Ahi Evran Veli

Ahi Evran Veli

Horasan'dan Selçuklular zamanında; Kırşehir'e gelen Ahi Evran, Ahiler'in piri ve yine Türk sanatkarlarının mürşidi ve lideridir.

Ahiliğin Mahiyeti: Merkezi Kırşehir'de olan Ahilik; esnaf, sanatkar ve işçiyi içine alan mesleki bilgi ve terbiye veren iş ahlakına dayanan bir kardeşlik yaratmak, icabında devlete her türlü askeri ve ekonomik yardımda bulunan bir kuruluş ve teşkilattır.

Ahi Evran'ın tasavvuf ve ileri düşüncesiyle kurduğu örgüt, bilgi ve sanatı öğrenmek ve onu tatbik etmek olmuştur. Ahiler Anadolu'da hatta dünyada sendikacılık ve tüketici haklarını dünyada ilk örneğini tatbik etmişlerdir. Ahiler müslüman nüfusun yaşadığı her yerde bir araya gelerek ahilik kurumlarını oluşturmuşlardır. Bu kurumların başındaki insanlara ''Ahi Şeyhi'' veya ''Ahi Baba'' denilmektedir. Ahilerde bir çırak ya da yamak usta olacağı zaman iki Ahi Ustası çırağı ya da yamağı Ahi Şeyhi'ne tanıtırlar ve çırağın artık çıraklıktan çıktığını artık usta olabileceğine tanıklık ederler. Ustalığını gösteren, işinin örneklerini meydanda sergilenirdi. Bu arada tören düzenlenir; ustalığa geçen çırağa, bir çeşit önlük takılırdı, bu törene ''şed kuşanma'' ya da ''şed çekme'' denilirdi.

Osmanlı Sultanları, sultan oldukları zaman imparatorluğun ilk zamanlarında şed kuşanırdı; sonraları bu tören kılıç kuşanmaları şekline dönüşmüştür. Sultanların şed kuşanma töreninin kökeni ilk sultan Osman Bey kendisi de Ahi olan Şeyh Edebali'nin kızını istemişti. Edebali'de kızını Osman Bey'e Ahi olması şartıyla vermişti, böylece Osman Bey'de şed kuşanmıştır ve ahilere katılmıştır. Bütün nüfusu böylesine kapsayan bu teşkilatın hem dinsel hem de ekonomik bir özelliği vardır.

Özellikle Selçuklular döneminde ve 14, 15 ve 16. yüzyılda Ahi diye adlandırılan 17. yüzyıldan sonrada ekonomik yanları ağır basan Lonca'lar da sıkı bir disiplin hakimdir. Her örgüt ayrıca, kendi içinde görev bölümü yapmaktadır, Ahi Şeyhi, ihtiyarlar heyeti, kethüda ve yiğitbaşları bulunmaktadır. Bütün çalışan zümrelerin böylesine disiplinli şekilde örgütlenmiş olması, hem üretim düzenini sağlamakta hem de devletin örgütler aracılığı ile ekonomiyi denetlemesini mümkün kılmaktadır. Bu kurumlar zamanla ahiliğin etkisini yitirmesiyle, ''lonca'' şeklindeki işçi örgütlerine dönüşmüştür.

Anadolu'nun Türkleşmesi ve Müslümanlaştırılmasında daha sonra da Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda önemli rolü oynadığı bilinen Anadolu'daki Ahi Teşkilatı'nın kurucusu olan Ahi Evran hakkında bilgiler; Anadolu'da telif edilen farsça eserler üzerinde yapılan çalışmalar sonuncunda elde edilen bilgi ve belgelere dayanmaktadır. Ahi Evran'ın tarihi şahsiyeti, çevresi ve 20'ye yakın eseri tespit edilmiştir. Anadolu Türk Kültürü ve Medeniyetinin, Türk Dili ve Edebiyatının oluşmasında, gelenek ve törelerinin yerleşmesi ve korunmasında önemli etkisi bulunan fikir akımlarından birinin lideri olduğu anlaşılıyor. Ahi Evran'ın eserlerinden bazıları şunlardır:

