine.. Gözyaşlarının hıçkırıklara eşlik ettiği uzayıp giden saatler, günler ve yıllar bekliyordu Onları..
Üvey Analarında yüreklerini aydınlatacak gülümseme mi yoktu, kendilerini sımsıkı kucaklayacak kolları mı bulunmuyordu? Bunu da anlayamadan büyüdüler..
Boyunları hep bir yana eğik, yaşam zevkleri yarı aydınlık, her dem buğulanmaya hazır göz pınarları ile yaşamlarını sürdürdüler..
Kararmış gönül ufuklarını aydınlatacak şeyleri, Analarının yerini alsın umuduyla beklediler hep..
Deprem çocukları gibi.
GODO’yu hep bekler gibi..