  1. Matali ül-iman,

  2. Menahıç-i Sayfı,

  3. Tabsirat ül-mubtedi ve tezkireti ül-müntehi,

  4. Yezdan-şinaht,

  5. Murşid ül-kifaye,

  6. Ağaz u encam,

  7. Medh-i fakr u zemm-i dünya,

  8. Risale-i Arş,

  9. Mukatebat beyne Sadr ud-Din el-konevi,

  10. Cihad-name

Şeyh Nasir üd-Din Ahi Evran'ın, adından Hoylu olduğu anlaşılmaktadır. Gerek Gülşehri'ye ait olduğu sanılan ''Menakıb-ı Ahi Evran'' adlı eserde gerek ''Şecere-name''lerde 93 yıl yaşadığı kayıtlıdır. Yukarıdaki kayıtlara göre 1262 (660) yılında öldüğü kabul edilirse 1175 (567) yılında doğduğu anlaşılır. Çocukluğu ve ilk tahsil yılları meleketi Azerbeycan'da geçmiştir ardından Horasan'a giderek giderek bir süre Herat Kazi'l-Kuzat'ı Fahr üd-Din-i Razi'den istifade etmiş ve ona hizmet etmiştir, ilk tasavvufi terbiyesini Horasan ve Maveraünnehir'de iken Ahmet Yesevi'nin talebelerinden olduğu sanılan Ahi Evran'ın daha sonra bir hacc seyahatine çıktığı ve bu seyahatleri sırasında Şeyhi olan Evhad üd-Din-i Kirmani ile tanıştığı ona tabii olup intisap ettiği anlaşılmaktadır.

1205 yılında yılında Sadr üd-Din'i Konevi'nin babası Mecd üd-Din İshak'ın delaletiyle Evhad üd-Din, Muhyi'd-Din İbn'ül-Arabilerle birlikte Anadolu'ya gelen Ahi Evran 1206 yılında Kayseri'ye yerleşmiş ve burada bir deri atölyesi kurarak bir süre debbağlık yapmıştır. Bu yüzden, tarih boyunca debbağların piri olarak tanınmıştır. Hocası Evhad üd-Din'in kızı Fatıma ile evli olan Ahi Evran Şeyh Nasır üd-Din hocası Kirmani ile Anadolu'da şehir şehir, kasaba kasaba gezerek Ahi Teşkilatı'nı kurmuşlardır.

Ala üd-Din Keykubad zamanında Konya'ya gelen Şeyh Nesir üd-Din Mürşid'ül Kifaye ve Yezdanşinaht adlı eserlerini bu sultana ve bu sultanın emri ile İbn-i Sina'nın ''Risale fi'n-nefs'in-Nâtıka''sını farsçaya tercüme etmiştir. Sa'd üd-Din Köpek (*Köpek, kelimesi o dönemde ''sadık adam'' manasında kullanılmaktadır) olayından sonra bazı çevrelerin -ki, Mevleviler olduğu anlaşılmaktadır. İhbar ve sulatana şikayet edilmeleri üzerine Ahiler de olayla ilgili görülerek hapsedilmiştir, bu şikayet neticesinde Ahi Evran da tutuklanmıştır. Kendisi bu tutuklama ile ilgili olarak kısaca şöyle demektir: ''Hiç bir suçum ve günahım olmaksızın beş senedir maruz kaldığım işkence ve zulüm ile fikir hayatım perişan bir vaziyettedir. Bu olayda çok sayıda Ahi'nin tutuklandığı anlaşılmaktadır.

Bu olaylar üzerine Ahi Evran Şeyh Nasir üd-Din'e bağlı olan halk ve ahi kuruluşu üyeleri olan Türkmenler Baba İshak'ın liderliğinde Amasya, Tokat, Çorum ve Kırşehir yöresinde 2. Gıyas üd-Din'in (Gıyasseddin) zulüm ve adaletsizliğini öne sürerek isyan ettiler. Kayseri'de bir süre Evhad üd-Din ve Ahi Evran nezaretinde yetişen Hacı Bektaş da bu isyana katılmıştır. Aslında Ahi Evran ve Ahi Teşkilatı, Köpek'in kötü emeline alet olmuş değillerdir. Ancak 2. Gıyaseddin, büyük oğlu olduğu halde, küçük oğlunu veliaht tayin eden babası Aleaddin Keykubad'ı zehirleterek tahta geçmeyi başarmıştı. Ahiler ise, Anadolu Ahiliğinin en büyük hamisi olan Keykubad'ı öldüren ve aslında yetersiz de olan Gıyaseddin'e karşı oldukları gibi, Ahi Evran'ın yakınlarından olan Kemal üd-Din Kamyar'ı ve Vezir Tac üd-Din'i öldürdüğü ve Harzemli askerlere kötü muamelesi yüzünden Sa'd üd-Din Köpek'i bertaraf ettikten sonra Ahilerin de kendisine karşı olduklarını bildiği için ülke çapında Ahi ileri gelenlerini ve bu arada Ahi Evran Veli'yi de tutuklayarak hapse attırmıştır. 2. Gıyaseddin ölümünden sonra yerine oğlu 2. İzzettin Keykavus geçince babası zamanında tutuklananlar serbest bırakılmıştır. Ahi Evran'ın tutukluluğu sona erince Denizli'ye gider, Denizli'de kısa bir süre kalan Ahi Evran, menakıpnamelere göre burada bahçevanlık yapmıştır.

Ahi Sinan adındaki talebesini Denizli'ye temsilci olarak bırakan Ahi Evran, Konya'ya dönünce Mevlana ve mevlevilerle aralarındaki mücadele yeniden alevlenir. Liderleri Ahi Evran olan Ahilerle, Mevleviler arasındaki ayrılığın esası, Ahi Evran'ın şeyhi ve kayınbabası Evhad üd-Din Kirmani ile, Mevlana'nın şeyhi Şems Tebrizi arasındaki ihtilaf ve Ahi Evran'ın hocası Fahr üd-Din-i Razı ile Mevlana'nın babası Baha üd-Din Veled arasındaki; Anadolu'da sergilenen ihtilafın bir devamı olup, zamanla çok haşin boyutlara ulaşmıştır.

Moğolların Anadolu'yu istila edip, Anadolu'nun yönetimine karışmaları ile, Ahi Evran ve Mevlana arasındaki ayrılık siyasi bir mahiyet kazanmıştır. Mevlana ve Mevleviler; Kırşehir, Aksaray, Karaman ve Denizli'de Moğol yönetimine karşı direnen Ahi Teşkilatı ve Türkmenler karşısında, Moğol yanlısı bir siyasi tutum izlemişlerdir. Bu mücadele aynı zamanda Türkmenlerin, Fars unsurlarına karşı direnmeleri ve yönetimi Moğollardan alma isteklerinin de sonucudur. Ahi ve Ahi Evran yanlısı devlet büyüklerinin öldürülmesi, tutuklanması ve takibata uğraması olaylarına sebep olmuştur.

Bu durum çok sayıda Ahi'nin Moğol baskılarının ulaşamayacağı batı sınır boylarına göç etmelerine yol açmıştır. Sınır boylarında da Osmanlı Devleti'nin kurulması ve fikri yapısının oluşması yani devletin mayasının çalınmasında önemli etkiye sahiptir. Osman Gazi'nin kayınbabası ve hocası Şeyh Edebali bir ahidir, Söğüt'e Kırşehir'den göçmüştür, Edebali'nin etkisiyle Osman Bey'de Ahi olmuştur. Ahi Evran ömrünün son yıllarını Kırşehir'de geçirmiştir, burada kendi adına camii ve külliyesi vardır.

(Kaynak:Kırşehir Sayfası - Blogspot)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.